Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması (FETÖ/PDY) soruşturması kapsamında haklarında dava açılan ve aralarında tanınan işadamları ile örgüte yakınlığı ile bilinen şirketlerin çalışanlarının bulunduğu 11’i tutuklu 19 sanığın yargılanmasına başlandı.
Kastamonu Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşmaya, “Silahlı terör örgütü kurma ve yönetme, silahlı terör örgütüüyesi olma, terör örgütü propagandası yapma, terörizmin finansmanının önlenmesine ilişkin kanuna muhalif” oldukları gerekçesiyle tutuklu yargılanan Celal Civcioğlu, Abdullah Ersen Çetin, Ali Koca, Alkan Ayakatik, Erdoğan Atalay, Hamza Öztürk, Hasan Kavlak, Hasan Kuru, Yılmaz Tanyel, Dündar Tosyalıoğlu, Ömer Faruk Yücehalil ve Murat Yalçın ile tutuksuz sanık Safiye C. ile avukatları katıldı. Firari olan Ali Gürüz, Evren Saatli, Fatih Tüysüz, İbrahim Köse, Ali Demirel ve Sezai Eski, mahkemeye katılmadı.
CİVCİOĞLU’NUN SAVUNMASI
Davanın, şehirdeki tanınırlığı nedeniyle ismi öne çıkan sanığı, Anadolu Hastanesi’nin kurucusu ve eski Yönetim Kurulu Başkanı Dt. Celal Civcioğlu, yaptığı uzun savunmada, Kastamonu İşadamları derneğine üye olurken bu derneğin o zamanki adıyla cemaatle ilişkisini bildiğini söyledi.
Derneğin cemaatle ilişkisini Kastamonu’daki herkesin bildiğini kaydeden Civcioğlu, “Bu derneğe siyasetten bürokrasiye kadar herkesin büyük ilgisi vardı. Ben de bu derneğe katıldım. MİT tırları olayından 2 gün sonra dernekten istifamı verdim, ama dilekçemi işleme koymamışlar. Daha sonra gidip kendim dilekçemi vererek istifa ettim. Sosyal bir insan olduğum için birçok dernekte görevim vardı. 17-25’ten sonra ilişkim kalmadı.” diye konuştu.
Civcioğlu savunmasında şunları söyledi:
“2012 yılında KİAD’a üye oldum ve cemaatle bağlantısı olduğunu da biliyordum. Fakat o tarihte KİAD’a üye olurken ilimizdeki işadamlarıyla ilgili tek dernekti. Valisinden vekiline, bürokratından siyasilerine kadar herkesin bu derneği ilgisi vardı. Derneğin yurtdışı organizasyonları oluyordu. Derneğin iş geliştirme ve işlerle ilgili seminerleri oldu. Ben de herkes gibi bu etkinliklerin bazılarına katıldım. Fakat MİT tırlarının durdurulması olayından sonra ben, dernekten derhal istifa ettim. Benim, sadece bu dernekle irtibatım olmadı. Çeşitli derneklerde de görev aldım ve üyeliğim oldu. Bu derneklerde görevlerde bulundum.
Ayrıca malum derneğin 17-25 Aralık’tan sonraki etkinliklerine veya faaliyetlerine hiçbir şekilde katılmadım. KİAD ile Orta Asya gezisine katıldım. İş imkanlarıyla ilgili bir geziydi. Bu gezide valisinden, birçok kişisine kadar insan vardı. Bu gezi kapsamında Türk elçiliklerine, Orta Asya’da bulunan Türk okullarına ziyaretlerde bulunduk. Bu yapının gerçek niyeti ortaya çıkana kadar önceki faaliyetlerine katıldım. Çeşitli zamanlarda okullarına gittim. Herkes gitmedim diyor ama biz gittik. Bosna Hersek’te o dönemin Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ile birlikte 70 iş adamıyla bulundum. Oradaki bir üniversitesinin açılışını yaptık. Bu gezimize o dönemin Valisi Erdoğan Bektaş ile çeşitli bürokratlar da katıldı. Bu gezilerde çeşitli ziyaretlerde yaptık. Fakat ben, bu yapıya ait özellikle bir geziye katılıp okullarına ziyaretlerde bulunmadım. Amerika’ya üç defa gittim. Bu gidişlerimde Devrekani’de bir hayvan çiftliği kurduk, buraya düve seçimi yapmak için gittim. Bu ziyaretlerimizin büyük çoğunluğu yerel basınımızda da yer aldı.
