Tekrar merhaba, bu hafta nasıl geçiyor sahiden anlamadım. Bir anda hafta ortasına ulaştık. Pazartesi günü EQ (Duygusal Zeka) ile IQ (Intelligence Quotient -Türkçesi Zeka Katsayısı)biraz tanıtmış biraz da karşılaştırması yapmıştım. Kişisel olarak IQ’ya katsayımız kesinlikle ne kadar yüksekse o kadar iyidir ancak onu besleyen bir Duygusal Zeka’ya (EQ)’ya sahip değilsek o IQ hiçbir işe yaramaz diye düşünüyorum.
Kendimce şöyle bir örneğim var; iyi bir üniversitede önemli bir mühendislik bölümünü bitirip mühendislik faaliyeti göstermeye başlamanız için IQ şart. Ancak sadece mühendislik faaliyeti göstermek yerine mühendis olup ekiplere liderlik yapmak için de kesinlikle EQ şart.
Bu argümanımı şu şekilde ispatlamaya çalışayım. WalterO’Brien197 IQ puanı ile şu anda yaşayan en yüksek zekalı insandan biri. Uzun uzun yaşamına girmeden sadece şu kadarını söyleyeyim 13 yaşında girilemez denen NASA’sın sistemlerine girip tüm verileri çekmeyi başarıyor. Ceza almıyor, kariyeri ilerliyor, diplomalar ödüller vs. Ardından karmaşık problemleri çözmek için yüksek zekâ ve teknoloji becerisi isteyen bir şirket kuruyor. Şirkete kendi gibi yüzlerce dahi zekasına sahip yaşlarına bakmaksızın personel de alıyor. Bu kadar zekaya her şey iyi gidecek gibi düşünürlerken hep birlikte duvara tosluyorlar. Çünkü bu kadar yüksek zekâ bizim gibi fanilerle iletişim kuramıyorlar. Hatta kendi aralarında bile kaos çıkıyor. WalterO’Brien da zekasına yakışanı yapıp harika bir çözüm buluyor. Süper Dadıları (SuperNannies) işe alıyor. Süper Dadıların süperliği çok yüksek duygusal zekaya (EQ) sahip olmalarıdır. Bu Süper Dadılar yüksek EQ’ları ile 170 – 180 ve hatta 190 IQ puanlarına sahip olan zekaların günlük hayata uyum sağlamalarını ve toplumla iletişim kurmalarını kolaylaştırıyorlar. WalterO’Brien’ın bu çözümü sayesinde şirketi şu anda milyarlarca dolarlık bir şirkete ve servete sahip. Çeşitli hükümetler için bile çok ciddi ve aşırı gizli çözümler üretmeye de devam ediyor. Kendi de bir röportajında eğer zekâ ile duygusal zekâ ile arasındaki denge kurulamazsa tekil IQ’unun başarıyı garantilemediğini söylüyor.
Elbette biri olmadan diğerinin hakkıyla kullanılması pek mümkün değil. Ancak Duygusal Zekâ sosyal ve iş hayatımıza daha fazla etki ettiği için ister istemez IQ’nun bir nebze önüne geçiyor.
Yeterince gayret ve sabırla Duygusal Zekamızı olduğu noktadan daha ileriye taşıyabiliriz. O halde Duygusal Zekamızı kullanma kılavuzuna gelebiliriz artık.
Kendinizi tanıyın
Her şey öncelikle kendimizde başlar ve biter. Kendinizle gerçek anlamda tanışmanız zorunludur. En zoru kişinin kendisine dürüst olup, kendi sahip olduğu ve olmadığı değerleri tüm yalınlığı ile ortaya koyabilmektir. Ancak bunu bir sefer başardığınızda kendinizle gerçek tanışıklığınız arttığında bu sürecin ne kadar heyecan verici ve tatmin edici bir macera olduğunu fark edeceksiniz.
Duygularınızı ve onları kontrol etmeyi öğrenin.
Duygusal doğal ve insancıldır. Başkalarının duygularını anlamada ne kadar hakimseniz, onların duygularından korkmanıza da o kadar gerek kalmaz. Gün içinde kendi kendinize “Nasılsın?”, “Ne hissediyorsun?” diye sorun. Kendinize verdiğiniz her dürüst cevap kendi duygularınızı doğal olarak da başkalarının duygularını anlamanızı kolaylaştıracaktır.
Kendinizi, kişisel özelliklerinizi başkalarına açık tutunuz.
Elimizin beş parmağı da birbirine benzemez. Her biri diğerinden farklıdır, kendilerine has özellikleri vardır. Ancak beşini bir arada kullandığımızda tam anlamı ile faydalı olurlar. İnsanlar da beş parmak gibidir. Her biri diğerinden faklı, özel, kendine hastır. İşte bu durumu keşfedip kabullendiğinizde önünüze yeni şeyler öğrenmenin sonsuz dünyası açılacaktır.
İletişim kurma becerinizi geliştiriniz
Öncelikle kendinizi ifade konusunun üstüne eğilin. Karşınızdakiler sizin tam anlamı ile ne düşündüğünüzü bilmezler. Sadece sizin onlara söylediğiniz ya da gösterdiğiniz kadarını anlarlar. Yani sizi yanlış anlayan insanlar değildir çünkü siz kendinizi nasıl ifade ediyorsanız insanlar sizi öyle anlarlar. Ayrıca insanları dinlemeyi öğrenin. Yani sadece bakmayın onları görmeye de uğraşın.
Problem çözücü olun
Eğer problemlerden korkup kaçmaz ve onlar birer şans, kendini ispatlama fırsatı olarak görürseniz, onları çözmemeniz için hiçbir sebebiniz kalmaz.
Eleştiriye açık olun
Eleştiriye açık olun, bırakın sizi eleştirsinler. Bundan rahatsızlık duymayın. Bu sayede kendinizdeki olumlu ve olumsuz yönleri öğrenme fırsatını elde edersiniz. Ve elbette kırmadan dökmeden siz de eleştirin.
İnsanlar ile İlgilenin
Kime sorsanız herkes bir şekilde “benim hayatım roman olur, film olur” der. Doğru. Herkes kendince bir dünya kuruyor ve kendi macerasını yaşıyor. Bu maceraları öğrenmeye, etrafınızdaki bireyleri fark etmeye ve tanımaya başladıkça kişisel dünyanız sonsuz bir olasılıkla genişleyecek.
Sonuç olarak benim EQ’um senin IQ’unu dövemez ama ikisinin birlikteliğini artırırsak yaşam başarı anahtarını bize o kadar kolay sunar…
Bugünlük de sohbetimizin sonuna geldik. Bir diğer sohbetimizde bir araya geliceye kadar esen kalın. Sevgi ve muhabbetle.
ZEKİ GÜRDAL KARAOĞLU