MİNE AKÇAKOCA ÖZGÜR
“Eğitim, yaşam boyu süren bir eylemdir. Bu nedenle en etkili öğrenme, yaparak ve yaşayarak edinilir” demiş, J. Dewey.
Yaparak, yaşayarak öğrenmek için; farklı yerleri, değişik kültürleri görmek gerekir. Yolculuk güzeldir. Hem yeni yerler görür, hem yeni bilgiler öğrenir, hem de eğleniriz.
Bazen o kadar etkiler ki, geri dönecek olduğumuz aklımıza bile gelmez, sonsuza kadar süreceğini zannederiz. Bazen de tatil sonunda evimizi, işimizi özlemiş olarak coşkuyla geriye koşarız.
İmkanlar ölçüsünde yolculuk; ister tatil kentine, isterse memleketine, köyüne doğru, ya da aile büyüklerini ziyarete gitmek olsun, yeter ki öğrenmeye açık olalım.
Sahile inip, denizden yararlanmak ya da dağlarını tepelerini, bitki örtüsünü tanımak, tarihi bölgelerini gezmek, mahallerini, sokaklarını dolaşmak, insanlarını tanımak eğitici oluyor.
Sözlerin kopyalanıp yapıştırıldığı, kullanılan sözcüklerin gitgide azaldığı, üretmenin yerini tüketmenin aldığı çağımızda; sanal yaşama tutsak olmuş nesiller değil, görgülü, bilgili, ufku açık gençler yetiştirmemiz değerli.
Yerinde durup, bulunduğu ortamdan hiç çıkmadan kendisini Dünya’nın merkezi zanneden, pusuya yatıp beklerken, ilk hata yapanı taşlayabilmek hevesiyle yüreği atan değil; iyi olanı ortaya çıkarmak için çabalayan olmayı öğütlemeliyiz.
İnsan ve doğa sevgisi, uygarlık ile el ele vermiş binlerce yıldır yaşıyor. Savaşlar, felaketler; doğanın yüreğimizin içine giren sevgi bağını, kültürü, tarihi, geçmişimizi bizden söküp atamamış.
Nerede doğmuş ve nerede yaşıyor olursak olalım; bütün bölgeleriyle, iliyle, ilçesi, köyü, mahalleriyle tüm Anadolu bizim yurdumuz. Her yeri ayrı güzel, her bölgesi eğitici… Güzelliklere ve farklılıklara gönül gözüyle bakmak, kapıyı kapatmamak önemli.
Evliya Çelebi’nin “Dağlarından yağ, ovasından bal akan şehir” olarak tanımladığı Aydın’a bağlı Didim ilçesi, bereketinin yanı sıra kültürel birikimi ile de dikkat çekiyor.
Ünlü Tarihçi Heredot binlerce yıl önce yazdığı kitabında bu bölgeyi şöyle tanımlıyor;
“İonlar, kentlerini bizim yeryüzünde bildiğimiz en güzel gökyüzü altında en güzel iklimde kurmuşlardır.”
Didim; yılda ortalama 300 gün güneşli gökyüzü, lodosa kapalı, imbata açık havasının yanı sıra nemi az, oksijen oranı yüksek havası ve akşam üstleri de hafifçe esen rüzgarı ile “limonata” serinliğini hissettiriyor.
Sahil şeridinin uzun olması, yemyeşil doğası ve düşük nem oranı sebebiyle astım hastaları tarafından da tercih edilen Didim; Ege Denizi, Büyük Menderes Nehri, Güllük Körfezi ve Muğla iliyle sınırlanmıştır.
55 kilometrelik sahil şeridi boyunca bir çok plaj ve 1 marinaya sahip olan Didim’de, çam ağaçlarının, palmiyelerin gölgelediği yollarında; mimozaların kokusu baş döndürüyor. Renk renk papatyalar, kır çiçekleri, akşam sefaları, begonviller ile bezeli bu mavi-yeşil beldenin plajları Dünya çapında bir üne sahip.
