Akademik yaşamının ilk yıllarında Kastamonu Meslek Yüksekokulu Müdürlüğü görevinde bulunan Yeniden Refah Partisi Genel Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Doğan Aydal, acilen bir deprem erken uyarı merkezinin yeniden kurulması çağrısında bulundu.
Aydal, “Yapılması gereken en önemli çalışmalardan biri, volkanik araziler ve deprem kuşaklarıyla jeolojik bağlantısı olan sıcak su kaynaklarımızın bulunduğu bölgelerde, sistematik olarak, su sıcaklık ölçümlerinin ve gazların ölçümlerinin yapılmasıdır. İzotop ölçümleri, Radon ve Argon gibi gazlar, sıcak suların hangi derinlikten geldikleri konusunda fikir verebilmektedirler. Bu bilgileri değerlendirmek için de acilen bir ‘Deprem Erken Uyarı Merkezi’ yeniden kurulmalıdır. Böyle bir merkez, DPT gözetiminde bir devlet kurumunda daha önce de kurulmuş, beş sene deprem olmayınca, çok masraf oluyor gerekçesiyle kapatılmıştı” dedi.
Yeniden Refah Partisi Genel Başkan Yardımcısı, yüksek jeoloji mühendisi Prof. Dr. Doğan Aydal; parti genel merkezinde, deprem konusunda alınması gereken önlemlere ilişkin açıklama yaptı.
Aydal, 1992 Erzincan, 1999 Gölcük ve 2000 yılındaki Çankırı Orta depremleri öncesi bölgedeki sıcak su kaynaklarında ısı artışı, toprağın içindeki çeşitli gazların karışımı ve suların bulanıklaştığının tespit edildiğini ve sonrasında deprem olduğunu belirtti. Aydal, deprem kuşaklarında yapılacak ölçümleri değerlendirecek bir “Deprem Erken Uyarı Merkezi” kurularak can kaybının büyük oranda önlenebileceğini söyledi. Aydal, şu değerlendirmeleri yaptı:
“Ülkemizin bir deprem kuşağında olduğu ve farklı ölçeklerde de olsa her yıl birçok depremin oluştuğu bilinmektedir. Depremin vereceği zararın en aza indirilmesi ancak alınacak önlemler ile mümkündür. Depremi engellemek mümkün değil. Ancak oluşacak hasarı ve can kaybını en aza nasıl indirebilmek için yapılacak çalışmalar var. Yapılması gereken en önemli çalışmalardan biri, volkanik araziler ve deprem kuşaklarıyla jeolojik bağlantısı olan sıcak su kaynaklarımızın bulunduğu bölgelerde, sistematik olarak, su sıcaklık ölçümlerinin ve gazların ölçümlerinin yapılmasıdır. İzotop ölçümleri, Radon ve Argon gibi gazlar, sıcak suların hangi derinlikten geldikleri konusunda fikir verebilmektedirler. Bu bilgileri değerlendirmek için de acilen bir ‘Deprem Erken Uyarı Merkezi’ yeniden kurulmalıdır. Böyle bir merkez, DPT gözetiminde bir devlet kurumunda daha önce de kurulmuş, beş sene deprem olmayınca, çok masraf oluyor gerekçesiyle kapatılmıştı.
Bu merkezin uygulayacağı teknikler çok basittir. Kaya kütlelerinin hareketi sırasında, sürtünme sebebiyle oluşan ısı, mevcut sıcak su kaynaklarında da fazladan ısı artışına sebep olmaktadır. Bulanıklaşan, kimyası değişen ve ısı artışı belirlenen su kaynakları ile ilgili bilgiler, eş zamanlı olarak, kurulacak ‘Deprem Erken Uyarı Merkezi’nde toplanmalıdır. Bu kurum, deprem ihtimali bulunan bölge halkını, devlet yetkililerini, sosyal medya dahil, her imkân ile süratle uyarmalıdır. Bu şekilde, en azından can kayıplarının en az seviyeye indirilmesi mümkün olabilir. Hepimiz tarafından da canlı olarak görüldüğü gibi Kahramanmaraş depremi sonrası Göksun-Kuşkaya dağında da ısınan sular dağın tepesine yakın bir çatlaktan dışarı buhar şeklinde çıkmıştır. Birçok vatandaş bunu volkan faaliyeti gibi düşünmüşse de işin gerçeği ısınan suların buhar-gaz fazda en kolay bulduğu zayıf zondan dışarı çıkmasıdır.
Özellikle sıvılaşma ihtimali bulunan araziler ile yeraltı su seviyesinin yüksek olduğu alanlarda ‘Fore Kazık’ sistemi mutlaka kullanılmalıdır. Yüksek katlı binalarda ise ‘Raylı Temel Sistemi’ni kullanılmalıdır.
