Eğitim-Sen Kastamonu Şubesi, 7 Şubat’ta yayımlanan KHK’ye tepkisini yayınladığı bildiriyle dile getirdi. Şube Başkanı Tufanyazıcı, “İktidarın ‘sivil darbe’si karşısında susmayacağız, yılmayacağız,
onurumuzla direnecek ve mutlaka geri döneceğiz” dedi.
Sendikanın, Şube Başkanı Fikret Tufanyazıcı imzasını taşıyan bildirisi şöyle:
“7 Şubat günü OHAL kapsamında yayınlanan 686 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile 2 bin 585’i Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) bünyesinde 330’u Yükseköğretim kurumlarından olmak üzere, toplamda 4 bin 464 kamu personeli, tamamen siyasi ve idari karar ve tasarruflarla, ne ile suçlandıklarını bilmeden ve savunma hakkı bile tanınmadan kamu görevinden ihraç edilmiştir. İhraç edilenler arasında Eğitim Sen Genel Sekreteri Mesut Fırat başta olmak üzere, çeşitli şubelerimizden yönetici ve üyelerimizin bulunması örgütlü mücadelemize yönelik özel bir tasfiye girişimi olarak dikkat çekmektedir.
Siyasi iktidar, başta ekonomi, iç ve dış politika alanı olmak üzere, pek çok noktada içine düştüğü çıkmazların da etkisiyle, kitlesel ihraçlar, açığa almalar, muhaliflere yönelik gözaltı ve tutuklamalar gibi hukuksuz, yasa dışı adımlar atarak, kurmak istediği baskıcı ve otoriter rejim karşısında tehdit olarak gördüğü eğitim ve bilim emekçilerini ve onların örgütlü mücadelesini hedef almıştır. Hükümet, darbecilerle gerçek anlamda hesaplaşmayı bırakmıştır.
Siyasi iktidar, yıllardır eğitimin dinselleştirilmesine ve ticarileştirilmesine direnen, laik-bilimsel eğitimi savunan, emek, barış ve demokrasi mücadelesi yürüten eğitim emekçilerden intikam alırcasına hareket etmektedir. Hükümet, yandaş medya ve yandaş sendikanın işbirliği ile oluşturulan algı operasyonu ve açıkça iftira niteliği taşıyan suçlama ve hedef göstermeler sonucunda gerçekleştirilen açığa almalar, açık bir “yargısız infaz”dır ve hiçbir yasal hukuki dayanağı yoktur.
Hükümet ve MEB’in de çok iyi bildiği gibi, hukuken somut delillere, yargı kararlarına, mevzuata uygun yürütülen idari soruşturmalara dayanmaktan uzak bir şekilde verilen tüm kararlar yasa dışıdır. Bu nedenle söz konusu operasyonun hukukla, adaletle kamuda yaşanan ‘kitlesel kıyım’ın hukuk ilkeleri ile açıklanacak hiçbir yanı yoktur.
Kamuda yaşanan ihraçların niteliğine, ihraç edilenlere “savunma hakkı” bile tanınmamasına bakıldığında OHAL ve KHK’lara gerekçe olarak gösterilen “darbecilerle mücadele” söyleminin hiçbir şekilde gerçeği yansıtmadığı, kamuda siyasi iktidarın merkezinde olduğu büyük bir ‘sivil darbe’ yaşandığı açıktır.
Ulusal ve uluslararası hukuku çiğneyerek yapılan ihraçları gerçekleştirenlerin 15 Temmuz’da darbe girişiminde bulunanlardan hiçbir farkı yoktur. Bunun en somut ispatı, 15 Temmuzda başarısız olan darbe girişiminin başarılı olması halinde yaşanacak olan her şeyin, geçtiğimiz süreçte siyasi iktidar eliyle bizzat hayata geçirilmiş olmasıdır. 15 Temmuz’da darbe girişiminde bulunanlar ile darbeyle mücadele için yola çıkıp, tüm muhalif kesimleri baskı altına almak için adımlar atanlar geçmişte olduğu gibi, bugün de aynı hedefe doğru ilerlemekte, mücadeleci sendikal çizgiyi savunan Eğitim Sen yönetici ve üyeleri başta olmak üzere, KESK ve bağlı sendikaların en mücadeleci sendikal kadroları iktidar eliyle tasfiye edilmektedir.
Siyasal kimliklere göre yapılan fişlemeler, asılsız ihbarlar, sendikal husumet üzerinden yürütülen çalışmalar ile eğitim ve bilim emekçilerinin örgütlü mücadelesinin hedef alındığı açıktır. Hukukun en temel ilkelerini ayaklar altına alarak intikam hırsıyla KHK listelerini oluşturanlar ve hazırlanmasına katkı sunanların peşini asla bırakmayacağımız bilinmelidir. Kimlerin hangi amaçlarla bizleri sindirmek istediğini çok iyi biliyor, hukuksuz ihraçlara neden olanların hukuk karşısında mutlaka hesap vereceklerinden en küçük bir şüphe duymuyoruz.
Hükümetin ve kamu yöneticilerinin kendilerini yargının yerine koyarak ‘yargısız infaz’ yapmaları sonucunda kamu görevinden ihraç edilen ve açığa alınanlarla birlikte doğrudan ya da dolaylı olarak mağdur olanların sayısı 2 milyona yaklaşmıştır. Dolayısıyla iktidar eliyle kamuda gerçekleştirilen tarihin en kitlesel tasfiye hareketi sadece ihraç edilen kamu emekçilerini değil, tüm toplum kesimlerini yakından ilgilendirmektedir. Ülkemizin ve çocuklarımızın geleceğini karartmaya çalışan darbeci zihniyete karşı olan herkesi yaşanan zulme sessiz ve tepkisiz kalmamaya davet ediyoruz.
Nereden ya da kimden gelirse gelsin, örgütlü mücadelemizi hedef alan, her türlü yasa dışı girişim ve saldırıya rağmen, hukuksal ve örgütlü mücadeleden asla vazgeçmeyeceğimiz bilinmelidir. Tüm halkımızı, öğrenci ve velilerimizi her türlü baskıya rağmen iktidara değil, halka hizmet eden, gerçekten laik bilimsel eğitim ve demokratik bir ülke için mücadele eden eğitim ve bilim emekçileri ile dayanışmaya, birlikte mücadeleye çağırıyoruz!”