Merhaba dostlar. Haftanın ortasından muhabbetle selamlıyorum hepinizi. Noktalama işaretleri sadece yazdıklarımızı, konuştuklarımızı değil düşünüş biçimimizi de ifade eder. Sonuçta dille kendimizi ifade ediyoruz. Ve doğal olarak dille düşünüyoruz. Soru işareti benim hayatımda çok ciddi bir yer tutar. Çünkü gereğinden fazla meraklı ve soran bir birey olduğum için genelde elinde soru işareti pankartı ile dolaşsam kimse şaşırmaz. Çünkü sormak, merak etmek, sorgulamak ve bunlardan vazgeçmemek kişisel gelişim hikayemizin ana fikridir. Sormak ne kadar önemli, neden sormalıyız üzerine harikulade kitaplar var. O yüzden ben minnacık kendi perspektifimden bir şeyler paylaşmaya çalışacağım. O halde sohbetimize küçük bir anımla başlayalım.
Bundan yıllar önce konservatuvarda öğrenciyken okuldaki araştırma görevlisi bir abimle aynı otobüste Ankara’ya birlikte yolculuk etmiştik. Onun için şansız bir yolculuktu anladığım kadarı ile, benim içinse harika bir yolculuk. Epeyce birikmiş sorum vardı ve seriye bağlayıp sormaya başlamıştım. İlk bir saat makul bir şekilde cevaplıyordu ama daha yolun bitmesine iki saat vardı. Daha da beteri benim değil iki saat epeyce iki saatlik sorularım vardı. En sonunda dayanamadı ve “Yahu Gürdal ne çok soruyorsun. Okusana. Sen zaten çok okuyan bir çocuksun” dedi. Ben de “Sormazsam neyi okuyacağımı, nasıl öğreneceğimi bilemem ki, ayrıca öğrenip öğrenmediğimi de ancak sorarak anlayabilirim ki” demiştim. Artık cevabım mı tatmin etti onu yoksa garibimin kaçacak yeri yoktu da ondan mı bilemem, sorularımı cevaplamaya devam etmişti. Bu sohbetin üstünden yıllar geçti. Ben mezun oldum, o abim ayrılıp Devlet Tiyatrosuna geçmişti zaten. Ve yollarımız Ankara Devlet Tiyatrosu’nda bir oyunda birlikte çalışmak olarak tekrar kesişti. Çalışmanın bir yerinde kendimi yine otomatik soru sorma moduna almıştım ki yine o abim “Hala aynı Gürdal’sın” dedi. “Sormayı bırakmamışsın. Mezun da oldun artık” dedi. Doğru abi okuldan mezun oldum ama bu sefer de kurumda yeniyim dedim ve Isidor Isaac Rabi’nin Fizik alanında Nobel ödülünü alırken yaptığı konuşmayı anlattım. Ünlü Fizikçi’nin konuşması şu şekildeydi; “Annem beni hiç farkına varmadan bilim insanı olmaya yönlendirdi. Brooklyn’deki her çocukluğumda tüm arkadaşlarımın anneleri okuldan sonra onlara: “Ee, bugün okulda bir şey öğrendin mi?” Ama annem böyle yapmazdı. “Izzy”derdi, “bugün okulda iyi bir soru sordun mu?” İşte bu fark – iyi sorular sormak – beni bilim insanı yaptı.”
Doğal olarak o abim latife ediyordu bana. Sonuçta o da bir sanat insanı ve kaçınılmaz bir şekilde onun içinde de sorular var. Sanırım tek fark benim sorma halimin durdurulamaz oluşundan geliyor. Sohbetimize bu noktada azıcık ara verip “soru sormakla” ilgili biraz alıntılama yapmak istiyorum. Çünkü o harikulade insanlar benim sayfalar dolusu anlatacağım hadiseyi birkaç kelime birkaç cümle ile toplamayı başarmışlar. Öncelikle “merakın örgün eğitimde hayatta kalması bir mucize” diyen ve neredeyse tüm söyledikleri ile kişisel motivatörüm Einstein’dan birkaç söz paylaşmak istiyorum:
- “Önemli olan, sorular sormaktan vazgeçmemektir. Merak, kendi var oluş nedenine sahiptir. İnsan sonsuzluğu, hayatı, gerçeğin o harikulade yapısını düşündükçe dehşet içinde kalmadan edemez. Her gün bu büyük esrarın bir zerresini anlamaya çalışmak da yeter. Kutsal merakı asla kaybetmemek gerekir.”
- “Özel bir yeteneğim yok. Sadece tutkuyla merak ediyorum. Önemli olan sorgulamayı bırakmamaktır. Merakın var olmak için kendi nedeni vardır.”
- “Bir sorunu çözmek için bir saatim olsaydı ve hayatım çözüme bağlı olsaydı, ilk 55 dakikayı sorulacak doğru soruyu belirlemek için harcardım… bir kez doğru soruyu bildiğimde, sorunu beş dakikadan daha kısa sürede çözebilirdim.”
Hazır hızımı almışken soru sormakla ilgili beni ayrıca etkileyen birkaç sözü daha paylaşmak istiyorum dostlarım:
- “Soru soran adam bir dakikalığına aptaldır, sormayansa ömür boyu aptaldır.” Konfüçyüs
- “Bir sorunun cevabını arayarak ve bulamayarak, cevabın kendisini öğrenmekten daha fazlasını öğreniriz.” Lloyd Alexander
- “Gözlemle, dinle, sus, az yargıla, çok sor.” Platon
- “Bir insanı cevaplarına göre değil, sorularına göre değerlendirin” Voltaire
- “Yeterince iyi sorular sormadığımı fark ettim çünkü bir şeyler bildiğimi varsaydım.” Alan Alda
- “Milyonlarca kişi elmanın düştüğünü gördü ama nedenini soran Newton oldu.” Bernard M. Baruch
Ayrıca bana göre soru sormak öğrenmenin ötesinde daha fazla şey vadediyor. Çünkü olanın ve görünenin arkasındakini merak edebilme becerisidir soru sormak. Soru sormanın en büyük işlevi düşünmeyi başlatmasıdır. Ayrıca öğrenmenin en önemli aşaması soru sormaktır. Soru sormak her türlü öğrenmenin başıdır. Kafasında herhangi bir konu hakkında soru oluşturan kişi, artık meselenin farkına varmış, onun çözüm yolunu aramaya başlamış demektir. Sonuçta sorun çözmenin temeli olan soru sormak sayesinde; düşünme yeteneklerimiz gelişir, anlamamız kolaylaşır; meraklarımızı artırır.
Sonuçta sorarsak, sorgularsak neye neden sahip olduğumuzu biliriz. Daha da önemlisi sunulanları mutlak doğru olarak kabul etmekten kurtulmuş oluruz.
Bugünlük de bu kadar dostlar. Sağlıcakla kalın.
ZEKİ GÜRDAL KARAOĞLU