Hastanemizin, cemaatin kurmuş olduğu Hastaneler Birliğine üye olduğu söyleniyor. Böyle bir Hastaneler Birliği yok, ben hiç duymadım. Hastanenin sermayesinin cemaatten olduğunu söylemişler. Cemaatin hastanemizde hiçbir sermayesi yoktur aksine sermaye, çok sayıda ortaklıktan oluşan doktorlarımızdan sağlanmıştır. Kendimin de bu hastanede yüzde 22 gibi bir hissesi vardı. Ben, dişçiliği kazandıktan sonra ufak bir yer açtım. Eşimle birlikte 25 yıl boyunca kazandığımız bütün sermayeyi bazı gayrimenkuller hariç bu hastaneye yatırdık. Bütün birimimizi hastaneye harcadık. Yaptığımız çalışmalarda da kurumlar vergisinde vergi rekortmeni de olduk.
Hastanemizin, bir muhasebeci şirketiyle bağlantısı kurulmaya çalışıyor. Bizim, böyle bir şirketle veya muhasebeyle bağlantımız olmadı, ben bunları tanımam da bilmem de. Böyle bir muhasebe şirketinden bilgim de yok.
Türkçe Olimpiyatlarıyla ilgili o zamanki ismi Akçaabat Restoran olan yerde toplantı düzenlendi. Valisinden vekiline kadar, belediye başkanından müdürüne kadar herkes yine orada bulundu. O gün için Türkçe Olimpiyatlarında bir sorun yoktu. Sürecin bu şekilde buraya geleceğini kimse bilemezdi. Türkçe Olimpiyatlarından önce iki organizasyon daha yapıldı ve bu organizasyonlara da bizler destek verdik. Etkinliklere katıldık. Bizler, bulunduğumuz konum itibariyle telefonla arayıp bu tür etkinliklere destek vermemiz isterler. Bizde bu talepleri şehrimizin çıkarları doğrultusunda kabul edip destek veririz. Bu organizasyona da bu amaçla destek verdik.
Seçim çalışmaları kapsamında şu anki Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan ilimize geldi. Bu ziyaret tamda Gezi olaylarına denk geldi. Biz de hastanemize büyük bir afiş yaptırdık ve afişte Cumhurbaşkanımıza desteğimizi açıkladık. Sağolsun kendisi de hastanemizin önünde durarak çalışanlarımızla yaklaşık 15 dakika bir araya geldi. Biz, bu afişi bu olaylara bir tepki için astık, duruşumuzu net bir şekilde göstermek için astık.
Bizler, bulunduğumuz konum itibariyle çok sayıda derneği, vakfa, etkinliklere, organizasyonlara maddi ve manevi desteklerde bulunduk. Bazı yurt ve okul yapımlarına da yardımcı olduk. Spor branşlarına yardımcı olduk. Maddi destek verdik. Sporcuların sağlık kontrolleri hastanemizde yapılırdı. Bunlara sponsor olduk. Bizim kapımız herkese açık. Biz, şimdiye kadar kapımıza gelen herkese yardımcı olduk. Belediyelerin sünnet şölenleri hastanemizde yapılırdı.
Fakat 17-25 Aralık’tan sonra bu yapıya ait etkinliklerine veya organizasyonlarına tek bir kuruş yardımımız olmadı.
Ben, bu cemaatin sohbetlerine katıldım. Gülen’in kitapları okunduktan sonra tefsirler yapılırdı. Fakat bunlara o dönem herkes katılırdı. Ben, kapısı herkese açık olan birisi olarak diğer cemaatlerin de toplantılarına sohbetlerine katıldım. Davetlerine icap ettim.
