BRUSSELS – On gündür Belçika’dayım. Brüksel’in havası, dünya ahvali/durumu gibi… Gün günü tutmuyor. Bir bakıyorsun hava açmış, günlük güneşlik bir hava… Biraz sonra tamamen tersi… Hava birden kararıyor, ardından bir çise ve yağmur. Sonra tekrar güneş…
Dünya ahvali işte…
Brüksel için herkes “dünyanın kalbi” diyorlar, belki de ondan.
NATO’nun merkezi burası… AB’nin de…
Belçika’nın başkenti zaten…
Malum, dünyanın ve Avrupa’nın kalbi burada atıyor ama herşey yolunda değil.
Dünya, kimi sorunların görünürde çözüme kavuşturulması için burada çalışmalar düzenliyor ama ard niyetler olmasa…
Çözümsüzlük masada kalıyor her seferinde…
Herşey natürmort…
***
Biz sanıyoruz ki, sadece ülkemizde yolsuzluk, suistimal, rüşvet vb. olaylar yaşanıyor. Belçika’nın bizden geri kalır yanı/yönü yok bu konuda…
Neredeyse tüm partiler kıyısından köşesinden yolsuzluğa bulaştığı bir ülke olmuş burası… Belçika siyasetinde istifalarla ya da koltuğu bırakmakla işlerin düzelmeyeceği kanısı egemen… Genel kanı, ” yeni şeyler söylemek, eski köye yeni ve temiz bir siyaset modeli getirmek şart” şeklinde.
“Yolsuzluklar ve de etik açıdan kuşkulu uygulamalar klasik anlamdaki Belçika siyasetinin bir parçası” olmuş durumda… Burada Türk gazetecilerin yayınladıkları gazetelerde bu yolsuzluklar rahatlıkla yazılıp duyuruluyor.
Belçika/Brüksel’de Türklerin yayımladığı “binfikir”, “Belçika Yeni Haber” ve “Kuzey” adlı üç gazete var.
“Belçika deyince akla ilk gelen İtalyan Ağusta firmasının 46 askeri helikopterden oluşan ihaleyi almak için Aralık 1988’de Sosyalist Parti’ye 51 milyon Belçika Frangı bağış vermesi nedeniyle aralarında eski NATO Genel Sekreteri Belçikalı Willi Claes’in da bulunduğu birçok bakanın başı yanmıştı. Sadece bu kadar da değil. “Brüksel Merkez Belediye Başkanı Yvan Mayeur’un, evsizler derneğinin kasasından haksız kazanç elde etmesinin ortaya çıkması üzerine belediye başkanlığından istifa etmesi de var bu arada…”
Dahası da var ama…
“binfikir” gazetesi bu yolsuzluklar için yeni bir siyaset gerektiğini manşetinde ” Eski köye temiz siyaset” şeklinde verdi, çözüm önerileriyle birlikte…
***
Bu ihanetin biteceğini sanmak saflık olur. Teröristbaşı Apo’yu yıllardır Kuzey İrak’ta, Suriye’de, canı istediği zaman da Avrupa ülkelerinde besleyip barındıranlar, baktılar ki, böylece sonuç alamayacaklar bu caniyi teslim ettiler.
Tabii ki, Türkiye’yi 100 yıllık bölme defterini kapatmadılar. Irak bataklığına Türkiye’yi de çekmek istediler, başta Genel Kurmay Başkanı Orgeneral Necip Torumtay Rahmetli “Olmaz!.. dedi. Siyaset cephesi ısrar edince; maceraya fırsat verilmedi, O da istifayı tercih etti. Yine de, Batı’nın acıkan ekonomisi Irak’ı yiyip bitirdikten, perişan ettikten sonra da beslenmesi, ayakta kalması gerekiyordu. Libya tar-ü mar ederek bitirdiler. Mısır’da darbe yaşandı.
Suriye’de oynanan oyun; Irak’ın kuzeyinde kurulması çoktan kararlaştırılan ve ilan edilmesi ay/gün bekleyen “Kürt devleti”ne, Türkiye’nin güneyinden bir koridorla Akdeniz’le buluşturma gayreti tüm çirkinliği, vahşeti ile sürdürülüyor.
Olan mazlum Suriye halkına oluyor.
Olan, Suriye’deki evlerinden/barınaklarından, yerinden/yurdundan olanlara oluyor.
Sıkıntıyı, insani acıyı/üzüntüyü Türkiye yaşıyor.
***
Batı, nicedir Sevr’in gerçekleşmeyen maddelerini Türkiye üzerinde uygulamak için oyun üzerine oyun düzenliyor. Bize düşen; her alanda, ama siyasette, ekonomide, eğitimde, ticarette, sanayide, sağlıkta, bilimde, teknolojide, savunmada vb. alanlardaki bu kahpe oyunlara/tuzaklara düşmeden sağduyulu, “Kuvay-ı Milliye” ruhu ile hareket etmemizdir.