Bir cumartesi gününe daha geldik. Bu hafta ne zaman başladı ne zaman bitti hiçbir fikrim yok. Aslına bakarsanız koca bir yılını devirmek üzereyiz ve ne zaman buraya ulaştık şaşkınlık içindeyim. Zaman mı hızlı akıyor? Hayır. O halde ne peki? Zaman rutin döngüsü içinde akıyor. Biz de o rutinin içinde kendi rutinlerimize kapılıp fasit bir dairenin içinde dönüyoruz.
Bugün kendimce içine girdiğimiz bu fasit dairden kendimizi kurtarmaya yönelik bulduğum küçük bir çözüm önermemi paylaşmak istiyorum. Aslında bakmayın kendimce dediğime. Hem ülkemizde hem de dünyada “Minettarlık” ve “Teşekkür Etme” olguları hakkında yüzlerce akademik çalışma yapılıyor. Yani ben büyük bir keşif falan yapmış değilim. Sadece mevcut olanlardan işime yaracak fikirleri kendimce yorumlayarak günlük hayatıma rasyonel bir fayda ile yerleştirmeye çalışıyorum.
İçinde bulunduğumuz bu günlerde minnettar olacağımız çok az şey varmış gibi hissedebiliriz. Birçoğumuz sağlığımız, maddi durumumuz ve işimiz konusunda sürekli bir endişe içindeyiz. Bu endişeler fiziksel ve zihinsel sağlığımızı etkileyen, işteki performansımıza zarar veren ve ilişkilerimizi zorlayan aşağı doğru bir kısır döngü yaratabilir. Olumlu olanı gözden kaçırdığımızda ve olumsuz olana odaklandığımızda temas ettiğimiz kişilere kötü davranma ihtimalimiz daha yüksek: Onlara hakaret edebilir, arkalarından konuşabilir, onları görmezden gelebilir ve hatta dışlayabiliriz bile.
Neden minnettarlığımızın farkında olmalıyız ve ifade etmeliyiz?
Minnettarlık hepimiz için iyidir. İyilik sağlar, stresi azaltır ve dayanıklılık oluşturur. Hatta inanılmaz ama gerçek; bizi daha sabırlı hale getirebilir (Sabır, bugünlerde hepimizin çok işine yarar diye düşünüyorum).
Minnettarlık göstermenin çevremizdekiler için de iyi yanları vardır çünkü sonuç olarak minnettarlık gösterdikçe daha iyi bireylere dönüşüyoruz. Duyguların kararlarımızı ve davranışlarımızı nasıl yönlendirdiğini inceleyen araştırmalara göre, “insanlar minnettar olduklarında, başkalarına yardım etmek için daha fazla çaba göstermeye, kendileri pahasına bile olsa sadık olmaya ve kendileri için daha fazla para almak yerine kârı ortaklarıyla eşit olarak paylaşmaya isteklidirler.”
Temas ettiğimiz kişilere ister bir aile bireyiniz ister iş arkadaşınız isterse de marketteki kasiyer olsun minnettar olduğunuzu söylemek, muhtemelen kendilerini değerli hissettikleri için yardım etme isteklerini de artırır. Birine teşekkür edilmediğinde, sizinle temas halinde olan ve size yardım edenlerin gelecekte tekrar yardım etme olasılıkları yarı yarıya azaltabilir.
Peki nasıl olacak bu minnettarlık göstermek? Ne söylediğiniz ve nasıl söylediğiniz önemlidir. Basit bir “teşekkür” bile bir başlangıçtır, ancak çoğumuz zaten gün içinde bu kelimeyi zaten bolca kullandığını düşünürsek, tek bir “teşekkürün” etkisi muhtemelen azalmıştır. Bunun yerine, neye minnettar olduğumuz konusunda net olmak, bunun sizin için neden anlamlı olduğunu açıklamak ve diğer kişinin tam olarak neyini takdir ettiğimizi doğru zamanda belirtmek kesinlikle daha faydalı olacaktır.
Ne zaman doğru zaman? Şimdi. Hemen o anda minnettarlığa dair bir geri bildirim muazzam geri dönüşlerin kapısını aralıyor. Basit bir “teşekkürden” fazlasını vermemiz gerekiyor dediğim nokta burada geliyor. Akşam yemeğinden sonra evde yemeği pişirme işinden sorumlu olan kişiye sadece “Eline sağlık” diyerek teşekkür etmeyin. Örneğin; “Eline sağlık bu akşam da emek verdin bizi doyurdun” gibi bir cümle kurun. Çünkü sadece “Eline sağlık” “Teşekkürler” ve türevlerindeki cümleler zaten bir kalıp haline gelmiştir ve ezberden söylenmektedir. Bu ezberden söylenme de ezberden dinlemeyi getirir. Ancak rutini kırıp da o minnettarlığınıza dair bir tanımlama yaparsanız karşınızdaki kişi de sizi o algı ile dinler. Bir örnek de iş yaşamına dair vermek isterim. İş yerinde ilettiğiniz standart elektronik postaların en sonuna koyduğunuz standart olan “Teşekkür” kalıplarının yerine, yine neye teşekkür ettiğinizi açıklayın. “Bu raporu bu şekilde detaylı olarak açıkladığınız için teşekkürler.” Ya da bir maili sahiden okuduğunuzu belli eden bir alıntı ile.
Bu arada diyelim ki şimdiki zamanı kaçırdınız. Hiç üzülmeyin. Zamanın telafisi yok doğru ama minnet bildirmenin telafisi her zaman var. Basit bir şekilde “Geçen gün yaptığın yemeği ne kadar beğendiğimi söylemeyi unutmuşum. Ellerine sağlık çok güzel bir yemekti” Emin olun bu cümleyi kurduğunuz anda ilk anda tepki vermişsiniz gibi olumlu geri bildirim alırsınız.
Bu “teşekkür” işini zaten yapıyoruz, fasit döngüden bizi nasıl kurtaracak derseniz. Neye teşekkür edeceğinizi tarif etmeye başladığınızda algınız size yapılan olumlu eylemi daha iyi gözlemleme yolunda açılacaktır. Bu algı açılması sayesinde günlük hayatta ne kadar çok minnettarlık belirtebileceğiniz şeyin olduğunu, ne kadar çok şeye teşekkür etme ihtimaliniz olduğunu gördükçe şaşıracaksınız. Doğal olarak da günlük döngüler daha pozitif, daha anlamlı hale gelmeye başlayacak.
Klasik bir yaklaşım vardır ya; “tüm büyük yolculuklar ilk adımla başlar” diye. Yaşamımızı daha farkında, daha keyifli, daha motive hale getirmek de küçük bir minnet ifadesi ile başlar.
O halde bugünkü sohbetimizin de sonuna gelirken, bugün de lütfedip yazımı okumaya vakit ayırdığınız için yürekten teşekkür ederim. Sevgiyle…
EKİ GÜRDAL KARAOĞLU