Selamlar; “Bilgi güçtür” benim yaşamının odağını oluştursa da sanırım zaman zaman “cehalet mutluluktur” durumu yaşam kalitemizi koruyabilir. Günümüzün geldiği koşullarda her türlü bilgiye, her türlü içeriğe sonsuz sayıda muazzam bir süratle ulaşıyoruz. Diyelim ki benim kedilerden birine ait ufacık bir krizde hemen “Hazreti Google” imdadıma yetişiyor. Kedinin ağız kokusunun nedenlerini öğrenirken birden bire Veterinerlik Fakültesi mezunu haline dönüşüyorum. Evdeki kedileri tek tek muayene etmeye ve teşhis koymaya başlıyorum… Yine ruh hallerimde veya biyolojik hallerimde değişiklik oluştuğunda bir bilen olarak Google, Sosyal Medya vs..devreye giriyor. Ve yaşasın artık Hipokondriya sahibiyim. Durun durun hemen yazıyı bırakıp Hazreti Google’a koşmayın. Hipokondriya; kişinin sürekli hasta olduğu ya da hasta olacağıyla ilgili kaygı duyması.Hazreti Google’a düştüğüm anda kendimi durduramıyorum. Sayesinde her türlü konu hakkında fikir sahibi oluyorum ve bitmeyen bir döngüde kendime zarar verme pahasına bilgiye dönüşmemiş fikirlerimle bir şeyler uygulayıp duruyorum. Youtube maceralarıma girmeyim bile. Bunun yerine ufak bir maceramı anlatayım.
“Bundan birkaç yıl önce yine ergofobimçoştuğu için patronu arayıp izin istedim. Patron biraz bozuk eğer bir kez daha tekrar ederse işten atmak zorunda kalacağını söyledi ama Allah’tan anlayışlı bir adam da benim hallerime alıştı. İşe gitmeyince evin içinde birden muazzam bir zamanım oluştu. Zaten uyandığımdan beri yani yaklaşık yarım saattir ortalığı düzenlemediğim için ortalık da gözüme dağınık görünmeye başlamıştı. Büyük bir hızla düzenlemeye giriştiğimde fark ettim ki OKB halim cozuttu ve Simetri Hastalığım nüksetti. Kendimi zor şer durdurup, bari sokağa çıkayım dedim. Dedim ama demez olaydım. Üstümü giyinirken başladı mı Nomofobim. Neyse ki evdekiler buna hazırlıklı oldukları için cep telefonumu hazır etmiş bekliyorlardı. Geriye kalan birkaç yüz tane fobimle birlikte bir bilene danıştım. Bana kalıcı teşhisi koydu Fobofobi (Phobophbia) yani fobilerden korkma veya korkmaktan korkma olarak tanımlanan ve yoğun anksiyete ve somatik hislere neden olan bir fobidir.”(Fobilerin sözlük anlamları yazının sonunda)
Ne zaman nerede okumuştum hatırlamıyorum, ama bir röportajdan şöyle bir kısım yıllardır aklımda. Hatta zaman zaman da günlük hayatımda da kullanıyorum. Gazeteci hanım kızımız Karadeniz’li bir teyzemize soruyor: “Teyze sizi ne strese sokar?” Teyzenin cevabı dediğim gibi kişisel tarihime geçiyor: “Kızım bizim zamanımızda stres icat edilmemişti ki girelim.” Sahiden de bilim insanları “stres” olgusunu tanımlamadan önce insanoğlu neye giriyordu? İçindeki o tuhaf gerilim, sıkıntı veya baskı halini “Yahu içimde bir şey var da adını bilmiyorum. O yüzden de en iyisi ben işime bakayım” diyorlardı her halde.
İşte artık “o zaman icat edilmemişti” deme şansımız hiç kalmadı. Çünkü artık hepimizin danıştığı bir bilen olarak Hazreti Google var. Oysa bundan çok da uzak olmayan bir geçmişte bir bilgi için ansiklopedilere, kütüphanelere ihtiyaç duyardık. Bir biçimi ile kaos olmayan bilgilerin içinden rafine bir bilgi ile işimize bakardık. Şimdi ise bilginin Mariana Çukuru içinde kaybolup işimize bakamaz hale geliyoruz. Bu konuda da kendimi, kendimce koruma yolunu buldum. Hazreti Google’ın bana önerdiği sonuçları olduğu gibi kabul etmiyorum. Sonuçlar içindeki güvenilir siteleri bulmaya çalışıyorum. Örneğin bir kelimenin anlamını bilmediğimde artık ben de sözlüğümü almıyorum kitaplıktan. İnternete girip Hazreti Google’ın arama yerine kelimeyi yazmıyorum. TDK’nın (Türk Dil Kurumu) sitesindeki “Güncel Türkçe Sözlükten” faydalanıyorum. Bu bilgi ve veri deryasında kaybolmadan yolumu bulmak için kendimce bir pusula kullanıyorum. Birincisi sadece aradığımız bilginin peşine düşün. Yani sunulan alternatif fikirleri görmezden geliyorum. İkincisi de en kusursuz olduğu iddia edilen bilgi bile değişebilir. Bu yüzden de bilginin geçmişine ya da geleceğine değil de sadece şimdiki anından bakıyorum.Yani susadıysam sadece su içiyorum. Çay, gazoz peşine düşmüyorum…
Bu günlük de bu kadar. Hepinize güzellikler diliyorum.
İzlediğim Film: “The Matrix” (Yön: Wachowskiler) (4.’ye hazırlık J )
Okuduğum Kitap :“Genç Bir Doktorun Not Defteri” Mihail Bulgakov
Sevdiğim Alıntı: Eğitim görmüş aklın işareti, herhangi bir düşünceye onu kabul etmeden önce açık olmasıdır. (Aristoteles)
Ergofobi: Mantıksız ve aşırı çalışma korkusu. Ergofobisi olan kişiler, işe gitmek zorunda kaldıklarında yüksek düzeyde kaygı yaşarlar. Bazen hissedilen negatif duygular o kadar güçlüdür ki işten erken ayrılmak zorunda kalırlar.
OKB: Obsesif Kompulsif Bozukluk
Simetri Hastalığı: Bir çeşit OBK. Mükemmel ve temiz ortamlarda bulunma isteği, Kendini temiz hissetme ihtiyacı, Kötü olayların başına gelebileceğini düşünmesi, Her şeyin düzgün olmasını olmadığında ise bu durumdan rahatsız olma, Genetik yatkınlıklar, Temizlik yapma istediği simetri hastalığının belirtilerindendir.
Nomofobi: Akıllı telefonsuz kalma korkusu.
ZEKİ GÜRDAL KARAOĞLU