Ülkemizde emekli grubunun sayısı yıldan yıla artıyor.
Artıyor ama, sosyal güvenlik açısından yeterli maddi olanaklara kavuşamamış olmaları da dünden bugüne sorun olarak devam edip gidiyor.
Emekliler sosyal yaşama arzuladığı şekilde katılamıyor. Bu acı bir gerçek…
Batıdan gelen kendisi gibi emeklileri görüp, onlar gibi gezip tozmayı, eğlenmeyi hep hayal ediyor.
N’aparsın ki, ülke gerçekleri…
Ülke ekonomik koşulları…
Cumhuriyet’in ilk yıllarından 1970’li yıllara değin devlet memurlarının maaşları
için uygulanan bir “Barem Kanunu” vardı.
Devlet katında çalışanların maaş tarifesi bu yasada belirlenmiş ve adalet gözetilmiş bir uygulanma vardı. Enflasyonist baskılar ve devlet hizmetine gelen çeşitlilik nedeniyle mevcut Barem Kanunu yetersiz olunca çaresine bakıldı.
657 sayılı Yasa çıkarıldı.
Durulacak, yeknesaklık sağlanacak yerde emeklilikte sorunlar çeşitlendi.
Şimdi milyonlarca emekli sorunlar okyanusunda boğuşuyor.
Gazetelerde okudum. Finans dünyasını yönlendiren bankalar emeklilerin dertlerine deva olmak için çözüm bulmuşlar: Bankalar geçim sıkıntısı yaşayan emeklilere düşük faizli kredi verecek/miş…
Ben de bir emekliyim.
“Bayram değil, seyran değil, eniştem beni niçin öptü?” şaşkınlığı içindeyim.
Düşünür müsünüz, faiz oranlarının enflasyonist baskılarla zorunlu olarak yükselme işareti verdiği bir dönemde emeklilere çok düşük faizli kredi verilecek.
Verilsin… Kim istemez!..
Ama… Emeklilere verilecek kredinin teminatı/güvencesi ne olacak?
Taşınır, taşınmaz malları mı, emekli maaşı mı güvence gösterilecek?
Ya da emekliler birbirlerine kefil mi olacaklar?
Kredi alabilmek için ticaret dünyasından kişilerin kefil gösterilmesi mi istenecek?
Bu kredi işi nasıl alınacak/verilecek
Bankalar bir finans kurumu olarak hiç bir zaman güvencesi olmayan bir krediyi vermediğini bilmeyen mi var?
Yani, bankalar “yaş tahtaya basmaz”lar.
Gelelim işin özüne…
Ülke ekonomisinde sancılı bir dönem yaşanırken, emekliler olsun ya da kim olursa olsun geçim sıkıntısı duyanlar için kredi değil, bir an önce maaşlarında ayarlama/düzenleme/artırım yapılmalı.
En sağlıklı çıkış yolu bu olsa gerek.
Yoksa, kredi yoluyla çözüm aranırsa “kredi kartı çözümsüzlüğü”nden beter sorun ortaya çıkar.
Bu konuyu sağlıklı düşünüp çözüme kavuşturma görevi elbette işbaşında bulunanların…
Bekleyip göreceğiz.