Aralık ayında olunmasına rağmen beklenen yağışların bir türlü gelmediği Doğu Karadeniz yüksek sıcaklık, düşük nem ve şiddetli lodosun etkisiyle orman yangınlarına teslim oldu.
Doç. Dr. Oğuz Kurdoğlu’na göre Türkiye’de artık her türlü planlamada iklim değişikliği en başa konulmalı ve yangın sezonu 12 aya çıkarılmalı. Çünkü kış ayları Karadeniz için yangın sezonu demek…
50’den fazla orman yangını çıktı. Trabzon, Gümüşhane, Ordu, Giresun, Rize ve Artvin’de yaşanan orman yangınları yüzlerce hektarlık ormanlık alan ile fındık bahçelerini küle çevirdi. Trabzon’da bazı ev, ahır ve barakalar da yangından zarar gördü.
Bölgedeki yangınların artmasıyla ilgili sorularımızı yanıtlayan Doç. Dr. Oğuz Kurdoğlu, Doğu Karadeniz’de yangın mevsiminin kış döneminde olduğuna dikkat çekerek, “Trabzon’da önceki gün hava sıcaklığı 23 dereye kadar çıktı. Nem de 15-20’lere kadar düşüyor. Orman tabanındaki ölü örtü ve üzerindeki tabaka lodosun da şiddetiyle iyice kuruyunca geriye küçük bir kıvılcımın olması kalıyor. Bu yangınların önüne geçmek için 1 Mayıs-1 Kasım tarihleri arasındaki yangın sezonunun 12 aya çıkarılması ve kış aylarında da belirli sayıda bir acil müdahale ekibinin hazır tutulması gerekiyor. Ayrıca OGM, Meteoroloji ve Valilikler muhtarlar aracılığı ile bu dönemde yöre halkını bilgilendirmeli. Bizim artık iklim değişikliğini aklımıza gelen her türlü düzenlemede en başa koymamız gerekiyor” diye konuştu.
KARADENİZ ORMANLARINDA YANGIN ALARMI
Orman Genel Müdürlüğü ve İçişleri Bakanlığı son 3 günde Doğu Karadeniz Bölgesinde ardı ardına çıkan orman yangınlarıyla ilgili açıklamalarda bulunarak yangınların detaylarını kamuoyu ile paylaştı. Orman Genel Müdürlüğü (OGM) Karadeniz Bölgesindeki 4 ilde çıkan orman yangınlarının bahçe temizliğinden kaynaklandığının tahmin edildiğini ve kuvvetli lodosun etkisiyle hızla yayıldığını açıkladı. Trabzon ve Gümüşhane’deki 11 ilçede meydana gelen 37 adet orman yangınından 22’sinin söndürüldüğü, 7’sinin de kontrol altına alındığı bilgisine yer verilen OGM’nin açıklamasında, devam eden 8 orman yangını için ekiplerin kontrol altına alma çalışmalarının sürdüğü kaydedildi.
ORMANLAR, FINDIK BAHÇELERİ VE AHIRLAR ZARAR GÖRDÜ
Trabzon ve Gümüşhane’de meydana gelen yangınlara OGM’ye ait 48 arazöz ve 250 personel, Belediyeler ve diğer kurumlara ait 50 itfaiye aracı ve 12 iş makinesi ile müdahale edildiği belirtilen açıklamada, şu bilgilere yer verildi:
“Trabzon’da devam eden orman yangınlarına ise 23 farklı ilden araç ve personel görevlendirilmiştir. Örtü yangını şeklinde devam, çoğunlukla yapraklı ağaçların bulunduğu orman yangınlarında ilk izlenimlere göre yaklaşık 80 hektar ormanlık alanın zarar gördüğü belirlenmiştir. Ayrıca yangınlarda vatandaşlarımıza ait 10 hektar fındıklık ile 5 adet ahır ve baraka tarzı yapı zarar görmüştür. Aynı gün Ordu ve Giresun’da meydana gelen toplam 21 orman yangınından 16 adedi kontrol altına alınmış, soğutma çalışmaları sürmektedir. 5 orman yangınını kontrol altına alma çalışmaları ise devam etmektedir.”
