I
Öncelikle bu yazının dikkat çekebilmesi ve sonuna kadar okunabilmesi için pekçok farklı başlık düşündüğümü belirtmeliyim. Nitekim dikkatinizi çekmeye çalıştığım konu, ister önemseyin ister önemsemeyin yakamıza yapışmış olan bugünümüz ve yarınımız… Ekonomi, moda, kariyer hepsini unutun. Nefesinizi içinize çekin ve on dakika bekleyin! Mümkün mü? Ya da ekmek arası poşet yemeyi deneyin… Tadı pek cazip olmasa gerek. Abartılı kaçtıysa bol poşetli topraklarda ekim yapmayı deneyin. Kimler o topraktakihasatı kapışmak ister bilmek isterdim…
Çoğu entellektüelya da gündelik sohbetlerde bir şekilde konu olur bu dünyanın değişmekte olduğu tıpkı yüzyıllar öncesinde olduğu gibi… Şikâyetçidir kimileri sağlık elden gitmektedir. Grip olur gibi kanser olmaktadır insanlar. Ya da bir zamanlar bir domates vardır ki böldüklerinde kokusu nereye ulaşır veya eski ekmeklerin tadı kaldı mı şimdilerde diye….Sohbet konusu gerçekçi, derin…Zaman ilerledikçe ilerler. Öyle bir şey yemeden içmedenkonuşulmayacağından çay, ayran, soda sipariş eder ya da ortaya birşeyler ister insanlarşöyle atıştırmalık.Eğer bir işyeri ziyaretindeyseniz bir bakarsınız çay veya suyunuz plâstik bardakla,kaşıkla gelmiş. Kimi “ekonomist” insanlarımızverdikleri zararı bilerek veya bilmeyerek daha ucuz diye plastik bardakları kaşıkları doldururlar işyerlerine “kâr ettiklerini” düşünerek de mutludurlar. Ya da bir kafeye gittiyseler istedikleri ayranın sodanın pipeti yoktur. Pipetler de estetik mi katıyor nedir bardaklara ısrarla istenir! Acaba pipetlere ilk kez ne zaman ihtiyaç duyduklarını hatırlalar mı bilmem… Ardından artan bir iki bir şey kalır onları da paket yaptırırız. Elimizde çantamız da vardır ama olmaz poşete koyulması gerekir. Sonrasında da sağlık elden gitti, tarım elden gitti, mevsimler değişti diye tatlı tatlı hayıflanarak evlerinin yollarını tutarlar… Konuşmak, onları rahatlatmıştır….
Eve gitmeden birkaç ihtiyacın da görülmesi gerekir tabii. Ekmeğin,nohutun mümkünse organiğinden varsa şöyle doğalından olanı seçmeye çalışırlar. Belki haftasonuna şöyle piknik planları olabilir. Bunun için de tek kullanımlık plastik kaşık tabak çatal alınır. Öyle çok yoğunuz ya kim evden götürecek normal çatal kaşığı … Ne de olsa fabrikalar zehir saçarken kendilerinin tükettiği poşetlerle, plastik tabaklarla, plastik süslerle, pipetlerle mi kirlenecek dünya diyen işte bu güzide milyarlarca insan damlaya damlaya sel ettikleri, dağlar tepeler yaptıkları bu zehirleri suyumuza toprağımıza ekmeye, atmaya devam ederler….Bu arada piknikte de en güzel, en güçlü ağacı bulmaya çalışırlar. Şöyle taze hava essin püfür püfür diye…
Hayat işte adalet beklemek öyle kolay değil… Bu tabloda hazinliyanlar çoktur. Nitekim,ne ekerse onu biçecek olan bu insanların yanısıra bir plastik dosyayı, poşeti dahi kullanmamaya çalışan insanların aynı felakete eşit oranda maruz kalmaları ya da denizlerde okyanuslarda doğaları gereği yaşayan canlıların onları yiyerek ölmeleri gibi binlerce acı örnek yer alır…
Kimsenin hakkını hukukunu gasp etmediğini sanan bu insanlar bal gibi de bugünün yarının neslinin hayatını çalmaya devam ederler. Sizce bundan daha ağır vebal olabilir mi? Vicdanlarımızı hiç rahatlatmayalım…
Sadede gelirsek, kimya alanındaki çalışmaların henüz tüketim piyasalarında doğaya tamamen zarar vermeyen ürünlerle buluşması gerçekleşene değinhepimiz kendi kapımızın önünü süpürmeliyiz… Nitekim, İnsan sayısının hızla artmaya devam ettiği bu yüzyılda artık şık insan olmanın, entellektüelliğin, düşünmenin, vefânın göstergeleri işte gündelik hayatta sergilediğimiz kritik bu ve benzeri davranış kodlarında gizlidir.
Ziya Paşa ne güzel söylemiş “Aynası işidir kişinin lafa bakılmaz” diye…
Sağlıcakla kalın,
Dr. Özlem Kutkan.