Bugün bir Kastamonu hayal edin. İşadamıyla, valisiyle, vekiliyle, bürokratlarıyla, belediye başkanıyla bağlantılı birisi olarak cemaatin sizinle temas etmeme gibi bir durumu olamazdı. Ama biz, cemaatin böyle bir düşüncesi olduğunu bilemezdik, tahmin bile edemezdik. Bilme şansımız yoktu. Biz, 17-25 Aralık’tan sonra bu yapıyla olan bütün ilişiklerimizi bitirdik. Bizim, 17-25 Aralık’tan sonraki duruşumuz nettir. Üzerinden 4 tane seçim geçti ve duruşumuzu net bir şekilde gösterdik. Cumhurbaşkanımızı karşıladık. Ben, bir şeyin arkasına gizlenmek istemem, bizlerden gizlenen bir gerçek var. Bizim bilemediğimiz, tahmin bile edemediğimiz bir gerçek var. AK Parti ve hükümetine karşı düşmanlık besleyen bir yapı var. Bunu bilemezdik. Ben, 15 Temmuz gecesi saat 24.00 sıralarında ağır ifadelerin bulunduğu bir twit attım. Ya darbe gerçek olsaydı, biz bunu düşünmedik bile, darbeyi anında lanetledik.
Benim, kasa olduğuma dair iddialarıma şu anda hastanenin yönetiminin de dinlenmesini isterim. Böyle bir şey kesinlikle yok.
Ben, 25 yıllık hisselerimi bu hastaneye yatırıma adadım. Hastane gibi hayırlı, hayvancılık gibi zorlu ve meşakkatli bir işte bulunduk. Gerçek yüzlerini bizlerden saklamışlar, birçok kişi gibi ben de bunu göremedim. Gördükten sonra da zaten bütün bağlantılarımı kestim, dernekten istifa ettim.
Darbe teşebbüsündeki duruşumuzu gösterdik. Mahkemeden bildiklerim dahilinde hiçbir şey gizlemedim, şeffaf bir şekilde her şeyi anlattım. Kaçma şüphem zaten yok, tahliyemi istiyorum.
İl İmamı denilen Ali Güroz ile benim yurtdışında hiçbir şekilde gezilerimizi veya temasımız olmadı. Fetullah Gülen ile bir tanışıklığım yoktur, ABD’ye sadece iş amaçlı gittim ve çiftlik için düve seçiminde bulundum. Bununla ilgili yerel basında haberler de bulabilirsiniz.”
ABDULLAH ERSEN ÇETİN
Davanın bir diğer tanınan sanığı, eski Belediye Meclis Üyesi Mimar Abdullah Ersen Çetin de savunmasında kendisine yardım için gelen kimseyi bugüne kadar çevirmediğini söyledi.
Çok sayıda yurtdışı gezisine katıldığını kaydeden Çetin, gezileri örgüt aracılığıyla yapmadığını vurgulayarak, “Uzun zamandır iş dünyasındayım. 2000 yılında eğitim alanında yatırım yapmak istedim. O zamanlar bu şirketler oldukça revaçtaydı. Birçok siyasetçi, bürokrat önde gelen kişi bu şirketlere bağlı okul ve dershanelere çocuklarını gönderirdi. 2014 yılında yönetim kurulundaki görevimden ayrıldı. 2016 yılının başında da hisselerimi sattım” dedi.
ALİ KOCA
Ali Koca ise “Kastamonu Emniyet imamı olduğu” yönündeki iddiaları reddetti.
FETÖ’ye yakınlığı ile bilinen okullardan birinde çalıştığını dile getiren Koca, “Adliye önünde yapılan protestoya katılmamın iki sebebi var. Birincisi Kastamonu’da bu tür şeyler pek olmaz, nasıl olduğunu merak ettiğim için katıldım. İkincisi basın özgürlüğüne inanıyorum. Protestonun sadece 1 günlük bölümüne katıldım. Bank Asya’ya çağrı ile para yatırmadım. Düğünden gelen altınlarımız vardı. Ailem Ankara’da yaşıyordu, 15 tatilde Ankara’ya gittiğimde altınları değerlensin diye bankaya yatırdım. O dönem çağrı olmuş, benim çağrıdan haberim yoktu, tesadüfen o döneme denk geldi. Kimsenin talimatıyla para yatırmadım.” iddiasında bulundu.