TRABZON VALİLİĞİ: “İNCELEME VE ARAŞTIRMA DEVAM EDİYOR”
Trabzon Valiliği de önceki günden bu yana kentin 11 ilçesinde 37 noktada farklı zamanlarda örtü yangınları çıktığını belirterek bu yangınlara müdahale edildiğini açıkladı. Yapılan müdahaleler ile 30 yangının söndürüldüğü kaydedilen Valilik açıklamasında, “Yangınlar neticesinde üç ilçemizdeki 6 ev zarar görmüş herhangi bir can kaybı yaşanmamıştır. 90 hektarlık orman alanı ile 10 hektarlık fındık bahçesinin zarar gördüğü yangınlarda 30 noktada soğutma, 6 ilçemizdeki 7 noktada da söndürme çalışmaları halen devam etmektedir. Yanan evler ile yangından zarar gören alanlarda hasar tespit çalışmaları başlatılmıştır. Söz konusu yangınların mevsim itibariyle bahçelerde yapılan temizlik çalışmalarından kaynaklanmış olabileceği değerlendirilmekle birlikte gerekli inceleme ve araştırma devam etmektedir” ifadelerine yer verildi.
İÇİŞLERİ BAKANLIĞI: ‘YANGINLARDA TERÖR VE SABOTAJ BULGUSU YOK’
Karadeniz Bölgesindeki orman yangınlarıyla ilgili İçişleri Bakanlığı’nca yapılan açıklamada ise bölgede çıkan yangınların sabotaj ya da terör nedeniyle çıktığına dair bir bulguya rastlanmadığı kaydedilerek şöyle denildi:
“Yangınların çıkış nedenleri ile ilgili takip ve araştırmalar devamlı olarak; ilgili kurumlar, bakanlığımız ve valiliklerimiz kanalı ile sürdürülmekte olup, bugüne kadar terör ve sabotaj nedeniyle çıkan bir yangın olduğuna dair bir bulguya rastlanmadı. Bölücü terör örgütünce bu tür üstlenmelerin propaganda amaçlı yapıldığı bilinmektedir. Bu konuda herhangi bir tespit yapıldığında gerekli bilgilendirmeler resmi kanallar tarafından kamuoyuna yapılırken bunun dışındaki açıklamalara itibar edilmemelidir.”
DOÇ. DR. OĞUZ KURDOĞLU: “KARADENİZ’İN YANGIN MEVSİMİ BU AYLAR”
Bölgedeki orman yangınlarıyla ilgili sorularımızı yanıtlayan Doç. Dr. Oğuz Kurdoğlu, sanılanın aksine Doğu Karadeniz Bölgesi’nde yangın sezonunun kış aylarında olduğuna dikkat çekerek şunları dile getirdi:
“Bir kere bunu kabul edelim: Doğu Karadeniz’in yangın mevsimi, lodosun güçlü estiği ve her şeyin kuruduğu bu aylar. Bu yangınlar bizim çocukluğumuzda da oluyordu. Yaz aylarında nemle birlikte hızla gelişip büyüyen dikenli bitkiler ve sarmaşıklar odunsu yapı kazanamadığı için bu mevsimde kuruyup yanıcı hale geliyor. Kırılan ince dallar ve ölü örtü de sıcak hava ve rüzgârla birlikte iyice kuruyor. Geriye küçük bir kıvılcım kalıyor. Trabzon’da iki gün önce hava sıcaklığı 23 dereceydi. Nem de 15’lere kadar düştü. Bilindiği gibi nemin düşük olması yangınlara davetiye çıkarır. Tabi Aralık ayı sonlarında 21-22 derecede yangınların çıkması alışılmış bir şey değil. Ancak önceki yıllarda da yangınlar oldu bölgede.”
