- Saadet Partisi İl Divan Toplantısı’nda konuşan Genel Başkan Yardımcısı Cafer Güneş, “Konuşmaları, iddiaları, söylemleri kamuoyu tarafından ciddiyetle takip edilen ve denklemde olan bir parti olduğumuzun farkındayız. Bu millete karşı bizim borcumuz var, hizmet etme borcumuz var. Geçmişte yaptıklarımızın daha güzelini yaparak bu ülke insanına adaleti tesis etmek, güveni tesis etmek, umudu tesis etmek ve bir araya gelip konuşabilir olduğumuzu izah etmek zorundayız. Bunun öncüsünün Milli Görüş olduğuna şüphem ve endişem yok” dedi.
Saadet Partisi İl Divan Toplantısı Genel Başkan Yardımcısı Cafer Güneş’in de katılımıyla gerçekleşti. İl başkanlığında düzenlenen toplantıya Saadet Partisi Genel Merkez Siyasi İşler Başkan Yardımcısı Süleyman Danacı, Çankırı İl Sorumlusu Nurdoğan Öztürk, Saadet Partisi Kastamonu İl Başkanı Kadir Yalçın ve Yönetimi ile Saadet Partisi İlçe Başkanları katıldı.
Saadet Partisi İl Başkanı Kadir Yalçın, “Saadet Partisi il teşkilatı olarak yeniden bir yapılanma içerisindeyiz. Derdimiz memleket derdi, derdimiz Kastamonu, derdimiz vatandaşımız, hemşerilerimiz. Bunun için elimizden geldiğince sesimizi duyurmaya çalışıyoruz ”dedi.
- Dönem Kırşehir Milletvekili ve Saadet Partisi Genel Başkan Yardımcısı Cafer Güneş de toplantıda yaptığı konuşmasında şunları söyledi:
“Saadet Partisi şu anda oy oranı düşük olmasına rağmen 106 partinin olduğu bir Türkiye ortamında, Türkiye’de Meclis gurubu olan, Meclis’te temsilcisi olan 7-8 partiden biriymiş gibi özgül ağırlığı olan bir partidir. Konuşmaları, iddiaları, söylemleri kamuoyu tarafından ciddiyetle takip edilen ve denklemde olan bir parti olduğumuzun farkındayız. Bu farkındalığı da halkımızla paylaşıp bir an evvel, en az bir grup kurarak, barajları aşarak halka duyurmak zorundayız.
Bizim iktidarda olduğumuz dönemler de oldu. 74’te iktidardaydık, 96’da iktidardaydık, yerel yönetimlerde iktidardaydık, koalisyonlarla da çeşitli şekillerde iktidardaydık. Biz, her şeyin laftan ibaret olduğu değil dönüp icraatlara bakıldığı zaman bizim yaptığımız icraatlara bugün çoğu insan tabiri yerindeyse hayali bile yetişmeyecek kanaatindeyiz. Bu şevk ve azimle çalışmalarımıza devam ediyoruz.
“HALKIMIZ BİZE İLGİ GÖSTERİYOR”
Çalışmalarımız gayet güzel gidiyor. Halkımız bize ilgi gösteriyor. Bundan bir sene öncesinde art niyetli bir takım siyasi partiler ve basın mensuplarının üzerimize halkı kışkırtmasıyla, kahvelerde toplantı salonlarında, sol partilerle ittifak kurduğumuz yönünde hesap soruldu. Bugün nereye gidersek gidelim en azından sizin söyledikleriniz doğruymuş diye bizi dinleme ihtiyacı hissediyorlar. Canlı yaşantılarımızdan da örnek alarak Kastamonu’muza geldik, halkımızla, teşkilat mensuplarımızla buluşmak istiyoruz ve bu toplantılarımız sıklaşarak devam edecek.
Türkiye’de ekonomiden de önce iki büyük derdin olduğunu düşünüyoruz. Siyasilerin üslup meselesi ve adalet, adalete dayalı olarak da insanların güven ve umudu. Bir araya gelemeyecek şekilde birbirlerine ağır sözlerle yüklenmesi… Şubat ayı içinde merhum genel başkanımız Necmettin Erbakan’ı anma toplantısında mecliste temsil edilen tüm partileri bir çatı altında topladık, hepsini kürsüden konuşturduk. Bu kadar değişik görüşteki partileri bir araya ancak Milli görüş ve onun temsilcisi Saadet Partisi getirebilirdi dediler. Bunu şimdi liderleri ziyaret ederek, hazırladığımız dosyaları tüm partilere takdim ederek devam ettirmek istiyoruz. Üslubun temiz olması gerek. Türkiye bulunduğu bölgede çok büyük bir stratejik öneme sahip olmasına rağmen bu üslupla bir araya gelememenin cezasını çekiyor. Dünyaya örnek olacak bir ülke olmamız gerekirken maalesef kendi içimizde çok basit şeylerle uğraşıp duruyoruz. Biz maalesef bu kavga ve gürültüyle ve iktidar uzun süre iş başında kalmasına rağmen insanlarımızın adalet duygusunu, güvenini, umudunu zedeledi. 96 yılında Tansu hanımla yaptığımız iktidar döneminde ekonomi düzeldi, hükümete güven arttı, o gün de başörtü meselesinden, bir hükümet olmayacak şekilde mecliste kavgalarla, dışarıda kavgalarla, üniversite kavgalarla…
“MİLLETE KARŞI BORCUMUZ VAR”
Bu millete karşı bizim borcumuz var, hizmet etme borcumuz var. Geçmişte yaptıklarımızın daha güzelini yaparak bu ülke insanına adaleti tesis etmek, güveni tesis etmek, umudu tesis etmek ve bir araya gelip konuşabilir olduğumuzu izah etmek zorundayız. Bunun öncüsünün Milli Görüş olduğuna şüphem ve endişem yok.