ALKAN AYAKATİK
Pabuç Mağazası sahibi Aykan Ayakatik,“KİAD’a 15 yıl önce buralı olmadığım için farklı kesimlerle tanışabilmek ve işimi geliştirmek için üye oldum. Bana basın bildirisi okunacağı söylendi ve ben de orada yer aldım. Bunun kötü bir niyet olduğunu bilmiyordum” dedi ve şöyle devam etti:
“Hakkımda tanık ifadeleri var. Tanıkların hakkımda ispatı olmayan ifadeleri var, beyanları var. Kendilerini kurtarmak için bu şekilde açıklama yapmışlar hatta bunlardan birisinin de bana borcu vardır. Hala borcunu da ödememiştir.
Üç şirketim vardı ve 18 aydır tutuklu bulunduğum bu süre zarfında bu şirketlerimi kaybettim. Yapının böyle bir yapı olduğunu bilmiyordum. Böyle bir yapı haline geleceği aklıma bile gelmezdi.”
FETÖ elebaşını öven twitler atıldığına dair suçlamaları ise ‘hatırlamıyorum’ diyerek kabul etmedi.
ERDOĞAN ATALAY
Eski KİAD yöneticisi, Sanayi esnafı Erdoğan Atalay, savunmasında şöyle dedi:
“Bütün terör örgütlerini lanetliyorum. Maddi imkanım olmasına ve pasaportum bulunmasına rağmen çok sevdiğim ülkemi terk etmeyi hiç düşünmedim. Üzerime atılı suçlamaları kabul etmiyorum.
KİAD üyeliğimle ilgili olarak valisinden vekiline, bürokratlarına kadar bu derneğe herkes destek veriyordu. Ben de bu yüzden üye oldum. Terör örgütlerine destek verme gibi bir durumum yok.
Her banka ile çalıştım ve bazı bankalarda param bulunuyor. Bank Asya’ya özel bir talimat alıp hesabımda bir değişiklik yapmadım. Yurtdışına KOSGEB ve bürokratlarla iş gezilerinde bulundum. Gece geç saatlere kadar çalıştığım için sohbetlerine katılmaya zaten vaktim yoktu.”
YILMAZ TANYEL (İşadamı)
Davanın bir diğer tanınan ismi, işadamı Yılmaz Tanyel, hakkında isnat edilen suçlamalarda bulunan kişinin kendilerine husumet beslediğini, iftira attığını iddia etti, “Kendi kendine senaryo yazıp oynamaya başlamıştır” dedi ve şöyle devam etti:
“Ben, yurtdışı gezileri kapsamında Çin’e hiç gitmedim. Ben, cemaatin sohbetlerine hiç katılmadım.
KİAD’a iş tecrübelerimi, iş dünyamı geliştirmek için üye oldum. Derneği herkes ziyaret edip toplantılar düzenliyordu. Bunlar yerel basında haber yapılıp gündem oluyordu. Ben de üyeliğim devam ettirdim.
Müşteri memnuniyeti için Bank Asya ile uzun yıllar çalıştım. Fakat bu zaman zarfında talimat geldikten sonra hesaplarımda olağan bir hareketlilik olmamıştır. 2 milyon liralık krediyi başka bankadan çekip borçlar, senetler ve başka ödemeler için Bank Asya’ya yatırdık. O dönemde bir okul ve bir yurt yaptırma projemiz vardı. Bunun için kullanılıyordu paralar. Talimatla yapılmış bir ödeme değildir.
İzinli basın bildirisinin okunmasına katıldım. Başka da gösterilere katılmadım. Asya Termal Tesislerinde tatil için ailemle birlikte gittim. Burada kaldım. Başka bir amaçla kalmadım. İl İmamı denilen Ali Güroz ile yurtdışına birlikte hiç gitmedim.”
