Mitolojilerde yerin ve göğün yedi katlı olduğuna inanılır. Bu yedi rakamı nerden gelir bilmem. Göğün yedi kat olmasını Batılı toplum güzel algılamış, bugün uzayla meşgul; hesaplar ışık yılı üzerinden yapılıyor. Uzayda araştırma istasyonları kuruldu. Gezegenlerde su arıyor bilim insanları.
Uzay kadar yerin altı da önemli. Bütün madenler, petrol, gaz hep yer altında. Ancak bizimkiler maden aramak yerine defineyle meşgul.Define; eski çağlarda,toprağın altında gömülü olduğu var sayılan altın, gümüş ile arkeolojik özellik taşıyan materyalleri kapsıyor.Definecilerhöyük tâbir edilen yerleri, mağaraları kazıyor. Çocukluğumdaki köy oturmalarında, bazı yerlerde altın eşyalar gömülü olduğuna dair sözleriçok işitirdim.
Yakın zamana kadar define teknolojisi kazma, kürek ve insan gücüne dayanırdı. Şimdi manyetik araçlar, traktör kepçeleri,küçük ekskavatörler kullanılıyor.Yerin altı çok bereketli. Kazılardan elde edilen tarihî eserlerin yurt dışına kaçırıldığı bir gerçek. İşin ucunda para olduğu için, bulunanların çok azı müzelere geliyor. Her işte olduğu gibi, bunun da simsarları var muhakkak…
Define konusu nerden aklıma geldi, anlatayım. Örencik köyü ile Yukarı Budamış köyü(mahalle) arasında, sınırda kalan ve halk arasında “Erenler” denilen bir türbe var. Anlatılırdı ki, Efendimiz, Hacet Tepesi’nden iki taş atmış, birisi buraya, diğeri de Hazret-i Pir’e düşmüş.Alt taraftaki oluğun içinde duran taşın, aynı taş olduğuna inanılır. Geçen gün baktım; taş, oluğun içinde duruyordu.
Türbe kabul edilen yerlerde, mutlaka bir mezar bulunur. Din sahasındaki çalışmasıyla halk nazarında sevilmiş insanların kabirleri zamanla türbe haline geliyor. Anadolu’da binlerce var. İnsanlar buralara gelip dua eder, istekte bulunur. Dua her yerde, her zaman yapılır ama türbelerden yardım istemek; çul, çaput bağlamak bizim inancımızla asla bağdaşmaz.
Budamış kendi köyümüz olduğu için, Erenler türbesinde birkaç kez yağmur duasına da tanık oldum. Eski yağmur dualarına dair bilgileri de dedemden duymuştum.Kur’an okunur, dualar edilirken, diğer tarafta kurban kesilir, pilav pişirilir. Bazı zaman denk düşer, yağmur yağar, bazen da eli boş döner insanlar.Gerçi bugün de yağmur duası yapılıyor,ama meteorolojibilimi bu işleri kökten çözdü.Birçok insan seyahate çıkarken, pikniğe giderken televizyonları dinliyor veya internet aracılığıyla hava durumunu öğreniyor.
Eskiden beri türbelerde mum yakmak(dikmek) âdeti bizde vardır. Köy yakınlarında veya şehir merkezlerindeki türbelere özellikle kandil akşamları veya Cuma geceleri mum yakılırdı. Şimdi devam ediyor mu bilmiyorum. Rahmetli nenem, mum yakma konusunda hassas idi. Türbeyi ışıklandırmayı sevap kabul ederdi. Zaman zaman şehirden mum alır, türbeye gider,akşam hava kararırken yakardı. Mumların ışığını aşağıda kalan köyümüzden görürdük.Nenem yaşlanınca, bu iş bize kalmıştı.Mum dikmenin, biraz da adak veya dilekle ilgili tarafı vardır.
Hem yağmur duasına çıkmak, hem mum yakmak gibi eylemler dolayısıyla benim türbeyle muhabbetim çok olmuştu. Yağmur duasına Budamış, Susuz, Örencik veKavacıkköyleri katılırdı. İlkokul yıllarımda, iki yağmur duasında, rahmetli HasipYılanlıoğlu’nın baş organizatör olduğunu hatırlıyorum. Onun, köylüler üzerinde bir ağırlığı vardı.
Geçen gün çevre yolundan türbeye gittim. Eşimin, anne tarafından nene ve dedesi de burada yatıyor. Eski nostaljimiz bir yana, bizim köye de tepeden bakan bir yer; manzara muhteşem, bütün vâdi ayak altında.Türbe diyorum ama burada kimin yattığına dair hiç bilgi ve işaret yoktur. Ancak halkta böyle bir inanç yerleşmiş.
Bir de ne göreyim, defineciler burayı da kazmış. Üç metre kadar derinliğe inmişler, açık bırakıp gitmişler. Ne zaman kazdılar,“mal” buldular mı bilmem.Aman Allah’ım; para hırsı, kolay yoldan köşeyi dönmek düşüncesi insanlarımızı ne hâle getirdi, görüyorsunuz. Kazılmadık ne tekke, ne de türbe kaldı. Bu bedavacılık nereye kadar gidecek? Anadolu’ya geleli bin yıla yaklaşıyoruz. Kutsal kabul edilen yerlere altın veya gümüş gömmek gibi bir anlayış yoktur bizde. Höyükleri veya başka yerleri kazıyorsunuz da şu türbelerden ne arıyorsunuz? Etrafıma sordum, soruşturdum; aman Allah’ım neler neler anlatılıyor. Adeta bir sektör oluşmuş. Zaten gazetelere yansıyan asayiş raporlarında da bu görülüyor. Yukarıda da yazdım; teknoloji gelişince kazı yapmak kolaylaştı. Ne diyelim, türbeler ma’nen bir zenginlik kaynağı idi, şimdi maddî yönü de ağır basıyor.
Yakında defineciler bir dernek çatısı altında toplanırsahiç şaşmam.Bakarsınız, günün birinde federasyon bile olurlar. Çünkü bu sektör, her açıdan yer altı çalıştığı için çok güçlü.
MUSTAFA ESKİ