Edebî dallar içinde en kolay sanılanı, aslında en zor olanı şiirdir. Ve şiir, milletimizin en çok ilgi duyduğu, sevdiği sanat dalıdır. Şiirle (ninniyle) başlayan hayatımız çoğu zaman mezar taşlarımıza yazılmış bir beyit veya dörtlükle sona erer. Belki, arkamızda anamız, karımız, kaldıysa ağıt yakan da bulunur. Aziz Nesin’in “Üç Türk’ün bulunduğu yerde dört şair vardır.” sözü, vatandaşlarımızın çoğunun şiir yazma arzusu içinde olduğunu ifade eder. Biz Erdal Arslan’ı hikâye, roman ve araştırma kitaplarıyla tanıyorduk. 2019 sonunda yayımlanan şiir kitabına şaşırmadık. Birçok yazar, şiirden sonra hikâye, romana geçerken o tersini ve doğrusunu yaptı. Çünkü, şiir belli bir yazarlık tecrübesini/deneyimini gerektirir. İlkokul yıllarında başladığı şiir karalamalarına haklı olarak uzun süre itibar etmedi. Şiir kitapları, adı ve tasarımıyla da ayrı bir özen ister. 1971 Azdavay doğumlu, Kastamonu Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü mezunu (2016) Erdal Arslan’ın şiir kitabının künyesi şöyle:
Erdal Arslan; Hiç’inciYokul Şahsın Hikâyesi, İstanbul 2019, 95 s., Parana Yayınları:27.
Adını çok beğendim öncelikle Alçakgönüllülüğüne güzel anlatıyor.Birinci tekil şahıstan yola çıkılmış. İçindeki şiirler de çok uyumlu. Ahmet Yesevî ile başlayıp Yunus Emre’yle devam eden hikmet şiirlerinin günümüz şiir tekniğiyle yorumlanışı diyebiliriz bu şiir buketine. Tabii arada bir; farklı, moda şiirler de yok değil. Küçüğüm, Lisan gibi. Kaldırımlar başlıklı Kastamonu şiirini de beğendik. Tek takıldığımız nokta, sonu yüklemle biten düz yazı cümlelerinin şiirlere hâkim olması. Nasihatlarına hükümlerin sanat perdesi arkasında değil önünde yer alması. Zaten Erdal Arslan, yazdıklarının farkında. Kapağa “Deneme” sözünü boşuna yazmamış. Yeni kitaplarında çok daha ustalık ürünü şiirler ortaya koyacağına inancım tamdır. Mutlaka şiir yazmayı sürdürmeli… Bu dileğimizi destekleyen üç şiiriyle bitiriyoruz yazımızı…
Kırık Kalp
Bir, taşa takılıp tökezler insan
Bir de papatyaya…
Taşa takılan düşse de kalkar ve yoluna devam eder…
Papatyanın boynunu büken,
Bir daha adım atamaz!
Çünkü, taşın sertliği kendini,
Çiçeğin naifliği boyun bükeni tüketir!
Bu yüzden değil midir?
Allah kırık kalplerdedir.
(s.65)
Ben Kışım
Ben kışım çocuk…
Ağaçları yapraksız bırakan…
Ben bakışım çocuk…
Nedameti gözbebeğinden akıtan…
Ben yakışım çocuk…
Yandığını kendi cürmünde yakan…
Ve ben yakarışım çocuk…
Çaresizliği çaresizlikle kuşatan…
(s.55)
24 Ayar
Altın altındır azizim;
Senin olduğunda 24, seni bıraktığında 14 olmaz…
Bazı insanlar da altın gibidir,
Ayarı 24 ise 24’tür, azalmaz!
Ve gidenler ikiye ayrılır azizim;
Allah’a havale ettiklerin,
Allah’a emanet ettiklerin!
Nefis ayarsız çıktı, havale edildi…
24 ayarlar emanette şimdi!
(s.47)
NAİL TAN