Diğer sanıklar savunmalarında şunları söylediler:
HAMZA ÖZTÜRK (Esnaf)
“Evimde yapılan aramalarda CD ve DVD’lerin kime ait olduğunu bilmiyorum ve içeriğine de bilmiyorum. Bunun sadece tek başına bir suç teşkil ettiğini de bilmiyordum.
Sohbetlere katılma amacım vatana, millete ve dinimize iyi evlatlar yetişsin diye katıldım.
Cemaatin bir suçörgütü olduğunu bilmiyordum. Hiçbir silahlı veya silahsız bir terör örgütüne üye olmadım. Suçlamaları kabul etmiyorum.2015 yılında hisselerimi devrettim. 250 bin TL’sini aldım ama gerisini henüz alamadım.”
HASAN KAVLAK (Muhasebeci)
FETÖ/PDY’nin Kastamonu İl Muhasebecisi olduğu iddiası ile yargılanan Hasan Kavlak, “Silahlı terör örgütüne üyelikle ilgili suçlamaları kabul etmiyorum. 2003 yılında mali müşavirlik sınavlarına girerek kazandım ve bir işyeri açtım. Ben, işimi yaptım ve karşılığında ücretlerimi aldım. Ben, kurumların gelir gider cetvellerini tutarım, yaptıkları işe veya ne iş yaptıklarına karışamam ya da bilemem.
Bank Asya, kapatılıncaya kadar burayla çalışmaya devam ettim. ByLock kullanmadım. Ben, bilerek bir suç işlemedim, bilmeden işlediğim suçlar içinde özür diliyorum.”
HASAN KURU (Esnaf)
Hayatım boyunca vatanıma, milletime karşı bir örgütle veya olayda yer almadım. Gayrimeşru hiçbir işimiz olmadı. FETÖ’ye üye olduğumla ilgili suçlamaları kesinlikle kabul etmiyorum.
Bank Asya’daki artışı, post cihazlarından gelen ödemelerle ilgili bir artıştır. Bilinçli olarak bir para yatırma olayı yoktur.
Gösterilere de bir esnaf arkadaşımın ısrarı sonrası katıldım. Gösterilerde de 1 saat kadar bulundum. Bana, kimlerin neden iftira attığını bilemiyorum. Bu kişilerle mahkemenizde yüzleşmek istiyorum. Hiçbir yapı adına kurban kesmedim, kesmek içinde davette etmedim. Cezaevinde psikolojik ilaçlarla ayakta duruyorum. Babasız kalan üççocuğumun durumuna beni ayrıca kahrediyor.
DÜNDAR TOSYALIOĞLU (Esnaf)
“Şuana kadar adli hiçbir durumum olmadı. FETÖ’nün hiçbir etkinliğine katılmadım. KİAD’a işimle ilgili etkinliklere katılmak için üye oldum. Fakat AK Parti İl Başkanlığında yönetim kurulu üyeliğine seçildikten sonra işimin yoğunluğu nedeniyle bu etkinliklere zaten katılamadım. Terör örgütünün yöneticilerini tanımam bilmem, işyerinde bulunan kurban listesi de aileme aittir. Aileme ait olan bu kurban listesindeki kurbanlarda, kesilip Kur’an Kursuna bağışlanmıştır.
7 aydır ilaçlarla ayakta duruyorum. Bu zaman zarfında işyerlerimi kapatıp işçilerimi de işten çıkarmak zorunda kaldım. Emekli maaşım var, zar zor bununla geçiniyoruz. Tahliyemi istiyorum.”
ÖMER FARUK YÜCEHALİL (Esnaf)
1,5 yıldır tutukluyum. Zor günler geçiriyorum. Terör örgütüne üyelikle ilgili suçlamalar ağrıma gidiyor. O günün şartlarında bir tane dernek vardı. Ben de bu derneğin etkinliklerine, gezilerine, iş dünyasıyla ilgili programları gibi durumlara katılma nedeniyle üye oldum. Bu olaylar olduktan sonra 2013’te KİAD’tan istifa ettim.
