Eğitim Sen Şube Başkanı Fikret Tufanyazıcı, eğitim-öğretim yılına ilişkin ‘eğitimin durumu’ raporunu açıklarken, Milli Eğitim Bakanlığı’na yönelik 10 uyarıyı sıraladı.
Eğitim Sen, 2019-2020 eğitim öğretim döneminin başlamasıyla birlikte, eğitimin durumunu analiz etti. Eğitim Sen Şube Başkanı Fikret Tufanyazıcı, “Eğitimin niteliğinde yıllar içinde yaşanan gerileme, eğitimde yaşanan ticarileşme ve dinselleşme uygulamaları, okulların fiziki altyapı ve donanım eksiklikleri, kalabalık sınıflar, ikili öğretim, taşımalı eğitim, çocukların dini cemaat ve vakıfların kreşlerine ve yurtlarına yönlendirilmesi, öğretmenlerin mesleki gelişimine yönelik piyasacı müdahaleler, çocukların barınmak zorunda bırakıldıkları yurtlarda taciz ve istismara uğraması, mülakata dayalı sözleşmeli öğretmenlik ve ücretli öğretmenlik uygulamasının sürmesi, ataması yapılmayan öğretmenler sorunu ve bunun gibi çok sayıda sorun eğitim sisteminin belli başlı sorunları olarak dikkat çekmektedir” dedi.
Herkese eşit ve parasız eğitim ilkesi ve kamusal eğitim anlayışının terk edildiğini söyleyen Fikret Tufanyazıcı, “Eğitim hizmetinin bedelinin hizmetten yararlananlar tarafından ödenmesini, öğrenci ve velilerin ‘müşteri’ haline getirilmesini hedefleyerek toplumdaki sınıf farklılıklarını daha da belirgin hale getirmektedir. Aynı okul içinde sınıflar, aynı bölgede okullar, farklı bölgeler birbirleriyle rekabet eder hale getirilerek eğitim hizmetleri büyük ölçüde piyasa kurallarına teslim edilmiştir” diye konuştu.
MEB eliyle ve bir devlet politikası olarak açık ilkokul/ortaöğretim uygulamalarının yaygınlaştırıldığını da ifade eden Tufanyazıcı, açıklamasını şöyle sürdürdü:
“Dünya genelinde istisnai bir durum olarak uygulanan (engelli öğrenciler, örgün eğitime katılma imkânı olmayanlar vb.) açıktan eğitimin yaygınlaştırılmasından kaynaklı yaşanan sorunların çözümü için bugüne kadar hiçbir somut adım atılmamıştır. Sadece son beş yılda açık öğretime giden öğrenci sayısı yüzde 65 artarak 1,5 milyonun üzerine çıkmıştır. Çocukların eğitim hakkından eşit koşullarda yararlanması için hiçbir somut adım atılmazken, ‘çocuk işçiliği’ sorununun sürmesi, okullarda, cemaat yurtlarında ve kurslarda çocuklara yönelik cinsel istismar ve şiddetin artışı eğitim sisteminde yaşanan sorunlardan ayrı değildir. Türkiye’de çeşitli nedenlerle eğitime erişimde, kız çocukları, mülteci çocuklar, anadili Türkçe olmayan çocuklar, engelli çocuklar ve geçici koruma altındaki çocukların dezavantajları günden güne artarak devam etmektedir.
Toplumsal yaşamın her alanında görülen cinsiyetçilik ve cinsiyetçi uygulamaların en yoğun görüldüğü alanların başında eğitim gelmektedir. Cinsiyetçi ve cins ayrımcı uygulamalar okullarda etkili şekilde üretilmeye devam etmekte, geleneksel cinsiyet rolleri aile, okul, hukuk, ahlak, din ve medya tarafından sistemli bir şekilde çocuklara aktarılmaya çalışılmaktadır. Bu durum ülkemizde giderek artan ‘kadına yönelik şiddetin’ en temel nedenlerinden birisidir.
Türkiye’de milyonlarca çocuk ve gencin eğitim hakkından eşit koşullarda yararlanmasını engelleyen, eğitimi kendi siyasal-ideolojik hedefleri doğrultusunda alt-üst etmek için yıllardır uğraşanların ülkeyi ve eğitim sistemini getirdiği nokta içler acısıdır. Eğitim, öğretim ve bilim hizmet alanında görev yapan, memur ve yardımcı hizmetler sınıfında çalışan arkadaşlarımız eğitimin görünmez kahramanlarıdır. Onların emeği ve alın teri olmaksızın okullarımızın, eğitim kurumlarının nitelikli kamu hizmeti üretmesi mümkün değildir.
Her geçen gün daha fazla piyasa ilişkileri içine çekilen, okulöncesinden üniversiteye kadar bilimin ve bilimsel eğitimin dışlanmaya çalışıldığı eğitim sisteminde eğitim ve bilim emekçilerinin, öğrenci ve velilerle birlikte kamusal, bilimsel, demokratik, laik ve anadilinde eğitim hakkı için mücadelemizi 2019/2020 eğitim öğretim yılında da kararlılıkla sürdüreceğimiz bilinmelidir.”
Eğitim Sen olarak 10 konuda Milli Eğitim Bakanlığı’nı uyardıklarını da ifade eden Fikret Tufanyazıcı, bu uyarılarını da şu şekilde sıraladı:
– Tüm öğrencilerimizin eşit, ulaşılabilir, nitelikli, ücretsiz eğitimden yararlanmasını sağlayacak bütçe planlaması yapmak MEB ve siyasi iktidarın sorumluluğudur. Sorumluluğun gereği yerine getirilmelidir.
– Tüm öğrencilerimizin eğitim hakkı uluslararası sözleşmelerle güvence altına alınmıştır. Öğrencilerimizin eğitim hakkını tam ve baskı altında kalmadan kullanması gerekir. Öğrencilerimizi çırak olmaya özendiren politikalardan vazgeçilmelidir.
– Yargı kararları uygulanmalı; Diyanet, dini vakıf ve dernekler ile yapılan protokoller sonlandırılmalıdır.
– Din Öğretimi Genel Müdürlüğü’ nün ‘özerk’ yapısına son verilmelidir…
– Anadolu liselerinde ikili eğitimden kaynaklı oluşabilecek güvenlik, sağlık, beslenme gibi sorunlara yönelik MEB önlem ve çözümler üretmelidir. Güvenlik sorununun çözümü için ücretsiz servis başta olmak üzere acil adımlar atılmalıdır.
– 2019-2020 Eğitim Öğretim yılında LGS sınavına girecek 1. 800 000 öğrencinin mağduriyet yaşamaması için gereken önlemler alınmalıdır. MEB öğrencilerin taleplerini toplamalı, okul gereksinimini belirlemeli ve bu gereksinimi karşılayacak önlemleri ‘Her öğrencinin istediği okulda eğitim alma hakkı vardır.’ ilkesini gözeterek yaşama geçirmelidir.
– Proje okulları uygulaması sonlandırılmalıdır…
– Sözleşmeli, ücretli, güvencesiz çalışma biçimlerine; mülakat uygulamalarına son verilmelidir. Öğretmen açığı kadar atama acilen yapılmalıdır.
– Öğretmenlerin statüsü, çalışma koşulları, hakları, işe alım ve istihdam biçimine kadar her konuda öğretmenlerin söz ve karar hakkı gözetilmelidir.
– Hukuksuzca ihraç edilen arkadaşlarımız hala MEB çalışanıdır. MEB eğitim emekçilerine sahip çıkmalı, yaşanılan mağduriyetlere ilişkin sorumluluğunun gereğini yerine getirmelidir…”