İlimizin sahip olduğu muazzam yeraltı ve yerüstü zenginliği eninde sonunda bir yol ayrımını getirip önümüze koyacak…
Tanıtılabildiği ve altyapı yatırımları yapılabildiği takdirde dünya ölçeginde ses getirebilecek olan doğa turizmi mi yoksa hazır halde bekleyen maden ile su enerjisinin ekonomiye kazandırılması mı?
İki milli parka evsahipliği yapan dünyadaki ender illerden biriyiz…
Birbirleriyle göz göze bakışan Küre ve Ilgaz milli parkları.
Küre Dağı Milli Parkı dünya liginde zaten…
Apoletlerinde “Pan Parks” yazıyor çünkü.
Ülkemizde dengi yok…
Dünyanın gözbebeği.
Diğer bir milletin elinde olsa ekoturizm sayesinde para basacak…
Bizim elimizde ise değil dünyanın ülkemizin ve hatta hemşerilerimizin dahi haberi pek yok.
Küre Dağları Milli Parkı’nın komşu alanları da dünyanın en göz alıcı coğrafyasını barındırıyor…
Seydiler, Ağlı, Azdavay, Pınarbaşı, Şenpazar, Cide, Doğanyurt.
Şelaleler, kanyonlar, mağaralar…
İnsanların dünyanın bir ucundan görmek için kalkıp gelmelerini gerektirecek her coğrafik öge en nadide örnekleriyle var, yok yok.
Coğrafyayı ekonomiye tahsis edememek dünya yüzünde tek bizim harcımız…
Görüntü var, ses yok.
Diğef taraftan söz konusu bu alanın üstü kadar altı da “hazine”…
Mermer başta olmak üzere emek veren için envai maden uykuda.
Son dönemde maden şirketleri özellikle memmer işkolu bölgeye olan ilgisini artırdı…
Ruhsat sayısı gün gün artıyor.
Ekoturizm ve maden sektörleri bir arada yürür mü?..
Pekala yürür.
Tüm hüner her iki sektörün sınırlarını keskin hatlarla çizmek ve sürdürülebilir bir politika inşa etmekte yatıyor…
Doğanın üstünü korumak ve ekonomiye katmak ile altına dair de aynı bakış açısına sahip olmak günümüzün en önemli gereklerinden biri.
Maden sektörünün özellikle ihracat gücünü kimse görmezden gelemez…
Lokomotif adeta.
Sürdürülebilir bir ekoturizm ve maden stratejisi yapmak ilimizin elinden öper…
İllaki bu konuda hükümetin söyleyeceği söz son noktayı koyacaktır ama yerelin öneri, talep ve baskı çıkını da ağzına kadar dolu olmalı.
Öte yandan…
Küre Dağları Milli Parkı havalisindeki su kaynakları da su enerjisinden elektrik üretmek isteyen yatırımcıların olabildiğince dikkatini çekiyor. Ülkemiz enerji fakiri mi? Evet. O halde doğa koruma ile HES dengesi nasıl kurulacak?
Korkarım kolayına kurulamayacak…
Yerli halk ile şirketler arasında sürmekte olan hukuk mücadeleleri de bunu gösteriyor zaten.
Ekonomik potansiyel çok olunca…
İnsan hangisini paraya çevireceğini şaşırıyor.
Yaradan vermiş…
Kullanmasını insana bırakmış.
•••
Not:
Ticari araçlar sektöründe faaliyet gösteren bir Alman firması Düzce’de 5 milyon yatırım ile fabrika kuruyor…
Teşvike açık olduğu için Düzce’yi seçtiklerini ifade eden firma yetkilisi bakın ne diyor: “Burada gelişen bir sanayi var. Yeni organize sanayi bölgeleri açılıyor. Lojistik açıdan Orta Anadolu’ya, Trakya ve İstanbul’a yakın olması da önemli bizim için.”
Söylediklerinin tersini ilimiz için düşünürseniz…
Niçin dışarıdan yatırım çekemediğimiz anlaşılır.