‘BÜYÜK ÖLÇEKLİ DEPREMLER SUNİ OLARAK OLUŞTURULAMAZ, TETİKLENEMEZ’
Deprem bir tabiat olayıdır. Yerin içine doğru aktif olarak ilk 700 kilometrede, genelde üst manto dediğimiz kısımda gerçekleşen konveksiyon akımlarının kıtaları hareket ettirmesi sonucu oluşur. Milyonlarca yıldır devam eden bir süreçtir ve bundan sonra da kaçınılmaz bir şekilde devam edecektir. Kahramanmaraş ve diğer on ilimizi etkileyen deprem, Kızıldeniz ortasındaki çatlağın Arap plakasını itmesiyle gerçekleşmiştir. İtilen Arap plakası Doğu Anadolu fay hattını etkilemiş ve deprem oluşmuştur. Kızıldeniz’deki ayrılmanın batıya doğru itilen parçası ise Afrika plakasını itmiştir. Bu itilme, yeterli enerjiye ulaştığında kaçınılmaz bir şekilde Kıbrıs adasını ve İskenderun körfezini etkileyecektir.
MÜTEAHHİTLERİN YAPI DENETİM FİRMASI KURMALARI ENGELLENMELİDİR
İnşaat Mühendisleri Odası’nın ‘Türkiye’de Konut Sorunu ve Konut İhtiyacı Raporu’nda, TÜİK verilerine göre Türkiye’de yaklaşık, köyler dahil, 15 milyon civarında yapı stoku bulunduğu ve bu stokun yüzde 55’inin ruhsatsız ve kaçak, yüzde 60’ının 20 yaş üzeri konutlardan oluştuğu ve yüzde 40’ının depreme karşı güçlendirilmesi gerektiği belirtilmektedir. Diğer yandan gerek yasal düzenlemelerin eksikliği gerekse denetimlerdeki boşluklar, sağlıksız yerleşim alanlarının önünü açmakta ve bu noktada “yapı denetimi” konusu birinci dereceden önem taşımaktadır. Ancak, müteahhitlerin doğrudan veya dolaylı olarak Yapı Denetim Firması kurması mutlaka engellenmelidir. Evlerin sigortalanma işinin Yapı Denetimi ile birlikte eş zamanlı olarak oluşturulabilmesi için kanuni düzenleme yapılmalıdır. Türkiye Deprem Haritasına göre 50 il, “Birinci Dereceden Deprem Bölgesi” içinde yer almaktadır. Fakat yasa, milli gelirden yüzde 67 gibi en yüksek pay alan 19 ili kapsamış, yapı denetimini ticarileştirme / özelleştirmeye en uygun iller seçilmiştir. Deprem olan on ilden sadece ikisi (Hatay ve Adana) ilk on dokuz il içindeydiler. Yüzde 35 ‘Birinci Dereceden Deprem Bölgesi’ içinde yer alan diğer 62 ilimiz ise yapı denetimi ve depremler açısından üvey evlat/İl konumundaydı. Önemli depremler yaşayan birçok ilimiz yapı denetimi dışında tutulmuştu. Bu illerimiz ancak on yıl sonra, 2011’de Yapı Denetim sistemi içine alınmıştır.”
Peş peşe depremler sonrası gündeme gelen HAARP iddialarını da değerlendiren Aydal, “ABD’nin elinde böyle bir imkan olsa önce kendini kurtarırdı. Kasırgaları engelleyebildi mi? Amerika’ya son yıllarda yağan anormal miktardaki kar yağışlarını engelleyebildi mi? Ortaya atılan iddialar olmayan bir şey üzerinden ABD’ye anormal bir güç atfedip bir korku iklimi, algı oluşturma davasıdır. HAARP bir iklim programıdır. Kendi ülkesinin sorunlarına bir çözüm bulamamış bir programdır. HAARP, ABD’ye her yıl milyarlarca dolar zarar veren ne yoğun kar yağışını durdurabilmiştir, ne de kasırgaları durdurabilmiştir” diye konuştu.
Uzay Ajansı Başkanı Serdar Hüseyin Yıldırım’ın sosyal medyada dolaşan videosunda Kahramanmaraş merkezli depreme, iyonosferdeki bir uydudan atılan on metre uzunluğundaki titanyum çubukların yol açabileceği düşüncesinin bir hayal ürünü olduğunu kaydeden Aydal, “Titanyum çubuklarının erime derecesi 1668 C’dir ve Atmosfere girerken erimesi kaçınılmazdır. Kaldı ki hareket eden bir uydudan, hareket eden bir Dünya üzerindeki bir noktaya nasıl isabet ettirebileceği de ayrıca merak konusudur” dedi. (ANKA)