“BU MEVSİMDE BÖLGEDE YANGINLARA KARŞI DİKKATLİ OLUNMALI”
Bu aylarda yöre halkının tarlalarını hazırlamak için otları yaktığını da dile getiren Kurdoğlu, özellikle nemin düştüğü ve lodosun şiddetli olduğu havalarda bu tür ot yakmaları sırasında yangınların olabildiğine işaret ederek “bu mevsimde Doğur Karadeniz Bölgesinde yangınlara karşı dikkatli olunması gerekiyor” dedi.
“TÜRKİYE’DE YANGIN SEZONU 12 AYA ÇIKARILMALI”
Türkiye’de 1 Mayıs ile 1 Kasım tarihleri arasının “yangın sezonu” olarak kabul edildiğini ve yangına karşı önlemlerin bu dönemde yoğunlaştığına işaret eden Doç. Dr. Oğuz Kurdoğlu, şunları dile getirdi: “İklim değişikliği de göz önüne alınarak ülkemizdeki yangın sezonu 12 aya çıkarılmalıdır. Ege ve Akdeniz’de Temmuz ve Ağustos aylarında yüksek yangın riski var ancak Karadeniz’in doğusunda kışın daha çok yangın çıkıyor. Uzun süre yağışın olmadığı dönemlerde yangın riski de artıyor. Dolayısıyla yangın sezonunun 12 aya çıkarılması artık bir zaruret olmuştur. Belki yaz aylarındaki gibi alarm düzeyinde değil ancak en azından ilk müdahale ekiplerinin hazır bekletilebileceği önlemler alınabilir. Böylece kış aylarında işsiz kalan yangın söndürme ekiplerinin de istihdamı sağlanmış olur.
‘OGM, METEOROLOJİ VE VALİLİKLER HALKI BİLGİLENDİRMELİ’
Bir şey daha var: Bu mevsimde Valilikler, meteoroloji ve OGM ekipleri yöredeki muhtarlarla eş güdüm halinde çalışarak bir uyarı mekanizması oluşturabilir. Özellikle hava sıcaklığının yüksek, nemin ise düşük olduğu aşırı rüzgârlı günlerde ateş yakılmaması için halk bilgilendirilebilir. Çünkü orman yangını bir kere çıkınca söndürmesi çok zor, riskli ve çok tehlikeli bir afettir. Ancak yangın çıkmadan önleyici tedbirler almak daha kolaydır.”
‘BÖLGEYE BİR AYDIR NE KAR NE DE YAĞMUR YAĞMADI’
Aralık ayında olunmasına rağmen bölgede bir aydır yağmur yağmadığının da altını çizen Kurdoğlu, bunun küresel iklim değişiminin etkisi olduğunu belirterek, şöyle konuştu:
“Burada Aralık ayı artık Ekim ve Kasım ayı gibi yaşanıyor. Ne yağmur ne de kar yağmıyor. Bizim çocukluğumuzda okulun son günlerinde Haziran ayında evimize gelirken Arhavi’nin güneyindeki dağların tepelerinde alacalı da olsa ciddi miktarda kar olduğunu görürdük. Artık bu kar yok. Oysa kar çok önemlidir. Suyun stok edildiği çok önemli bir mekanizmadır kar örtüsü. Biz bunu son zamanlarda kaybettik. Böyle olunca orman zeminindeki ölü örtü ve çalılar iyice kuruyor ve yanıcı hale geliyor. Mevsimsel olarak uzun süre yağmur yağmayınca zemindeki örtü saman alevi gibi yanıyor. Aslında yıl içerisinde düşen yağışın toplamında bir değişiklik yok ancak birim zamanda düşen yağışlar çok şiddetli bir afete dönüşüyor. Doğa elbette arada kendini yeniden düzenlemek için afetler yapar. Ancak önemli olan insanların burada nerede durduğu konusudur.
