KÖY-KOOP’un düzenlediği basın toplantısında, ormanlar ve suların özelleştirilmesiyle ilgili yasa tasarısının ormanm köylüsü için bir felaket olacağı ve acilen geri çekilmesi gerektiği vurgulandı.
Tasarı yasalaşırsa ormanların yap işlet devret modeliyle 29 yıllığına şirketlere kiralanacağını ve kooperatifler ile köylülerin iş almada önceliğinin elinden alınacağının altını çizen Genel Başkan Erol Akar, ayrıca yangın söndürmeye gideceklerin yol parası ücretleri, araçlarının akaryakıt giderleri, ekmek ve katık paralarının da kaldırılacağını kaydetti.
KÖY KOOP Başkan Vekili Sedat Özcan Özdemir ise, “Böyle bir durumda, köylü yakacak odun bulamaz” ifadelerini kullandı. Birliğin Daday Delegesi Mustafa Koç da “Köylü vatandaşın sırtında yürümek insanlık dışıdır” dedi.
Kastamonu Köy Kalkınma ve Diğer Tarımsal Amaçlı Kooperatifler Birliği (KÖY-KOOP), ormanların özelleştirilmesine başlangıç olan uygulamaya olanak veren yasa tasarısıyla ilgili değerlendirme yapmak için birliğe bağlı kooperatif başkanlarıyla bir araya geldi.
Şerife Bacı Öğretmenevi’nde düzenlenen toplantıda söz konusu yasa tasarısının ormam köylüsü için bir felaket olacağı ve acilen geri çekilmesi gerektiği vurgulandı.
KÖY-KOOP Başkanı Erol Akar söz konusu tasarıyla ormanların yap işlet devret modeliyle 29 yıllığına şirketlere kiralanacağını belirtti. Tasarıyla kooperatiflerin ve köylülerin iş almada önceliğinin elinden alınacağının altını çizen Erol Akar, ayrıca yangın söndürmeye gideceklerin yol parası ücretleri, araçlarının akaryakıt giderleri, ekmek ve katık paralarının da kaldırılacağını kaydetti.
KÖY KOOP Başkan Vekili Sedat Özcan Özdemir ise, “Böyle bir durumda, köylü yakacak odun bulamaz” ifadelerini kullandı.
Birliğin Daday Delegesi Mustafa Koç da “Köylü vatandaşın sırtında yürümek insanlık dışıdır” dedi.
EROL AKAR
“İlimiz özelleştirmelerden en olumsuz etkilenen iller arasındadır. 1980’li yıllardan bu tarafa yapılan özelleştirmeler bölgemiz çiftçisinin mağduriyetine neden olmuş, diğer taraftan il ekonomisinde ciddi zafiyetler oluşturmuştur. Bir mezbaha bile yapılmadan Et ve Balık Kurumu özelleştirilmiş, üretici yıllarca hayvan kestirmeye Adapazarı’na gitmek zorunda kalmıştır. Hatta yıllarca hayvan pazarı dahi yapılamamıştır. Süt Endüstrisi Kurumu özelleştirilmiş, taban fiyat uygulaması kaldırılmış, üretici doğrudan özel sektörün eline terkedilmiştir. Sümerbank Kendir Sanayi Fabrikası, fabrika yapan fabrika konumunda iken özelleştirilmiş, SEKA’nın özelleştirilmesi sonucu makinaları sökülerek taşınmış, fabrika bir enkaz yığını haline gelmiş, iç acıtan bir tablo oluşturmuştur. Bu güne kadar üretici için hiçbir alternatif gelir kaynağı da oluşturulamamıştır. Hatta yeniden kendir yetiştirilmesi gündeme gelmiştir. Tesislerin tamamı için özelleştirmekten bahsetmek mümkün değildir çünkü tüm bu tesisler satılmış ve hiç biri üretime devam etmemiştir. Son günlerde gündemde olan şeker fabrikasının özelleştirilmesi gerçekleştiğinde ilimizde çok daha acı bir tablo oluşacaktır. Hemen herkes tarafından gündeme getirilen tüm olumsuz sonuçlarm aynen gerçekleşeceği tartışmasızdır. Özelleştirmenin gerçek anlamı işletmenin sürdürülebilirliğinin yanında daha verimli işletilmesi mantığına dayanmış olmasına rağmen bizde “Sat Kurtul Ne Olursa Olsun” veya daha fazla rant elde etme gibi bir düşünceyle hareket edilmektedir. Kamuoyuna belki yeterince anlatılamayan çok daha önemli özelleştirme yasa tasarısı şu anda TBMM gündeminde olup Tarım ve Orman Komisyonu’nda görüşülmektedir. Yakın bir zamanda meclis genel kuruluna sunulacak olan yasa tasarısı onaylandığında orman köylüsüne ve kooperatiflerine, Anayasa ve yasalarla verilmiş olan tüm hakların geri alınması söz konusu olacaktır. Bundan daha da önemlisi orman üretim hakkının uzun yıllar boyunca ulusal veya uluslararası firmalara ihaleli satışını mümkün kılacak yasal düzenlemelere gidilmek istenmesidir. Tüm bu özelleştirmelerin sonucunda oluşan tablo, Kastamonu çiftçisinin ve ekonomisinin önemli kayıplara uğradığı ve uğramaya devam ettiği gerçeğidir. Dünden bu güne yapılan özelleştirmelerin yerine ikame kaynak ve istihdam alam yaratamamışken şeker fabrikası ve orman üretim hakkının ihale ile satışının gerçekleşmesi sonucu oluşacak tablo, onarılması mümkün olamayacak yaralar açacaktır. Bu kadar gelir ve istihdam kaynakları kesildikten sonra ne genç çiftçi, ne 300 koyun, ne de desteklemeler köyden kopuşu durduramayacağı gibi üretim artışını ve devamlılığını da sağlamayacaktır. Özelleştirmelerde yanlış hesaplamalar yapılmaktadır. Şeker fabrikasının veya orman işletmesinin bilançosunun analizi yapılarak kar ve zarar hesabı yapılmaktadır. Hâlbuki tümüyle, tüm sektörleriyle Kastamonu ekonomisine etkilerine bakarak değerlendirmek daha doğru bir yaklaşım olacaktır.”