12 yıl önce ailemle birlikte bu termal tesislerinden istifade etmek için gidip orada kaldım. Başkada gidip orada kalmadım.
Bunun dışında Almanya gezisine katıldım. Bu gezide Fransa, Belçika ve Hollanda’ya ziyaretler olacağını söylemişlerdi. Bende Avrupa’yı hiç görmediğim için bu geziye katıldım. İl İmamı olduğu söylenen Ali Güroz’ü ben havalimanında Ali Bey diye birisini bana tanıştırınca tanıdım. Bu kişinin aynı kişi olduğunu bilmiyordum. Gazetede fotoğrafını görünce tanıdım Ali Güroz’u.
MURAT YALÇIN (Öğretmen)
15 Temmuz’da gerçekleşen hain darbe girişimini lanetliyorum. KPSS’yi kazanamadığım için özel sektörde çalışmaya başladım. Ben, bu kapatılan kurumda ailemin geçimini sağlamak için görev yaptım. Memuriyete birçok kez başvurdum fakat yeterli puanı alamadığım için atanamadım. Kurumlar, kapatılıncaya kadar geçim nedeniyle bu dershanede çalıştım. Evimdeki bilgisayar, kuruma aittir. Bana ait bir bilgisayar değildir. İçinden çıkan materyallerde kuruma aittir.
Zaman Gazetesinin promosyonlarına katıldım. Bunun bir suç olduğunu bilmiyordum. Şuanda katıldığım içinde pişmanım. 15 Temmuz’dan sonra herkes gibi bende bu cemaatin gerçek yüzünü gördüm.
ByLock’u bir suç işleme maksadıyla yüklemedim. Telefonuma haberleşme amacıyla yüklendi. Polis, evime gelince telaşlandım ve ByLock’tan birilerine bir şeyler sordum bilgi almak için. Bunun dışında ByLock’u başka da kullanmadım. Keşke şimdiye kadar mahkeme kapısı bile görmemiş birisi olarak, ByLock’u da kullanmamış olsaydım.
SAFİYE C.
“82 darbesini yaşamış birisi olarak bu darbeyi kabul etmiyorum. Bu cemaatte kesinlikle yer almadım. Dindar birisi olarak sohbetlere katıldım. Sohbetlere gidip oralarda tefsir dinledim fakat siyasi veya başka bir durum olmadı. Bana bu sohbetlerde bir görev verilmedi. Emir komuta zinciri altında olmadım.
Ben, eczacıyım fakat bu olaylardan sonra anlaşmamız iptal edildi. Bu zaman zarfında vergi rekortmeni oldum.
Hem eczane hem de çocuklarıma ve aileme baktığım için ekstra bir görevimi kaldıramazdım. Bu mümkün değildi.
KİAD’ın cemaatin bir derneği olduğunu bilmiyordum. Buna rağmen ben etkinliklerine katılmadım. Kaplıcalara bir grup bayanla konforlu olduğu için gittim. Başka bir amaçla gitmedim. İşyerimde olan kitaplar da şahsıma ait değil, müşterilerimizin getirdiği kitaplar ya da unuttuğu kitaplar. Bu kitaplar hakkında suç teşkil edecek bir karar olduğunu bilmiyordum.
Bir banka ile çalışıyordum. Bu banka EFT ücretlerinde uzun zaman çalışmamıza rağmen indirime gitmedi. Ben çok fazla EFT yapan birisiyim. Bu yüzden Bank Asya ile görüşüp buraya geçtim. Tesadüfen cemaatin talimatına denk geldi. Bankanın kasasında altınlar bulunuyordu. Bu altınlar annemin ziynet eşyalarıydı. Bana gelip altın fiyatlarının düştüğünü söylediler. Ben de annem yalnız yaşıyordu, teklifleri makul geldi. Değerlendirmek için altınları bozdurdum. Böyle bir düşünceleri olduğunu bilseydim kesinlikle katılmazdım. Çok pişmanım.”
(Haber Merkezi – AA)