Türkiye, bir kez daha sarsıldı. Hem mecazen hem de gerçek anlamda. Yer yerinden oynadı. Güzelim İzmir’i moloz dumanı kapladı.
Türkiye’nin incisi Ege’yse; Ege’nin de incisi İzmir, toz duman oldu birden bire.
Bu sürede iki şey canımı çok yaktı. Biri, bir depremzedenin “Biz de iyi binalarda oturmak isteriz, ama gücümüz buna yetiyor” demesiydi yıkılan evinin başında konuşurken. Şans eseri canını kurtardı ancak mal da canın yongası değil mi? Hem de içinde bulunduğumuz bugünlerde…
Bir diğeri de, 91 saat sonra molozlar arasından çıkan bir el… Ayda’nın eli…
Ayda, ilk çıktığında “Anne” dedi… “Anne!”
O küçücük bedeninin üstüne binanın yıkılması yetmedi, adeta dünyası da başına yıkıldı Ayda’nın…
Çağırdığı annesi yoktu. Bir daha göremeyecekti.
Farkında değil belki, ama “Ben annemi çok küçük yaşta kaybettim” cümlesinin ağırlığını taşıyacak ömrü boyunca.
Diyecek ne bir söz var, ne de kurulacak bir cümle… Herkes gibi soramıyorum “Toplanan deprem vergileri nerede?” diye. 2011 Van depreminde, o soğukta insanlar çadırda yaşam savaşı verirken bıraktım bu soruyu sormayı.
Söyleyebileceğim tek şey, “Deprem değil, bina öldürür.”
Japonya beşik gibi sallanırken binalarında en ufak bir çatlağın olmaması buna örnek… Bizde ise bir sallantı dünyamızı yıkıyor…
- ••
Lösemili çocuklar, hatırlanma haftanız kutlu olsun!
2-8 Kasım tarihleri arası “Lösemili Çocuklar Haftası” olarak yer alıyor ‘Belirli Gün ve Haftalar’ listesinde…
Bizlerin 52, onların yalnızca 1 haftası var.
Lösemiyle mücadele etmeye ant içmiş LÖSEV’e yapacağınız en ufak bir destek, lösemili çocuklarımıza umut olacak.
Kısa mesaj yoluyla yahut LÖSEV’in internet sitesinden LÖSEV’e bağışta bulunabilirsiniz… Siz de gülmeyi unutmuş bir yüzü güldürebilirsiniz…
Gözde MINIK