Mine Akçakoca Özgür
Yaşam siyah perdelerini ağır ağır ya da aniden kapattıktan sonra; yalnızca geride bıraktığımız iz kadar anılacağız.
“3 Aralık Dünya Engelliler Farkındalık Günü” daha geçti hayatımızdan. Özel, farklı, değerli bir gün daha…
Kutlama günü değil, anma günü değil, farkındalık günü… Farkındalık nedir? Türk Dil Kurumu, şöyle açıklıyor:
“Farkındalık, şu andaki düşüncelerinizi, duygularınızı, duyumsadıklarınızı yargılamadan gözlemlemektir.”
Öncelikle zihinsel ya da fiziksel engelliler ile yollarımız kesiştiğinde yargılamadan hatta yadırgamadan; her bireyin kendine özgü olduğunu kabul ediyor muyuz?
İnsanlara ve Dünya’ya gönül gözüyle bakabiliyor muyuz? Farklı olmanın da normal olduğunu algılıyor ve yargılamak yerine anlamayı seçebiliyor muyuz?
Bizler; koskoca evrende küçücük bir noktaysak, kibir ve yıkıcı hırslar ne kadar da anlamsız. Yaşam siyah perdelerini ağır ağır ya da aniden kapattığında; geride bıraktığımız iz kadar anılacağız.
T.C. Sağlık Bakanlığı İnternet sayfasında; Dünya nüfusunun yaklaşık yüzde 15’i, yani 1 milyardan fazla kişinin çeşitli yeti yitimi (Engellilik) durumuna sahip olduğu ifade ediliyor.
Her insanın hayatının bir döneminde kendisinin ya da bir yakınının başına gelebilecek olan engellilik konusunda duyarlı olmalıyız, Onlara acımak yerine, imkanlarımız ölçüsünde yaşamlarını kolaylaştırmaya yardımcı olup, mutlu etmeye çalışmalıyız.
1992 yılında kabul edilen 3 Aralık Dünya Engelliler Günü ile; daha rahat bir yaşam sürmeleri için çözüm üretmek, sahip oldukları haklara dair farkındalığı artırmak ve engellilerin politik, ekonomik, sosyal ve kültürel hayattaki görünürlüğünü sağlamak hedefleniyor.
Yalnızca bilinçli kötülükler değil, görüp de görmemiş gibi yoluna devam etmek, bilip de bilmezlikten gelmek de kişiye ve dolayısıyla da topluma zarar verir. Bir suça göz yummak ya da bir bireyi yok saymak hoş görülemez.
Gözleri görmeyen değil, gözleri sağlıklı olmasına rağmen bakmayı bilmeyen ya da bilinçli olarak gözlerini başka tarafa çevirendir; görme engelli…
İşitme engeli olan değildir gerçek engelli; işine gelmeyeni duymamazlıktan gelen, kulağını tüm sorunlara kapatandır.
Rahatsızlığı nedeniyle yürüyemeyen değil; yürüyebildiği halde yaşamı süresince 3 adım yol almamış olan ve kendi ayakları üstünde durmayı bilmeyendir gerçek engelli.
Zihinsel engeli olan değil; zekasını kötülüğe, zarar vermeye, çalmaya, çırpmaya, kandırmaya kullanan gerçek engellidir.
Biz; doğuştan ya da sonradan olan bir sağlık sorunu nedeniyle hareketleri kısıtlanmış olan engellileri değil, değer yargılarını hiçe sayan ve yüreğinde sevgi, merhamet, insanlık olmayanları yadırgamalı, yargılamalı, dışlamalıyız.
Engeline rağmen engel tanımayıp yaşama tutunup hayata karışanlar öyle çok ki… Yeter ki ellerinden tutalım, destek olalım, yollarını açalım ve görmezden gelerek ötekileştirmeyelim.
Bu özel gün ile ilgili yazarken, özel bireylerin Huriye annesine doğru gidiyor yüreğim.
“Çocuklar, tüm çocuklarımız için yemyeşil kırlar gibi olması gereken yaşam; bazıları için aşılmaz dikenlerle kaplıdır. İşte o özel bireyler için yaralayan, ürküten dikenlerin üstüne birer kilim atıp, onlara diğer çocuklar gibi yaşama olanağı sunuyor, Huriye Boyraz” diye yazmıştım, onunla yaptığım söyleşiyi aktarırken ve sözler şöyle devam ediyordu:
“Hayatın öznesi insandır, insanın öznesi ise çocuk… Masum, öğrenmeye aç, sevgiye muhtaçtır tüm çocuklar. Üstelik hiçbiri diğerinden daha değersiz değil. Farklılıkları onların yalnızca özelliği değil, güzelliğidir de…
İnsanlar, çocukların bir bölümüne nasıl yabancılaşabilir ki… Özel bireyler olmaları, dışlamayı değil, daha özel hassasiyeti, ilgiyi, sevgiyi, desteği vermemiz gerektiğini duyumsatmalı. Farklılıklarının getirdiği güzelliklerle onları olduğu gibi kabul ederek, kendisiyle barışık, mutlu, sevgi dolu bir yaşam sürmelerine destek olmalıyız.”
İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nde “Bütün insanlar özgür, onur ve haklar bakımından eşit doğarlar. Akıl ve vicdanla donatılmışlardır, birbirlerine kardeşlik anlayışıyla davranmalıdırlar.” şeklinde ifade edilmiştir.
Çocuk ya da yetişkin tüm engelli bireylerin kendilerini eksik ya da yetersiz hissetmemesi ve daha iyi bir yaşam düzeyine kavuşturulması tüm toplumun sorumluluğudur.
Yalnızca 3 Aralık Dünya Engelliler Farkındalık Günü’nde değil her zaman hatırlanması, duyarlılık gösterilmesi dileği ve tüm engellilerin dünyalarını aydınlatmaya emek veren herkese sonsuz saygı ile…