“DAĞLIK ALANLARI HER TÜRLÜ FAALİYETTEN UZAK TUTMAK GEREKİYOR”
Ormanlık alanlarımızı ve kentlerdeki doğal alanları hızla kaybedip toprakla suyun ilişkisini kesiyoruz. Bu durumda suyun hem enerjisi hem de yıkıcılığı artıyor ve büyük zararlar verebiliyor. Eğer biz toplum olarak doğanın ta içine girip oraları doğallıktan uzaklaştırırsak bu afetten de fazlasıyla nasipleniyoruz ve elbette bu doğal olmaktan çıkıp beşeri bir afet haline geliyor. Öte yandan her tarafa yol yapıp hızla üretimi artırarak ormanlık alanların azalmasına da sebep olduk. Bir kere yüksek dağlık alanlardan her türlü faaliyeti uzak tutmamız gerekiyor. Çünkü yüksek dağlık alanlar bizim doğrudan su depolarımızdır. Özellikle akiferi olmayan, yağış sularını kullanan Doğu Karadeniz için bu çok önemli. Yağış sularını ölü örtü ve humus ile tutacak tek doğal mekanizma orman. Ormanlarda bu yolları ne kadar artırıyorsak, ormansızlaşmayı ne kadar artırıyorsak bilinmelidir ki su da toprağa girmeden yerleşim yerlerine o kadar hızlı şekilde iniyor demektir.”
“HER TÜRLÜ DÜZENLEMEDE İKLİM DEĞİŞİKLİĞİNİ EN BAŞA KOYMALI”
Bütün dünyayı etkileyen iklim krizi gerçeğine de değinen Doç. Dr. Oğuz Kurdoğlu, “Bir kere bizim artık iklim değişikliğini aklımıza gelen her türlü düzenlemede en başa koymamız gerekiyor. İklim krizinin etkilerini aza indirmek için de en uygun, ucuz ve yararlı çözüm orman varlığını artırmaktır. Bu elbette tek başına iklimi değiştirmiyor ama en önemlisi iklim krizinin etkilerini azaltabilir. Ayrıca orman, biyoklimatik konfor açısından insan yaşamına en uygun ortamı oluşturur. Eğer kar yoksa suyu en iyi süzen, tıpkı bir sünger gibi tutan da orman humusudur. Siz ormanı kaybettiğinizde suyu da kaybediyorsunuz. Dolayısıyla orman kaybı en büyük sorun” dedi.
“ORMANLARIN TAHSİS EDİLMESİ İÇİN YANMASINA GEREK YOK”
Orman yangınlarının ardından yanan alanların tahsis edildiğine yönelik iddialara da değinen Kurdoğlu, bu durumun genellikle yanlış biçimde tartışıldığının altını çizerek şunları söyledi: “Bir de yanan ormanlık alanların tahsisi konusun var. İnsanlar zaten istedikleri orman arazisini istedikleri zaman alabiliyorlar ülkemizde. Dolayısıyla yanmamış bir orman arazisini zaten tahsis alabiliyorken neden yanmış alanı istesinler? Katar Emiri ya da annesi neden yanmış bir ormanlık alan istesin? 6831 sayılı Orman Kanunu’nun 17. maddesi ile Anayasamızın 169. Maddesi yanan ormanların herhangi bir şekilde başka bir amaçla tahsis edilemeyeceğini söylüyor. Bu tahsisler her zaman konuşuluyor ancak bu konuda yanan ormanların tahsisine ilişkin tek bir tane örnek yok. Çok tartışılan Bodrum Güvercinlik’teki orman arazisi yangından önce tahsis edilmiş bir yer. Ayrıca orman arazisinin tahsis edilmesi için illa ki yanmasına gerek yok. 2634 sayılı Turizm Teşvik Kanununa göre ormanlar zaten yanmadan da tahsis edilebiliyorlar. Ayrıca 7139 sayılı bir başka kanuna göre ormanlık alanlardaki kayalık taşlık alanların tahsisi de mümkün. Ancak kamuoyunda bu konuda yanlış bir tartışma yürütülüyor ve ormanlarla ilgili asıl sorunların sağlıklı biçimde tartışılmasından uzaklaşılıyor. Belki birçok konuda ihlal edilen yasal düzenlemelere, yangınlar konusunda uyulduğunun altını çizelim.”