7 Aralık 2022 tarihli gazetelerde KTB Sinema Genel Müdürlüğü belgesel film arşivinin dijital kullanıma açılışıyla ilgili önemli bir kültür haberi yer aldı. Kullanıma açılan filmler içinde Atatürk’le ilgili çok sayıda (yurt gezileri, konuşmalar, Atatürk Orman Çiftliği vb.) belgesel film olduğu da belirtildi. Müzeyyen Senar, Safiye Ayla gibi bazı sanatçılarla ilgili filmlerin de arşivde yer aldığı açıklandı. Ancak, haberde en can alıcı nokta atlanmış, bu hizmet, yani bu belgesel filmlerin bir araya getirilmesi, yeni bir keşif, çalışma gibi yansıtılmıştı. Şüphesiz, filmlerin dijital ortama aktarılıp kullanıma açılması iktidarın, yeni dönem KTB yöneticilerinin önemli bir hizmetidir. Öyle dışardan bakıldığı gibi kolay bir iş değildir. Söz konusu, hizmeti yerine getirenleri, Bakanından teknisyenine kadar herkesi kutluyor ve teşekkürlerimizi arz ediyoruz.
Ne yazık ki, daha önceki hizmetleri görmemezlikten gelmek; görünenleri, göze batanları ise inkâr etmek, karalamak kanser gibi demokrasi bünyemizi sarıp zamanımızı heba eden ölümcül bir hastalık hâline gelmiştir. 1959 yılından beri devlet hayatının içindeyim. Bu hastalığa yakalanmamış iktidar mensubu görmedim diyebilirim.
Türkiye Cumhuriyeti tarihi bakımından çok önemli, değerleri milyon dolarlarla ifade edilebilecek söz konusu belgesel film arşivi; ilk müstakil Kültür Bakanlığının 1971, Sinema Daire Başkanlığının ise 1978 yılında kurulduğu bilinen bugünkü Kültür ve Turizm Bakanlığı Sinema Genel Müdürlüğünde ne zaman, nasıl olşmuştu? Hatıra kabilinden bu ilk yazımızda içinde bulunduğumuz bazı çalışmalardan kısaca söz edeceğiz. Birlikte çalıştığımız Sinema Dairesi Başkanlığı personelinden gelecek bilgilerle bir kültür dergisinde daha ayrıntılı bir makale yayımlamak boynumuzun borcudur. Hatıralarımızın temelinde; 1978-1979 yıllarında KB Sinema Dairesi personeliyle bir odada oturtulduğumuz Müşavirlik görevimiz ile 1984-1988 yılları arasında Güzel Sanatlar Genel Müdür Yardımcılığı görevimiz sırasında Sinema ve Müzik Dairesi Başkanlıklarının çalışmalarından sorumlu yönetici olmamız yatmaktadır.
Kültür Bakanlığında, Ecevit’in Başbakanlığı, rahmetli Ahmet Taner Kışlalı’nın Kültür Bakanlığı döneminde 1978 yılında Bakanlık teşkilatına Sinema Dairesi Başkanlığı eklendi. Dairenin Başkanlığına TODAİE’de 1972-1973 yıllarından öğretmenim Prof.Dr. Oğuz Onaran atandı. Biz, iktidar değişikliğinin gereği MİFAD Başkanlığından alınıp müşavirliğe (Unvanımız başmüşavir) nakledilmiştik. Dr. Mediha Eldem Sokak’taki (Kızılay) bakanlık ek binasında üç müşavir (biri Mahmut Makal) bir odada oturuyorduk. Sinema Dairesinde yer darlığı başlayınca Şube Md. Nazan Akyol Özyön’ü bizim odaya oturttular. Böylece, sinema dairesinin bazı işlerini mecburen öğrendik. Prof.Dr. Oğuz Onaran, sinema alanında çok bilgiliydi. Dairenin alt yapısını oluşturmaya, sinema sanatının mevcut sorunlarına çözüm üretmeye çalışıyordu. Arşive de önem veriyordu tabii.
1979 yılında bir haber geldi Sinema Dairesine. 1920’de kurulan Başbakanlık Basın Yayın Genel Müdürlüğünün Ankara Kalesine uzanan Ulus semtindeki eski bir apartmandaki film bölümü Kavaklıdere’deki binalarına taşınıyordu. Eski teknoloji laboratuvar tesiste, makineler sökülmüş, nitrat tabanlı binlerce kutu film (yandığı belirtilerek hiçbir makinede oynatılamıyor) ortaya çıkmış, devredilecek kurum aranıyordu. TRT henüz emekleme dönemindeydi. 1982’ye kadar İstanbul’daki GSA ve Devlet Konservatuvarları Kültür Bakanlığına bağlıydı. GSA’da Prof. Sami Şekeroğlu’nun kurduğu bir Film Arşivi vardı. Prof.Onaran bu kuruluşa güvenerek ortaya çıkan hurda makinelere ve filmlere talip oldu. Bunlar yeni teknolojiyle filmlere aktarılıp kültürümüze kazandırılacaktı. Merakımdan Ulus’a gidip bu film kutularından bazılarını gördüm. Teneke kutular içinde 8 mm, 16mm. makaralara sarılı, 3-5, 15, 21 dakikalık filmler. 1920’li 30’lu, 40’lı yılların olaylarının kayıtları vardı. Laboratuvar makineleri bir kamyona yüklenip İstanbul’da GSA bahçesine gece yarısı indirilmiş. Sinema Dairesi görevlisi gitmiş uyumuş. Sabahleyin GSA’ya devir teslim için geldiğinde bakmış ki, demir çelik makinelerin yarısından fazlası yok. Kıyamet koptu. Müfettiş gönderildi hemen. Sinema Dairesinde görevliler mahkemeye verilip devlet zararının tahsili istendi.
