İlimizde tarihi ve kültürel değerlerin korunmasından, yaşatılmasından, geleceğe taşınmasından ve elbetki kültür turizminden bahsedebiliyorsak bugün, göğüs kabartan bu başarının bir numaralı mimarı Vakıflar Bölge Müdürlüğü’dür…
Yıldız yağmuru İbniNeccar Camisi restorasyonu ile sürecek.
Projesi tastamam…
Restorasyon ihalesi yapılacak
2018 Türk Dünyası Kültür Başkenti olduk ya…
Vakıflar Bölge Müdürlüğü’nden armağan.
İbniNeccar Camisi son derece önemli bir Türk-İslam eseri…
Atabeygazi (Kırkdirekli) Camisi’nden sonra, şehrimizde hizmete açılan inanç yapıları içinde ayakta kalan ikinci cami. Atabeygazi Camisi’nin kiliseden döndürüldüğünü kabul etmemiz halinde, cami olarak sıfırdan yapılan ilk cami hatta.
İbniNeccar Camisi restorasyonu bugüne kadar niçin kaldı?….
Vakıflar Bölge Müdürlüğü’nün ortaya “yüzük taşı” gibi bir eser çıkarma arzusundan.
Etrafında yer alan özel mülkler satın alındı…
Cami, külliye haline dönüştürülüyor.
Ve Vakıflar Bölge Müdürlüğü’nün elini attığı her iş gibi bu restorasyon da benim gözlerimi yaşartıyor…
Uzun uzun evveliyatına baktım fotografında, bir de geleceği hayal ettim.
Camiden…
Külliyeye.
Yoktan…
Var olmaya.
Vakıflar Bölge Müdürlüğü sayesinde “Vakıf”…
Göz alıcı bir “inanç merkezi” halini alıyor.
Şeyh Şabanı Veli Külliyesi, Musa Fakih Camisi, Alpaslan Camisi, İbniNeccar Camisi ve devamında Atabeygazi Camisi, Yakupağa Külliyesi…
Hepsinin ellerinden Vakıflar Bölge Müdürlüğüöptü.
İslam kültürü ve Türk Kültürü…
Vakıflar Bölge Müdürlüğü sayesinde ilimizde can buldu.
Elbetteki…
Mülki amir Kastamonu Valiliği işbirliğinde.
15 yılda 107 eser onarıldı, 152 eserin restorasyon projesi çizildi, toplam 27 milyon kusür TL harcama yapıldı…
Türk Dünyasi Kültür Baskenti haybeden olmadık.
Emeğe sağlık…
Daim olsun.
Not:
En azından bizim ölçeğimizdeki illerin kalkınma yoluna dair bir deyiş uydurdum…
“Su siyasetçilerin, söz sivil toplum örgütlerinin”.
Meslek odalarından tutun da köy derneklerine kadar toplumun nabzını en iyi ve doğru sivil toplum örgütleri tutar çünkü…
Hatta bizatihi toplumdur sivil toplum dernekleri.
Kastamonu misal…
Bugün hem ekonomik hem de sosyal kalkınmada yaşadığımız sıkıntının köküne bakılırsa sivil toplum örgütlerinin suskunluğunu görürüz.
Ölüye ağlamaz, doğana gülmez…
Kendi değerinden menkul sivil toplum örgütleri.
Şükür…
Geçtiğimiz hafta bir sivil toplum örgütü daha doğrusu platform, içinde ilimiz namına taleplerin yer aldığı bir dosyayışehrimizi ziyareti esnasında Cumhurbaşkanı Erdoğan’a iletti. Ayrıyeten bir yerel radyo programında da talep dosyasının içeriğine dair açıklamada bulundu platform yetkilisi.
Ne talep dosyasının içeriğini ne de platform sözcüsünün radyo programında dile getirdiği görüşleri biliyorum…
Bilmem de gerekmiyor çünkü“ses” vermesi önemli benim nazarımda, ne istediği değil.
Yasal sınırlar içinde ve meşru olduktan sonra her talep dillendirilebilmeli ve bu hak da kimseden ne istenmeli ne de bahşedilmeli…
Konuşan toplum olmalı.
Platformun talep dosyasına ve radyo programındaki açıklamalarına dair 2 milletvekili eleştiride bulundular…
Oysa bizzat iktidar temsilcilerinin bu konuları Ankara’ya iletip çözüm bulmalarında bir baskı aracı olarak kullanabilecekleri biçilmiş kaftandı platformun talepleri.
Konuşan toplumdan gocunmayalım…
Derdi memlekete taşüstüne taş konması olan tüm girişimlerin yanında duralım.
Konuşan toplumu yadırgamayalım…
Zararı olmaz, faydası olur.
Hele hele milletin hizmetkarı olduklarını dillerinden düşürmeyenler…
En çok da lafım size, her türden görüşe saygı duymak lütuf değil, gerekliliktir.