1 km uzunluğunda ve15 metre genişliğindeki Altınkum Plajı, adını incecik altın rengine sahip kumu ve denizin içinde yansıyan ışıltılı görüntüsünden alıyor.
İnce kumlu, sığ denizli Cennet Koy, isminin hakkını veren Huzur plajı, gün batımı manzarası ve sığ denizi ile ünlü Mavi Bayraklı 3 km Akbük Koyu en çok tercih edilen plajları olarak biliniyor.
Yine Mavi Bayraklı 3. Koy plajı, balıklarla yüzebileceğiniz Akvaryum Koyu, hem deniz hem kültür gezisi olanağı sağlayan Manastır Koyu, Mavişehir Sedef Koy (Kovela Limanı), isimlerini kumlarının renginden alan Sarı Kum, Ak Kum ve Gümüş Kum koyları da mavinin her tonunu barındıran denizleriyle belleklerde yer ediyor.
Çok tanınan, az bilinen ya da el değmemiş daha nice koy ve plaja sahip olması ile Didim, konuklarına farklı seçenekler sunarken, üstelik büyük çoğunluğunun halk plajı olarak hizmet veriyor olması da hanesine artı bir değer olarak yazılıyor.
M.Ö. 1500’lü yıllarda Ege Denizi’ndeki volkanik patlama sonucu etrafa saçılan küllerin zaman içinde birleşerek sertleşmesiyle oluşan Saplı Ada, piknik, çadır ve karavan kampı sevenler için Tavşan Burnu Tabiat Parkı (Orman Kampı) yine mavi ile yeşilin buluştuğu noktalar olarak dikkat çekiyor.
Gündüz plaj, gece ünlü DJ performanslarıyla renklenen Beach Cluplar ve şehir merkezine 5 km uzaklıktaki D-Marin (Marina) arzu edenlere müzik, eğlence dolu saatler vaat ediyor.
Asırlardır yaşayan “Didyma” antik kentindeki Apollon Tapınağına “İkiz Tapınak, ya da İkizler Tapınağı anlamına gelen “Didiymeion” denirdi.
Didim – Didyma Mabedi, en uygun bir alan üzerine inşa edilmiştir. Temellerinde depreme karşı dayanıklı ızgara plan uygulanmış, çevresine 124 sütun konulması (çatıyı tutması için) düşünülmüştür. Sütunların yüksekliği 19,4 metredir.
Mabedin en ilgi çeken tarafı 1,45 metre eşik bulunan anıtsal kapısıdır. Sağında, solunda ve tabanında 7’şer metre uzunluğunda ve yaklaşık 60 ton ağırlığında tek parça mermer bloklarla çevrelenmiş bu dev eşik vardır.
Tapınağın içindeki Medusa başı ise, Didim’in en önemli sembollerindendir. Bakanı taş yaptığına inanılan Medusa’nın heykelini görmek için yerli ve yabancı çok sayıda turist yaz ve kış aylarında bölgeyi ziyaret etmektedir.
Didyma-Miletos Kutsal Yolu, Myus Antik Kenti, Milet Müzesi, Faustina Hamamı, Heraklia Antik Kenti, İlyas Bey Külliyesi gezilmesi gereken tarihi kültürel yerleridir.
Felsefenin doğduğu kent Milet, antik çağın bilgesi Bias’ın yaşadığı kent Priene sadece bir saat uzaklıkta bulunmaktadır.
Didim; halk konserleri, Lavanta Festivali, Dünya Barış Günü etkinliği, Marina’da Latin gecesi ve piyano resitali, Aydın Belediye Konservatuarı’nın konserleri, Altınkum Yazarlar Festivali de yaşamı güzelleştiren ince detaylar olarak yerini alıyor.
Yaşadığımız toprakların doğal güzelliklerini, tarihini, insanını, kültürünü önemserken, bunu paylaşmak, gençlerin nabzını tutmak, onların dünleri unutmamaları ve yarınlara dair umuda kapı aralamaları için yol göstermek amacı yüreğimde, nice güzelliklerde buluşmak dileğiyle…