Selamlar dostlar, bir koca ayı daha bitirdik. 2022’yi bitirmek için kaldı 92 gün. Zamanın bu denli hızlı akıyor olmasına hep şaşırmışımdır. O günleri haftaları ayları yaşarken kimi zaman dertler hiç geçmeyecekmiş gibi geliyor sonra duruyorum, arkama dönüp bir bakıyorum ki günler uçup gitmiş. Sahiden de bir varmış bir yokmuş durumu.
Bazı duygular, olaylar ya da yaşanmışlıklar var ki onlara bir varmış bir yokmuş diyemiyoruz. Ruhumuzun, gönlümüzün bir yanında hep bir kara delik gibi duruyorlar. Hani yaşam tecrübesi ya da zorlukları dediğimiz şeyler işte onlar. Ayrılık acıları, hastalıklarınız, bir kazadan nasıl sağ çıktığınızın anısı ve daha pek çoğu.
Öncelikle şu konuda anlaşalım. Yaşam kimseye adil değil. Herkesin yaşamı kendine göre çok zor.
Çok uzun yıllar önce ailemle birlikte yazlıktan dönerken bir trafik kazası geçirmiştik. Şükür kimseye bir şey olmamıştı ancak kendine göre büyük bir kazaydı. Elbette bunu duyan eş dost, konu komşu ve akraba sağ olsunlar geçmiş olsun demek için günlerce bizi yalnız bırakmadılar. Bugünkü yazımın konusunu ilk defa o zaman fark etmiştim. Çok da rahatsız olmuştum. Tüm misafirlerimizin bir trafik kazası anısı vardı. Daha da ilginci bizimki de bir şey miydi onlarınkini bir bilsek nasıl sağ kaldıklarına hayret ederdik. Hatta hayret edeceğimizden emin olmak için o muazzam kazalarını anlatmaya başlarlardı. Mevzunun daha eğlencelisi eğer ortamda iki farklı misafir varsa hangisinin kazasının daha ucuz atlatıldığının hakemliğini biz yapmak zorunda kalıyorduk. Hani şu yeni kaza yapmış ve ailecek sağ kaldıklarına şükreden biz kendi şokumuzu, travmamızı bir yana bırakıp misafirlerimizin nasıl ucuz yırttıklarına dair onaylayıcı cümleler kurmak zorunda kalan biz. Biz çekirdek aile olarak travma yaşıyormuşuz ne olmuş ki? Bir kere onlarınki gibi kaza yapmadığımız için şükretmemiz gerekiyor. Bizim kaza da neymiş ki?
Bundan dolayı yıllardır kimsenin bir travmatik durumu ile empati kurmaya çalışmıyorum. Kimseyi teskin etmeye de çalışmıyorum. Hele hele kendi yaşamımla onların yaşamını kıyaslayıp kendi yaşamımı daha zor diye anlatmıyorum. Sadece saygı duyuyorum. Sadece dostlarımın zor günlerinde yanlarında bulunuyorum. Onlar anlatıyor ben dinliyorum. Teskin etmeye bile çalışmıyorum. Sonuçta herkesin acısı kendine büyük. Boşa dememiş atalarımız “ateş düştüğü yeri yakar” ya da hiç sevmediğim bir söz olsa da “bekara boşanmak kolay”
Dostlarım herkes kendi hikayesini yaşıyor bu dünyada. Herkesin kendine göre zorlukları ve çilesi var. Sizin için kum tanesi gibi görünen bir problem bir başkası için Everest dağıdır. Kıyas sadece sizin içinizi rahatlatır ama karşınızdakine bir faydası olmaz.
Ve bu tuhaf kıyas halimizi hayatın her anında yaşıyoruz. Kardeşim vefat ettiğinde yaşadım. Hatta hala da yaşatıyorlar da. Kardeşim genç bir yaşta vefat etti. Doğru genç ölümü sıra dışı bir durum. Ancak bu dünyada ne ilkiz ne de sonuncuyuz genç ölümünü yaşayan. Her gün şehit haberleri geliyor, neredeyse her gün gencecik kızlarımız bir şekilde ölüyorlar. Onlar genç değil mi? Onların ailesi aile değil mi? Kardeşimin vefat ettiği günden başlayarak bugüne kadar süren soru dizisi şöyle gelişiyor; “Neden öldü?” “Ay çok genç ne olmuş olabilir ki?”. Elbette cevap veririm bu sorulara ama anlamadığım şu neden öldüğünü ya da ne olduğunu çözdüğünüzde kardeşim geri gelecek mi? Hayır. O halde neden bir de beni veya ailemi açıklama zahmetine sokuyorsunuz? Tamam, teşekkür ederim hatır sayıp geldiniz. Acıyı paylaşmak istiyorsunuz. Bu da güzel. Ne olduğunu anlamadan ya da yorum yapmadan sessizce yanımda olun yeter.
Sadece bu kazamızdaki ya da vefat olayındaki durum için değil pek çok durumda bu tuhaf kıyas halini ve empati kurma çabasını görüyorum. Tamam bunları yapın çok insani şeyler bunlar ama içinizden yapın. Empati kurmanıza kimsenin ihtiyacı yok ancak mevcut durumlarına saygı gösterilmesine herkesin ihtiyacı var.
Bu empati kurucuların yanında bir de seninki de dert miciler var. Siz ne yaşarsanız yaşayın ya kendilerinin ya da bir tanıdıklarının başına sizin yaşadığınızdan ağır şeyler gelmiştir. Sizin derdiniz gram dert değildir. Durumu şöyle açıklayayım acı ölçer ya da tramva metre diye aletler yok. Bunlar kıyas kabul etmez. Saygı zorunludur.
Konumuzla çok alakası olmasa da bir de “hayat sana güzel”cilere seslenmek istiyorum. Asıl hayat size güzel. Oturduğunuz yerden herkesin hayatının güzelliğini kıyaslayacak kadar vaktiniz olduğuna göre…
Kesinlikle hayat bana güzel. Hayat size de güzel. Çünkü hayat kendi başına çok güzel bir şey. Yaşıyorum diyebildiğimiz her gün güzel ve özel bir gündür.
Sözün özü dostlar her birimiz bir mücadele halindeyiz. Her birimizin kendine has derdi, sevinci, umutları veya hayal kırıklıkları var. Bunların hepsi kendi yaşamımızda kendimize ait şeyler. Bunlar iyisi ile kötüsü ile özel şeyler ve hiçbir şekilde kıyas kabul etmeyecek şeyler. Ne kendimizi başkası ile kıyaslayalım ne de kıyaslatalım…
Bugünden de bu kadar sevgili dostlar. Bu cumartesi günü ve hayat hepimize güzel olsun…
ZEKİ GÜRDAL KARAOĞLU