2016 Yılı Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Büyük Ödülleri 28 Aralık 2016 tarihinde düzenlenen bir törenle Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan tarafından sahiplerine verildi. Bu haberi ve Sayın Cumhurbaşkanının konuşmasının özetini gazetelerden okuduk. Kastamonu’yla ilgisini kurmaya çalıştık.
Birkaç yıldan beri ödüllerin biri Vefa Ödülü adıyla ölmüş sanatçılara, kültür adamlarına verilmekte. 2016 yılı ödülüne yüzde yüz isabetle layık görülen Ord. Prof. Dr. A. Süheyl Ünver, benim yakından tanıdığım, sofrasında bulunduğum bir şahsiyetti. Göztepe’de İnebolulu şair Orhan Şaik Gökyay’ın evine yakın bahçeli bir evde otururdu. İstanbul’a gittiğimde, fırsat yaratıp ikisini birden ziyaret ederdim.
Süheyl Hoca, bir tıp profesörüydü ama o daha çok ressam, müzehhip, ninyatürcü, hattat kimliğiyle ayrıca mutfak kültürü araştırmalarıyla tanınmıştı. Türk süsleme sanatlarının yaşatılmasında emeği çok fazladır. Anne tarafından Kastamonu Seydilerli olması bakımından bana özel bir değer verir, çalışmalarımı daima desteklerdi. Kastamonulu olduğunu söyler, sık sık gelirdi ilimize. Bugün Süleymaniye Kütüphanesi’nde korunan arşivinde Kastamonu’yla ilgili sayfalar dolusu belge, bilgi bulunmaktadır. Hoca’nın ilimize ilgisini dikkate alarak; anne tarafı akrabalığını göz ardı edip Kastamonululuk ölçümüze uymadığı hâlde ağabeyim Özdemir Tan’la hazırladığımız Gurur Kaynağımız Kastamonulular adlı ansiklopedik biyografi dizimizin II. Cildinde ( Ankara 2004, s. 115-118) onun biyografisine yer vermiştik.
Süheyl Hoca’nın annesi Safiye Rukiye Hanım Seydilerli ünlü Hattat Mehmet Şevki Efendi’nin (1829-1887) kızıydı. İstanbul Posta ve Telgraf Nezareti Müdürlerinden Tırnovalı Mustafa Enver Bey’le evliliğinden 17 Şubat 1898 tarihinde Ahmet Süheyl dünyaya gelmiştir. Hatta dedesi Mehmet Şevki Efendi’nin Haseki’deki evinde doğmuştur. Babasını 11 yaşında iken kaybetmesi üzerine dedesi tarafından yetiştirilmiş, hat ve resim sanatlarında eğitim alması sağlanmıştır. Kısacası, onun sanatçı olmasında dedesinin rolü çok büyüktür. Kızı Gülbün Mesera’yı usta bir sanatçı olarak yetiştirmeyi ihmal etmedi.
1986 yılında 88 yaşında İstanbul’da ölen Süheyl Hoca’nın elliye yakın kitabının yanı sıra beş bine yakın defter ve dosyadan oluşan arşivi vardır. Arşivini ilgili kuruluşlara (TTK, Cerrahpaşa Tıp Fakültesi, Süleymaniye Kütüphanesi) bağışlamıştır. Arşivinden İstanbul bölümü, İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından basıldı. Vefa Ödülü’nü, hakkında en geniş araştırmayı yapan öğrencisi Prof. Dr. Ahmed Güner Sayar, Cuhurbaşkanı’nın elinden aldı.
Hoca’yı saygıyla anarken bir anımı anlatmadan geçemeyeceğim. Ölümüne iki yıl kala 1984 yılında bir İstanbul görevi sırasında (Güzel Sanatlar Genel Müdür Yardımcısı iken) Göztepe’deki evinde, bahar zamanı ziyaretine gittim. Yanında biri olmadan sokağa çıkamadığı döneme girmişti. İki katlı evinin giriş katındaki geniş çalışma odasında görüştük. “Nasılsın Hocam sen boş durmazsın, hangi eser üzerine çalışıyorsun?” dedim. Masanın üzerindeki kitap ve kâğıtları gösterdi: “Gördüğün gibi işim çok. Günde 16 saat okuyor, yazıyorum. Geçen gün boş bulundum, az daha Azrail tahta ata bindiriyordu beni.” dedi. Şaşkın bakışlarım karşısında konuşmasını ağır ağır sürdürdü: “Bahçede güller açtı. Salonun penceresine yaklaşıp gülleri seyre dalıp biraz dinlenmek istedim. Bahçemin kapısı ‘gırç’ diye açıldı. Bir de ne göreyim? Azrail. Hemen koştum, masama oturup yazıp çizmeye başladım. Salonun kapısı da ‘gırç’ diye açıldı. Korkumdan başımı kaldıramıyorum. Azrail biraz bekledi ve dedi ki: ‘Süheyl Efendi, hâlâ çalışıyorsun, daha bu dünyadaki işlerini bitirmemişsin. Çalışmana devam et. Ben gideyim, bu mahalleden işe yaramaz bir ihtiyar bulup götüreyim!’ Yaaa işte böyle Nail Bey. Çalışmazsam, Azrail tahta atı hemen kapıma getiriyor.”
O gün ABD’deki kızı Gülbün’den gelen mektubu ve ona göndereceği küçük renkli kâğıtlara yazılmış notları gösterdi. Her gün kızı babasına, babası da kızına bir mektup gönderiyordu. Ne mi yazıyorlardı? Duydukları, gördükleri ilginç gelen hey şeyi… O gün benim ziyaretim ve anlattığı Azrail fıkrası da Gülbün’ün mektubunda mutlaka yer almıştır.
Seydilerliler, Ord. Prof. Dr. A. Süheyl Ünver ve dedesi için acaba ne düşünüyorlar?