1979 Kasım ayındaydı galiba. İktidar değişti. Biz müşavirler odasından MİFAD Başkanlığı makamına atandık. 12 Eylül 1980 askerî darbesi olunca Sinema Dairesi Başkanlığına TSK Ordu Foto Film Merkezinde uzun yıllar hizmet vermiş E.Alb. Cihat Çifçili getirildi. Yanar tabanlı filmlerin normal filme aktarılıp kullanıma sunulması gündemin birinci maddesiydi. Sansür Kurulu da Bakanlığa bağlanıyordu. Cumhurbaşkanı Kenan Evren, nitrat/yanar tabanlı filmlerin normal filme aktarılması konusuyla çok ilgilendi. Basın Yayın Gn. Müdürlüğü dışında başta Ordu Foto Film Merkezi olmak üzere bazı kuruluşlarda da (Sümerbank, MEB gibi) nitrat tabanlı film bulunduğu öğrenildi. Bütün filmlerin toplanıp İstanbul GSA Sinema TV Enstitüsünde normal filme aktarılması kararlaştırıldı. Sanıyorum 1982 yılıydı. Ben henüz MİFAD’daydım. Sinema Dairesi Şube Müdürü Yılmaz Şekerbay’ın sorumluluğunda DDY’den özel bir tren kiralanıp askerî muhafızlarla beş bine yakın (sayıda yanılabilirim) film İstanbul’a götürüldü (gizlice). Filmlerin naklinden önce GSA’da özel korunaklı bir bina yapılmıştı. Cumhurbaşkanı nakilden sonra her üç ayda bir rapor istiyor, kaç filmin normal filme aktarıldığını soruyordu. Prof. Sami Şekeroğlu gerekli araştırmayı yapıp laboratuvarı oluşturup bir türlü çalışmalara başlayamıyordu. GSA 1982 YÖK Kanunu ile Bakanlıktan ayrılınca artık Bakanlığın etkisi çok zayıflamıştı.
Biz, 1984 Ekim ayında Güzel Sanatlar Genel Müdürlüğünde Genel Müdür Yardımcılığı görevine başlayıp Sinema ve Müzik Sanatlarıyla ilgili iki dairenin işlerine baktığımızda henüz bir filme bile aktarılmamıştı. Sinema Dairesi Başkanlığına Van’dan öğrencim, sinema eğitimi almış Nejet Gökçe’yi atamakla ilk adımı attık. İstanbul’a gönderdik. Prof. Sami Şekeroğlu, işe başlayabilmesi için ham film (40-100 km.), kimyasal malzemeler ve 5 teknisyen kadrosu istiyordu. Genel Müdür Mehmet Özel, Köşk’e çıkıp Cumhurbaşkanına arz etti. Hızla kadrolar çıktı, ödenek tahsis edilip gerekli malzeme satın alındı. Filmlerin aktarılmasına başlandı. Aktarılan filmlerin bir kopyası alındığı kuruluşa verildi. İşte Bakanlığın 2022 yılında dijital kullanıma açtığı arşivin filmlerinin kısa hikâyesi böyledir.
1986 yılında arşivi zenginleştiren bir olay daha yaşandı. Sinema Video ve Müzik eserleri Kanunu çıktı. Bakan Mesut Yılmaz Bey’di. Bu kanunun dil ve imlasında epeyce katkımızın olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim. Kanuna göre işletmeler, şirketler, yapımcılar ürettikleri her film, video ve müzik eserinin bir kopyasını Bakanlığa verip işletme belgesi almak zorundaydılar. Toplanan bandrol paralarıyla bir fon kuruldu. Sinema ve müzik sanatlarının geliştirilmesine tahsis edildi. TBMM’de kanuna bir madde ekletip muhtaç sinema ve müzik sanatçılarının bu fondan yararlanmaları sağlandı. İşte KTB’nin Sinema ve Müzik Arşivi’nin ikinci temel kaynağı kanunun uygulaması sonucu teslim edilen malzemedir.
Sinema Dairesiyle birlikte İçişleri Bakanlığına bağlı Sinema Sansür Kurulu Bakanlığımıza bağlandı. Biz, Sansür Üst Kurulu üyeliğine atandık. Alt kurulun kararlarına itirazları değerlendiriyorduk. 25-30 fimle ilgili üst kurul kararında imzamız vardır. Ayrıca, yasaklanmış filmler de Bakanlığa geliyordu.
Sinema alanındaki görevimiz dolayısıyla pek çok yönetmen ve sanatçıyı tanımamız, film festivallerine katılmamız da şanslı bir yönetici olmamızı sağlamıştır: Türker İnanoğlu, Atıf Yılmaz, Halit Refiğ, Türkân Şoray, Fatma Girik, Zuhal Olcay, Fikret Hakan, Kadir İnanır, Nisan Akman en sık gördüklerimizdi.
1984-1988 yılları arasında sinema ve müzik sanatlarıyla ilgili hizmetlere Genel Müdür Yardımcısı unvanıyla baktığımız sırada yaptığımız önemli işlerden ikisi de sinema ve müzik sanatları çalışmalarına, sanatçılarına emeklilik hakkı kazandırmak ile Türk müziğinin çeşitli dallarında Bakanlıkta korolar, topluluklar kurulmasını sağlamak olmuştur. Daha doğrusu bu işlerin, görevlerin yapılmasına katkıda bulunulmuş, bir devlet memuru gibi değil (!), devlet millet evladı gibi çalışılmıştır. Söz konusu hizmetlerin yapılmasında yüzlerce Kültür/Kültür ve Turizm Bakanlığı Bakanından memuruna, görevlinin rolü, payı, katkısı bulunduğunu gururla ilave ediyoruz.
NAİL TAN