Yazar Halil Cibran: “Eski Yunan tapınaklarını ayakta tutan şey; kolonlar arasından rüzgarın geçmesidir” diyor.
Bazen insanların ayakta kalabilmesi için de, yakın çevresiyle arasına rüzgar geçecek kadar mesafe koyması gerekiyor.
Yoran, sıkan, boğan yaşama; doğanın kalbine sokulup, narin, naif bir tatille mola verdim. Tabi ki gazeteci hep çalışır, gözlemler, sorgular, uyarır, aktarır, paylaşır. Bu bazen yaşadığı kentte, bazen de gittiği tatil belgesinde olmak üzere süregelir.
‘Kesinleme ya da genelleme yapmadan empati yaparak yaklaşmalıyız birbirimize’ diye düşünerek geldiğim beldede “Diyar-ı Mavişehir” Dergisine hayat vermek için çabaladık. 43 yılın anısına yayınlanan dergi, büyük çoğunluğu rahmetli olmuş anne babalarımızdan bizlere aktarılmış, şimdi çocuklarımızın, kimimizin de torunlarının sahip çıktığı bir beldenin değil, bir yaşam biçiminin belgesi olarak kalıcı olsun istedik.
Hayatın merkezinde iletişim var. O olmazsa, o aksarsa diğer konular da aksıyor. İletişim merkezli bu güzel mesleği nerede yaparsan yap, acılar, öfkeler, savaşlarla örülü dünyayı değiştirmek arzusu sürüyor.
Bir gün daha geçiyor, sonra bir daha ve bir daha… Kalan günlerin arasına sıkışıyor. hayal edip de yapamadıkların bir de yok edemediğin kötülükler, hırslar… İşte o zaman gerekiyor, ayakta durma gücünü verecek olan; rüzgar geçecek kadar bir mesafe.
Kendi gibi düşünmeyenlere karşı çıkanlar, iletişim kurabilme becerisinden yoksun olanlar, birbiriyle “atar” temelli iletişim kurabilen insanların öfkeli, saldırgan tavırları canımı acıtıyor.
Temelde hepimiz insanız ama doğduğumuz yerler, ailelerimiz, aldığımız eğitim, yetiştirilme biçimimiz, gelişme sürecimiz, deneyimlerimiz, hayatı algılayışımız birbirimizden farklı. Bu nedenle her insan kaçınılmaz olarak kendine özgü özellikler, farklı notalar, nüanslar taşıyor.
Ufacık bir sebepten ötürü çıkan kavgaların ölümcül hale dönüşmesi, trafikte birbirine yol vermeyen insanların birbirine saldırması ve tabi ki terör olaylarıyla yitirilen canlar yürek yakıyor.
Rüzgar türbinlerinin yanından geçerken, aynı rüzgarın yıkıcı güce de sahip olması düşüyor aklıma. Kendimle ve doğayla kaldığım, tüm etiket ve yüklerimden arınmaya çalıştığım tatilde doğanın gücünü bir kez daha duyumsuyorum.
Doğayla anlaştın mı yaşamak bir başka güzel. İğne oyası gibi işlenmiş denizi; turkuvaz mavi, zeytin ve incir ağaçlarıyla bezeli ormanları; alabildiğine yeşil Ege kasabasında, bu ikilinin kavuştuğu yerlerde tarihin kalp atışlarını dinliyorum.
Öyle bir tarihin içindeyim ki, asırlar değil, bin yıllar öncesinin kalıtları yükseliyor.
Yazar Halil Cibran’ın sözünü anımsıyorum tekrar. “Eski Yunan tapınaklarını ayakta tutan şey; kolonlar arasından rüzgarın geçmesidir”
Saran, bunaltan, anlamayan, anlayamayan her şeyle aramdaki rüzgar geçecek kadar mesafenin verdiği güç; yaşama sevincimi yenileyip, insanlık adına da umutlarımı çoğaltıyor.