Mili Görüş olarak malların mülklerin belirli ellerde toplanması halka zulümdür. 5 müteahhitten bahsediliyor, yapmayın! Öyle bir iş yapın ki Kastamonu’daki ufak esnafa bile bu iş yansısın. 5-10 kişinin bu işi yapmasıyla olmaz, bu işin sonu kötüye gider. Bu işin vebalinin altından kalkamazsınız. Gelin Kastamonu’nun en ücrasındaki insanı da düşünelim, esnafımızı da düşünelim buna göre iş yapalım. Muhalefet bir şeyi tenkit ediyorsa bir çaya kahveye davet edin, sohbet edin, niye karşısın deyin. Ama hayır, ülke kutuplaşacak, kutuplaşma üzerinden oylarımız sabit kalacak; bu şimdi size kar getiriyor gibi olabilir ama ülkeye büyük zarar getirir. Muhalefetimize iktidarımıza da bunu tavsiye etmiş oluyoruz.
Biz iki şeyi çok önemsiyoruz: Birincisi kendimize yapılmasını istemediğimiz bir şeyi biz de başkasına yapmayacağız. İkincisi aleyhimize de olsa doğruyu söyleyeceğiz. Bu iki doğruyla hareket ettiğimizde siyasi partilerle de halkla da güzel konuşuruz, doğuya da batıya da gideriz, kendi içimizde de konuşuruz. Burada farklı dışarıda farklı konuşmamız da olmaz. Üslup düzgün olacak, adalet tesis edilecek, insanımızın umut ve güvenini tekrar yeşerteceğiz.
MERKEZ BANKASI’NDAKİ DEĞİŞİM
Merkez Bankası Başkanı bir gecede değiştiriliyor. MB’nin 20 ayın içinde 4 başkanı değiştiriliyor. Bir kişinin emriyle değiştiriliyor. MB Başkanları normalde 5 yıl süreyle göreve gelirler. Cumhurbaşkanımız meclisteki konuşmasında filanca merkez bankası başkanını değiştirdik diyor, nedenini söz dinlemiyor olarak açıklıyor. Ne demek… Para Politika Kurulu var, ayda bir kere toplanır tartışırsınız.
Faiz konusu bizim en hassa olduğumuz konu. Ama Merkez Bankası döviz faiz sarmalına girmiş Türkiye ya döviz ya faiz, öyleyse faizi artıralım da dövizi çekelim diye bir karar vermişse laf dinlemiyor demek nedir ya. Dinlemiyor ya, aldınız getirdiğiniz adam şu anda yüzde 19 bankaların sizden alırkenki faizi, siz bunun bankalar olarak satarken devlete veya millete verirken yüzde 25-30 arasında faizle vereceksiniz. Ürettiğiniz bir malın üzerine yüzde 30 faiz maliyeti de binecek. Ne edip edeceksiniz bu faizi de dövizi de düşürmek zorundalar. Yüzde 30’a doğru faizler gider mi. Bu yaptıkları ekonomik politikaların yanlışlığı neticesi Bu faizle Türkiye gider mi, dış ülkelerde yüzde 1 hatta sıfır faiz oranı uygulanıyor.
1.İsraf yapıyorsunuz. 2. yolsuzluğa göz yumuyorsunuz. 3. lükse yatırım yapıyorsunuz. 4. yanlış yatırım yapıyorsunuz. Sıralamayı bilmiyorsunuz, çok lüks işler ve yollar yapıyorsunuz, yollardan kimse geçmiyor, devlet garantisi verildiği için, Kastamonu’nun en ücrasın işsiz bir adamın cebinden bile o yola para gidiyor. Ya bunu hangi vicdanla yapıyorsunuz, çok mu elzem, ha sen yola karşısın, 65 bin kişilik cami yapıyorsun, yapma diyorsun, ha sen camiye karşısın, diyorlar. Kastamonu’da bu kadar çok cami varken şu tepenin üstüne 65 bin kişilik cami yaparken ben buna karşıyım. Bunu yapmayın, millet inim inim inlediği bir dönemde bunları yapmayın. Yanlış yatırım yapmayın, bir de dinleyin, bu ülkenin yüzde 99’u sureti katiyetle camiye karşı değildir, cami estetik olur, cami ihtiyaca uygun olur, cami küçük küçük çok yere yapılır, insanların kolay gidip gelebilmesi için. Buralar bizim inancımızın yaşandığı yerler. Ama 65 bin kişilik cami olmaz, bunu söylerseniz vatandaş da siz cami düşmanısınız diyor. Biz vatandaşlar için çırpınıyoruz, bize cami düşmanı diyorlar, çünkü kışkırtılıyoruz. Biz her şeyin en uygun yapılmasında, en yararlı yapılmasından yanayız.
