Geçen hafta Çubuk’a gittim, önemli bir ziyaretiçin. Gidip gelirkenÇankırı, Eldivan, Şabanözü yolunu tercih ettim. Yol biraz virajlı ama sâkin. İlçeye yakın bir tepeden aşarken bütün Çubuk ovası görülüyor. Birden bireiçim yandı, hüzünlendim.1402 yılında iki Türk ordusuburada karşı karşıya geldi. BirineYıldırım Bayezit, diğerine Timur kumanda ediyordu. Kardeş kardeşi kırdı, çok kan aktı.
Ankara Üniversitesi İlâhiyat Fakültesi öğretim üyesi Sayın Prof. Dr. İbrahim Agâh Çubukçu’yu herkes tanıyor. Emekli olduktan sonra Çubuk’un bir kenarına yerleşti. Cennet gibi bir bahçenin içinde, tek katlı güzel bir evde yaşıyor. Birkaç yıldan beri her Temmuz ayında ziyaretine giderim. Yemek, çay, kahve ikramları, sohbet derken, zaman su gibi akıp gider.
Çubukçu Hocamızla 1981 yılında tanıştım. Ben ÖSYM İl temsilcisi iken,üniversite sınavları için görevli gelmişti Kastamonu’ya. O yıl başlayan tanışmamız, zaman içinde gelişti, bugünlere geldi.Her Ankara’ya gidişimde İlâhiyat Fakültesi’ne uğrardım. Bazen Bahçelievler’de bir lokantada yemek ikramında bulunur; bazen da eşi rahmetli Fehmiye Hanım’ı arar, “Fehmiye, hemşerin geldi, öğleyin evdeyiz, haberin olsun” derdi. Allah rahmet eylesin, FehmiyeHanım; Yargıtay’da hâkimlik yapmış, çok mütevazı bir hanımefendi idi.
Kısa süre içinde dostluğumuz aile boyutlarına yükseldi. Geldik gittik, sofralarımızı paylaştık. Hocamın lütuf buyurduğu yardımlarını, referanslarını hiçbir zaman unutamam.Varlığını hissetmekfarklı bir duygu olmuştur benim için, kendisine çok minnettarım.
Benim yönetici olduğum 80’li yıllarda kendisini birkaç kez konferansa davet ettim, severek geldi. Özellikle Yunus Emre konusunda verdiği konferanslar çok kalabalık kitleler tarafından ilgiyle izlendi.
Çubukçu Hocamız, Türkiye’nin her tarafını dolaştı, çeşitli illerde yüzlerce konferans verdi. Her yerdeYunus Emre gibi sevecen, kucaklayıcı bir dil kullandı; Allah ve insan sevgisini gönüllere aşıladı, nakşetti. Devlet, millet, vatan ve Atatürk sevgisi onun dilinde farklı bir anlam kazandı. Çok da şiir yazdığı için olacak, konuşmalarında şiir dilini kullandı. Sempatik, kucaklayıcı, barışçı yaklaşımları dolayısıyla insanlar onu sevdi.
Geçen hafta beş saat sohbet ettik. Kızı Deniz Hanım ile damadı Ahmet Bey dearamıza katıldılar. Neler konuştunuz diye sorabilirsiniz.Söyleyeyim, akla gelen her şeyi konuştuk. Din, tarikat, ekonomi, iç ve dış olaylar, dünyanın ve insanlığın geleceği, toplumu bekleyen tehlikeler ve daha birçok konular.
İslâm Felsefesi alanında söz sahibi bir bilim adamı ile sohbet etmenin tadı başka oluyor. Uçsuz, bucaksız bir deniz gibi, tasavvuf kültürünün içinde kayboluyor insan. Yılların birikimi, tecrübe, sahip olduğu bilim sahasının özelliği Çubukçu Hoca’yı çok farklı kılıyor. Gönül ister ki, onun gibi insanlar bugün her yerde konuşsun, halkı aydınlatsın.
Onlarca mesele var, tartışılmayı bekliyor. Ancak bugün ilâhiyatçılar suskun;sebebini anlamak zor. Muhtemelen bir çalıya dolaşmayalım diye düşünüyorlar. Yetkin insanlar konuşmaz isemeydan cahillere kalır. Siyasal alanda olduğu gibi, dinî sahada da ayrışmalar, kutuplaşmalar başlar; İslâm’ın özüne aykırı fikirler ve gruplarortaya çıkar. Tefrika yarattığı için bu tür hareketler dış güçlerce de desteklenir.Uzak ve yakın geçmişte bunun örnekleri çoktur.Allah için söyleyiniz; etrafınıza baktığınızda iç açıcı bir tablo görüyor musunuz?Siyasal bölünmüşlüğü bir kenara koyalım; inanç bakımından da lime lime olmuş, âdetâkırk parçaya ayrılmış bir toplum var bugün karşımızda.
Her gün kavga, cinayet, haksızlık, insan hakları ihlâlleri başını almış gidiyor. Sevgi kaybolmuş; nefret, nifak başlamışinsanlar arasında. Nereye kadar ve ne zamana kadar? Bu soruyu sormak hakkımız. Nazik bir coğrafyada yaşıyoruz, düşmanlar çok; gönül birliğine, vahdete ihtiyacımız var.
Yüz yıllardan beri Anadolu’ya sevgi iklimi hâkim oldu. Mevlâna, Yunus Emre, Hacı Bektaş Velî, Hacı Bayram Velî gibi büyük mutasavvıflargeldi geçti. Allah, Kur’an ve Peygamber sevgisiyle suladılar bu aziz toprakları.Binlerce insan,o yüce önderlerin izinden giderek kucaklaştı, Anadolu’yu vatan yaptı. Kitaplarda okuduğumuz o güzel iklim nereye gitti? Dinimizin temel ilkesi olan okumak, çalışmak, adalet ve liyakat gibi hasletler yıllar geçtikçe neden kayboldu?Soruları uzatmak mümkün ama yerim yok.
Çubuk rüyası çabuk bitti; Allah,Çubukçu Hocamıza sağlıklı ömürler nasip etsin.
MUSTAFA ESKİ