Merhaba dostlar. Kim ne derse desin bu Z Kuşağı’ndan umutluyum. 1995 ve özellikle 2000 sonrası gelen gençlerden. Kayıtsız değiller. Umursamaz görüntülerinin altında muazzam bir merak var. Onların talihsizliği o kadar çok veri var ki ellerinde ne yapacaklarını şaşırıyorlar.
İnternetin, teknolojinin sınır tanımaz dünyasında tam anlamı ile odaklanacak şeyleri bulmak onlar için güç. Şimdilik dünyayı bir kısım Baby Boomerler ve çoğunlukla da benim gibi X kuşağı yönettiği için kendi kodlarımızı bekliyoruz onlardan. Kendi kurallarımızı dayatıyoruz onlara.
Dün tiyatro dersleri vermek için gittiğim Ilgaz Turizmve Otelcilik Meslek Yüksek okulunda bir kez daha fark ettim bu gerçeği…
Sözde sadece birinci sınıflara ders verecektim. Ancak okula geldiğimde etrafımı tüm sınıfların sarması o kadar kısa sürdü ki size anlatamam.
Sordukları sorular, tiyatro yapmak istemeleri ve daha da önemlisi hikayeleri beni öyle heyecanlandırdı ki anlatamam.
Bir delikanlı kendi çabası ile geldiği şehirde arkadaşları ile oyunlar yazmışlar, sahnelemişler hatta elde ettikleri geliri LÖSEV’e bağışlamışlar. Bir başka genç kızımız bu hikâyenin bir benzerini kendi memleketinde yapmış.
Onlar kayıtsız ya da kaygısız değil dostlarım. Umursamaz da değiller. Sadece umarsızlar.
Kendi hayalleri ile biz yetişkinlerin (!) onlara amaç diye verdiğimiz şeylerimiz çelişiyor. Bizler bir türlü artık geleceğin geldiğini kabul edemiyoruz. Pek çoğumuz için örneğin cep telefonlarımız ya hava atacak nesneler ya da sadece “alo alo alo” diyeceğimiz aletler. Onlar içinse tüm evrenleri.
Böyle deyince tuhaf geliyor. Ne demek tüm evrenleri diye. Birkaç örnek vereyim size.
Sesli kitaplar var artık bildiğiniz gibi. O gençlerin pek çoğu haftada dört ya da beş kitap bitiriyorlar. Hem de sadece dinleyerek. Ben okuyarak haftada iki üç kitabı bitirebiliyorum. Dört kitap okumam için kendimi zorlamam gerekiyor. Önceleri kitap okumakla dinlemek aynı şey değil diye ısrar ediyordum. Senaryo işlerimdeki mesai arkadaşım yirmi dört yaşında ve dinlediği kitaplardan normal okuma kadar verim alıyor. Başta inanmıyordum ama beni ikna etti. O dinlediği kitaptan benim okuduğum kadar öğrenim kazanımı elde ediyor. O halde yeni kitap okumak eşittir sesli kitap dinlemek de diyebilirim. Sadece bir kardeşimin böyle yapmasına dayanarak değil elbette. Bu şekilde kitap okuyan (dinleyen) pek çok genç kardeşimi gördüm.
Geleceğin meslekleri deyip duruyoruz. Artık bildiğimiz anlamda meslekler form değiştirecek diyoruz da bir türlü görmek istemiyoruz. Dün tanıştığım bir genç kızımız “manga ve anime” üreticisi olmak istiyor. Kendi animesini yapmak en büyük hayali.
Benim gençliğimde de Japonların bu çizgi roman ve animasyon geleneği vardı. Ancak bu kadar küresel boyutta değildi. Şimdi her şey küresel boyutu da aşmış durumda. Dünya küçücük kaldı onların elinde.
Pandemi dönemindeki yasaklardan biz ihtiyarlar hasarlı çıktık. Gördüğüm tanıdığım ne kadar genç varsa hobilerini geliştirmişler. Kendilerini geliştirmişler.
Sanmayın ki ağzım açık şaşkın bir şekilde gençliğe güzelleme yapıyorum. Elbette kusurları var. Çabuk vazgeçiyorlar. Çabuk sıkılıyorlar. Sebat etme konusunda biraz zayıflar doğru. Fakat bu kusur diye saydığımız şeylerin de bir kısım sorumluları biziz. Misal yine dün tanıştığım bir genç kızımız “wattpad” denilen bir sosyal platformda roman yazmak istiyor. Hatta diyor ki “aslında ‘wattpad’ o kadar da iyi değil küçüklerin eline kaldı orası ama daha iyisini bulamadım henüz.” Bu wattpad eskimişmiş. Arkadaş ben yeni haberdar oldum ne zaman eskidi diyemedim.
Bu satırları yazarken geçen yıl yazdığım bir yazı geldi aklıma “Kuşak Çatışması Yoktur Fikri Sabit Vardır” diyerek yazmıştım o yazıyı.
Benimle akran olan ve benden büyük olan dostlarım. Evet, evet bizler yani yetişkinler (!) sabit fikirliyiz. Kendi kurduğumuz dünyaları doğru sayıyoruz. Kendi mutlakıyetlerimize ısrar ediyoruz. Oysa başka dünyalar da var. Ve bizlerin bu dünyaları kabul etmekten başka çaresi yok. Bir zamanlar bizler de gençtik unutmayın. Bizler de bir zamanlar kuşak çatışması yaşıyorduk. Bize yapılan ve hoşumuza gitmeyen şeyleri neden dayatıyoruz onlara peki? Neden gençliğimizdeki “beni anlamıyorsunuz ama…” ile başlayan cümlelerimizi unutuyoruz.
“Bugünden tezi yok kendi ezber ettiklerimi genç kardeşlerimin, evlatlarımın tavsiyeleri ile değiştirmek için adım atacağım.” Bu da kendime sözüm olsun.
Şimdi sohbetimizi burada bitirip, “wattpad” okumaya gideceğim. Belli mi olur belki de ben de orada bir roman yazarım… Şimdilik bu kadar… Sevgi, sağlıcakla ve daha da önemlisi gençlerle kalın…
ZEKİ GÜRDAL KARAOĞLU