Biraz virüs konuşmaktan ve yazmaktan günlük tedirginliğimizden uzaklaşalım istedim.
Bir kitaptan bahsetmek istiyorum… Hilmi Yücebaş kaleme almış “Türk Mizahçıları-Nüktedanlar ve Şairler “ ismini taşıyor.1958 yılı baskısı…
Tabii ki kitabın baskısı benden daha eski, kütüphanemin bu kadar bol kitapla dolu olmasının baş sebebi dahmetli babam Necati Çadırcıoğlu’nun okuma sevdası. Kendisi gazeteye köşe yazıları da yazardı, ancak kapanan Emlak Kredi Bankası’nda çalıştığından kendi adıyla değil “rumuz” kullanarak.
Roman, hikaye, macera ve özellikle tarih…Yani bir çok yazarın eserleri mevcut.Benim aldığım kitaplar ise genelde gezginlerin gezi anılarını içeren kitaplar. Kütüphanem oldukça geniş anlayacağınız.
Bu kitaplardan biri de Türk Mizahçıları…Fıkra tadında hikayeler ve şiirler var. Kitabın baskı yılı düşünüldüğünde ise kelimelerin birçoğu eski Türkçe…
Kitabın içinde geçen bir bölümde Ercümend Ekrem Talu’nun (1886-1958) “Dedim-Dedi” adlı bir manzumesi yer alıyor.
Hiç değiştirmeden aktarıyorum:
Dedim-Dedi
-Kız, yaz geldi bak, dedim.
Evet çok sıcak, dedi.
-Kalk ta gezelim dedim.
Hayır otursak, dedi.
-Burada ne var? dedim.
Sanki, konuşsak, dedi.
-Adın ne senin? dedim.
Sarı yapıncak, dedi.
-Nerelisin sen? dedim.
Yurdum çok uzak, dedi.
-O kiraz nedir? dedim.
Gülerek “dudak” dedi.
-Göğsünde ne var? dedim.
Açılmış zambak, dedi.
-Getir koklayım, dedim.
Yok olmaz, yasak, dedi.
-Bir öpücük ver, dedim.
Bu ne iştiyak? dedi.
-Seni sevdim, pek… dedim.
İnanmam, tuzak, dedi.
-Zorla öperim, dedim.
Hele öp de bak, dedi.
-Bağırırmısın? dedim.
Hem de ciyak ciyak, dedi.
-Pek şaştım buna, dedim.
Ne var şaşacak, dedi.
-Zulümün reva mı? dedim.
Zulüm değil hak dedi.
-Bu kadar naz ve işve, dedim.
Ta canıma tak, dedi.
-Tutup çektim kolundan.
İlişme bırak, dedi,
Silkinip kurtulunca, güldü “avanak”dedi.
Tepemizde bir karga
Alay etti “ Gak “ dedi.
- ••
Arada sırada eskilerden yazacağım. Hep turizm yazdım ama şimdilerde turizmin “T”si yok. Hep virüs virüs nereye kadar, bıktım, bıktık, bıktılar ve hatta bıktırdılar.
Bülend Çadırcıoğlu