SEDAT ÖZCAN ÖZDEMİR
“TBMM gündeminde olup Tarım ve Orman Komisyonu’nda görüşülmekte olan yakın bir zaman içinde de meclis genel kuruluna sunulması beklenen yasa tasarısı onaylanırsa köylü yakacak odun bulamaz.Bu yasa tasarısı geçtiği takdirde Türk ormancılık tarihinin en büyük değişikliği olacak ve orman köylerinde kapanması güç yaralar açıp, telafisi mümkün olmayan tahribatlara yol açacaktır.”
MUSTAFA KOÇ
“İlk olarak, Şeker Fabrikası’nın zararından bahsedildi. Bizim çiftçimiz arazide binbir zorlukla ürettiği pancarı fabrikaya getirmesine rağmen bu fabrika zarar ediyorsa bunu suçlusu köylü değildir diye düşünüyorum. Burada suçlu fabrika yöneticisi ve fabrika yöneticisini atayan kişilerdir. Bunu böyle görmemiz gerekiyor. Ormanların özelleştirilmesi konusu da çok tehlikeli bir gelişmedir. Bir tüccara 3 yada 5 bölme verilecek. Peki köylü ne yapacak?! Hayvanlarını dahi ormana götüremeyecek. Araziyi alan, “Benim arazime, bitkime zarar veriyorsun” dediğinde köylü ne yapacak? Hayvanlarını otlatacak arazi bulamadığında, hiç parasına onları satıp kasabaya gidecek ama iş bulmayacak. Bugün ben 65 yaşımdayım. Gitsem kasabaya kim iş verecek bana? Kimse vermez. Peki ben ne yapacağım? Aç mı kalacağım? Televizyonda seyrediyoruz; Bir kişinin 29 ayrı hırsızlıktan sabıkası var, birinin ise 25 sabıkası var. Niçin hırsızlık yapıyor bu vatandaş? Eline ekmek vermediğimiz zaman halk, yolsuzluğa başvurur. Çalışmayan kurum zarar eder. Devlet dairesi çalışmıyor. Sabah 10.00’dan önce daireye gelen memur yok. Bizim çocukluğumuzda, gençliğimizde saat 08.00’de atla ormana damgaya, mesaiye gidilirdi. Peki bu memurlar neden bu kadar geç çıkıyor bu araziye? Saat 11.00’de araziye varıyor, 12.00’de yemek saati, 13.30’da iş başı sonra 15.00’da ben daireye ineceğim diyor. Günde 2.5 saat çalışma ile bu devlet kar edemez. Devleti kar ettirmemiz nerede başlar? Siyasetin olmadığı yerde. Siyaset resmi daireye girmeyecek! Herkes görevini, müdür müdürlüğünü, şef şefliğini, ormacı ormancılığını, işçi de işçiliğini yapacak. Yapmıyor ki, yaptıramıyor ki siyaset. Bir ‘alo’ diyor. ‘Kardeşim otur oturduğun yerde, adam istediği saatte gelir, kimseyi ilgilendirmez’ diyor. Peki bu teşkilat para kazanır mı? Kazanmaz! Peki bu zarar nereden çıkacak? Köylü Mehmet Ağa’dan. Bugün 570 liraya benim ürettiğim malı sattı işletme. Bana verdiği ise 52 bin lira. Nereden çıkacak bu zarar? Bizden. Bin köylünün sırtına, nasıl olsa o kuru hamurla, acı pestile talim ediyor. Köylü vatandaşın sırtından yürümek insanlık dışıdır.”