Merkez Bankası Başkanı bu şekilde getirilmez, emirle faiz düşürülmez. Bizim iktidarlarımız döneminde bize karşı bir parti olmamıza rağmen suyu akışına bıraktık. Faiz bizim dönemimizde düşmüş. Ama şimdi ise faiz çok yükselmiş durumda. Vatandaş bizim dönemimizi arıyor. Bizim dönemimizden ders alsınlar. Bizim nasıl yaptığımızı, nasıl vatandaşın refah seviyesini yükselttiğimizi gelsinler öğrensinler. Saadet partisi iktidarında o güzel günleri tekrar yaşayacağız. Çok zor değil, israf, lüks, yanlış yatırım bunları kestiğiniz zaman bir avuç azınlığa da kaymadığınız zaman bunları da en iyi şekilde yapacağımıza inanıyoruz.
PANDEMİ
Bir yıldır pandemi ile boğuşuyoruz, yine hazırlıksız yakalandık, yine vatandaşlarımız perişan ettik. Bir parti kongresinde binlerce kişinin olması ile pandemi bulaşmıyor, kahvelerdeki 20 kişi 25 kişi oturursa kapatma cezası, para cezasını kesip gidiyoruz. Bunu yapmayın, pandemi de esnaf perişan, çiftçi, köylü perişan, polislere eğitim vermediniz, polis karı koca ile beraber giderken ayrı gideceksiniz diyor, o da bu benim eşim diyor, ben onu bilmem deniliyor. Bizim 10 tane gencimiz basın açıklaması yapıyor, 10’nuna da mesafeyi korumadınız diye ceza verdiler. Dünkü kongreye baktığımızda dehşet bir manzara ne polis sorabiliyor, ne de kimse bir şey diyebiliyor. İşte bu da beni ve bizleri derinde üzüyor. Halkı umutsuzluğa sürüklüyor. Devletin başındaki insanların despotluğa doğru gittiği kanaati uyanıyor. Bunu yapmayın kurallara önce biz uyalım. Biz devlet adamıyız, biz uymazsak vatandaştan istemeyiz. Pandemi süreci kötü ve sıkıntılı gitti.
PARTİ KAPATMA SÜRECİ
Parti kapatma ise Anayasa Mahkemesi kararıyla 5 partimiz kapandı. Biz parti kapatmalarına karşıyız, parti kapatılmamalı, parti içersindeki insanlar suç işlemişse cezalarını çekmeli, bu söz Recep Tayyip Erdoğan’ın. Şimdi ise bir bölgede, Türkiye’nin her tarafından 6 milyon oy almış bir parti var. Suç işleyen var mı, terörü destekleyen var mı, tamam bu cezalandırılsın. Ama bugün yapılanlar ise yanlış, doğru da değil.
Yine kadın hakları İstanbul Sözleşmesinin kaldırılması İstanbul Sözleşmesinin geldiğinde mecliste hiç tartışılmadan AK Parti, CHP, MHP, ve HDP olmak üzere 4 parti ile metin okundu, kabul edenler etti, etmeyenler etmedi ve kabul edildi gitti. Biz 2011 yılında beri parti olarak feryat ediyoruz. Yanlış bu, bu bizim örf ve adetlerimize uymaz, ne dediysek de boşa gitti. 2011’den bugüne 11 yıl sonra bir gecede aynı şekilde konuşmadan görüşmeden baktık ki kaldırdım. Bu sözleşmeye dayanarak getirilen kanunlar duruyor. Mesela bunun en tehlikelisi kadının beyanı esastır. Çıkarılan yönetmelikler duruyor. İstanbul sözleşmesini kaldırdım, üzülerek söylüyorum, din önderleri dediğimiz, toplumdaki kanaat önderleri dediğimiz insanlar hepsi teşekkür için sıraya girdiler. 10 yıldır neredeydiniz. Ne yapılacaksa yapılsın en doğrusu yapılmalı. Kadınlarla ilgili çok güzel yasalar gelir, bizde can siperane savunuruz. Kadınları bu zulümden bu sıkıntılardan da kurtarırız. Bunlar yasalarda da var zaten.”