Türkiye giderek sorunlarını kendi eliyle çoğaltan bir konuma doğru gidiyor. Geçmişteki her konu bugün yine gündem yapılıyor. Gün gün tartışılıyor.
Tartışılan konuların bir temeli de olsa bari…
Sanki geçmişte tartışılmamış, bir sonuca varılmamış gibi…
Yeniden-yeniden pişir ye!
“Kabak tadı verdi” işte buna denir.
Bu ülkenin sağlık sorunu eskiden de vardı.
Eğitim, tarım, ulaşım/iletişim, hukuk vb. sorunlar yaşanarak bugünlere gelindi. Bundan sonra hiç bir sorun olmayacağını kim söyleyebilir, iddia edebilir ki…
Türkiye’nin sanayileşmesi hamlesi Cumhuriyet ile başladı, gelip-geçen hükümetler olanaklar ölçüsünde üzerlerine düşeni yaptılar.
Hukuksal alanda “Hakim teminatı”, “İspat Hakkı” DP döneminin adalet arayışlarının odağındaydı.
Eğitim alanında taa ilk günden bugüne çocuklarımızı hep daha iyi eğitmenin yollarını aradık.
Eğitim sorunu giderek büyüyor ve çözümsüzleşiyor, adaletsizleşiyor gibi.
Sağlıkta, tarımda, ulaşımda sorunlarımız var.
Çözüm arayışları da…
Ama nüfus da giderek artıyor. Yani sorunların özü/odağı; insan unsuru özellikli… Bu husus çok önemli…
İnsan odaklı bir diğer önemli sorunu da son bir kaç aydır gündem yaptık. Tartışıyoruz!..
“- İdam istiyoruz!..”
Kim istiyor?
Biz… Biz kim? Bu toplum nice idam olayının öncesi ve sonrası olaylarının acılarını yaşayan, paylaşan bizler.
Siyasetçi “çıkar” gördüğü idam konusunu seçimin narkozlunan havasında ifade etti.
Bir çıkış yoluymuş, ülke insanı mutluluktan, kazandığı refah payından havalarda uçacakmış gibi kimiler hemen “-İdam da idam!..” diye tempo tutmaya başladı.
İşte bu noktada sakin olup, aklımızı başımıza toplayalım.
İdam için TBMM’den karar çıkması gerekiyor, değil mi?
Hadi, bu karar çıktı, bu kararı Cumhurbaşkanı da onayladı.
İş bitti mi?
“- Yaşasın idam geldi…” diye sevinenler yanıldıklarının farkında bir olamayacaklar.
Böyle bir karar, yarım asırdan fazla zamandır Türkiye’yi de aralarına almasını arzuladığımız AB topluluğunca nasıl karşılanacak? Onlar da mı bizi alkışlayacak? Bilakis, AB’den dışlayacaaaak!
***
Aklımızı başımıza toplayalım.
Bu ülke bizim. Dünyanın sömürücü emperyalist güçlerinin gözleri üzerimizde…
Irak’ta, Libya’da, Suriye’de, Afganistan’da oynadıkları kalleş oyunu birlikteliğimiz üzerinden bize de oynamak istiyorlar.
Devleti yönetenler, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün “Yurtta sulh, dünyada sulh” ilkesine her zamandan daha fazla inançla sarılma dönemini yaşadığımızı bilmeliler.