Özel şirketlerde taşeron işçi olarak çalışırken 4/D statüsünde kadroya geçen işçiler maaş konusunda dertli mi dertliler, kadroya geçince maaşlarının yükseleceğini uman çiçeği burnunda kamu çalışanları yeni yılda aldıkları maaş ile adeta yıkıldılar…
Daha fenası, dertlerini “gasteci” dışında anlatabilecekleri ne devlet temsilcisi, ne siyasetçi, ne de sendikacı var etraflarında anladığım kadarıyla.
Asgari ücret zammı 2019 yılında yüzde 26.05 oldu…
4/D statüsündeki maaş artışı ise yüzde 4.
Özel sektör gıkını çıkarmadı yüzde 26.05’e, öptü başına koydu…
Devlet, kendi çalışanına niçin yıllık yüzde 4+4 maaş artışı reva gördü peki?
Özel sektördeki işçi 2 bin 20 TL ücret alıyor…
Kamu işçisi ise 2 bin 222 TL.
4/D kapsamındaki işçiler en azından asgari ücret zammının maaşlarına yansıtılacağını umut etmişlerdi…
Nasip olmadı.
Bordrosunu kapan 4/D’li gasteciye koşuyor…
Amirlerine ve siyasilerine niçin gitmezler acep?
Gasteci yazar…
Siyasetçi nokta koyar.
Patronu geçtim…
Sendikalarına niçin başvurmuyorlar yahut?
Biraz arşiv karıştırdım, “Kamuda ve yerel yönetimlerde çalışan yaklaşık 900 bin taşeron işçi, nisan ayında kadroya alındı. Kadroya alma işlemleri 696 sayılı Kanun Hükmünde Kararname (KHK) çerçevesinde gerçekleştirildi. Söz konusu KHK’de, kadroya alınan işçilerin ücretlerinin, taşeronda iken imzalanmış toplu sözleşmedeki ücret tutarından fazla olamayacağı öngörüldü” bilgisine rastladım…
Taşeronda kalsalardı o halde?
(Dahası, ne kadar doğrudur bilmem, bu statüdeki işçilerin yılda 3 ay 1 gün dışarıda kalacaklarına dair bir rivayet de dolaşıyor, doğruluğuna ihtimal vermedim, bilgi kirliliği o kadar fazla ki…
Hazin olan ise söz konusu işçilerin de kendi haklarını bilmemeleri, kimse anlatmamış.)
Dönüp dolaşıp aynı noktaya geliyoruz…
Siyaset, sendika, sivil toplum kurumları ne iş yapar ülkemizde?
•••
Not:
Dün sabah kızımı okula bıraktım…
Şehrimizin imar, trafik, sosyal ve kültür altyapısı ile “müstesna” semti Salı Pazarı’nda.
Okulun bahçe kapısına tam vardık ki bitişikteki okul bahçesinden İstiklal Marşı nidası sokağı sardı…
Marşın üstüne yanlışlıkla basılan okul zili melodisi bindi binmesine ama olsun.
Caddede kaç kişi varsa o an “hazır ol” pozisyonuna geçti…
Kadınlar, erkekler, yaşlılar, çocuklar.
Sokağı tümden görebilmek için yürüdüm haberci merakıyla…
Taa caddenin başında, okul bahçesinden yükselen marş sesinin duyulmasının adeta imkansız olduğu bir noktada, üzerinde yeşil-sarı üniforma ile bir belediye temizlik işçisinin dimdik ve hareketsiz durduğunu gördüm.
Bir elinde süpürge…
Diğer elinde kova.
“Kör olası çöpçüler”…
Sabah sabah vatan sevgisi dersi verdi.
Fotoğrafını özellikle çekmedim…
Bu gurur tüm belediye temizlik hizmetleri çalışanlarına gitsin istedim.
Sokak temiz…
Vatan güvenli yüreklerde.
Enerji Petrol Gaz İkmal İstasyonları İşveren Sendikası (EPGİS) açıkladı, benzinin litresine 17 kuruş, motorinin litresine 28 kuruş zam yapıldı önceki gece, benzin kullanan şehirliyi bilmem ama motorin müdavimi çiftçiye litre başı 28 kuruş zam vız gelir tırıs gider…
Anadolu çiftçisi dünyanın en zengin çiftçisi malum.
Traktör satışlarında rekortmen ülke Türkiye…
Üçer beşer traktör anahtarı her çiftçinin cebinde.
Ne hacet benzinliğe?
Motorin tankı her çiftçi evinin kapı önünde.
Gelire gelir demedikten sonra çiftçi…
Pompa fiyatına litre başı değil 28 kuruş, 28 lira zam gelse değil derdi?
Hayvan pazarları para basıyor…
Türkiye taa Güney Amerika kıtasına ihracat yapıyor.
Buğday, süt, elma, menekşe…
Ülkemizde altın değerinde.
Şehirli şehirliye kız vermiyor…
Göç katarları şehirden köye katar katar gidiyor.
Çiftçiye litre başına 28 kuruş motorin zam mı işlemez…
Yatından, özel uçağından, limuzininden çeker traktörüne doldurur mazotu, yine döndürür işini de ocağını söndürmez.
•••
Not: Meslek odaları, sendikalar, sivil toplum örgütleri alanında altın bir çağ yaşıyoruz, üyelerinin her sorununu bas bas gündeme getiriyorlar, genel merkezlerden ilimizdeki şubelerine kadar…
Üyelerinin gözünde her biri birer “kale”.
Kulak patlatırcasına, geleceğe miras bırakırcasına savunuyorlar üyelerinin haklarını…
Sanayici, tüccar, esnaf, çiftçi, işçi, memur pırlanta dönem geçiriyor örgütleri sayesinde.
Meslek odaları, sendikalar, sivil toplum örgütleri parçalıyorlar kendilerini üyelerinin refahı için…
Böylesi bir hamaratlık dünya yüzünde görülmedi.
Nazar değmesin…
Maşallah.
***********************
Sporcu başına 30 TL
deplasman harcırahı
Sporcu velilerinden mesajlar geliyor, deplasman giderlerinin yeteri oranda karşılanmadığına, zor bela bütçe denkleştirip çocuklarını uğurlayabildiklerine dair…
Siyasilere, bürokratlara, meslek odalarına, sendikalara, vesaire, yakınmalarını söylemiyorum haliyle, dinliyorum, okuyorum, yeri geldikçe de paylaşıyorum.
Yetkililer, temsilciler, etkililer karşısında sus pus kaldıkça halkımız…
Dert babası olmayı sürdüreceğime dair emare kuvvetli.
İl şampiyonu olan takım Antalya’ya Türkiye Şampiyonası’na gidecek ve Kastamonu’yu temsil edecek misal, ister kulüp ister okul olsun…
Sporcu başı 30 TL harcırah veriyor kamu.
Vesait, mazot, barınma, yemek içinde…
Bozdur bozdur harca.
Gençlik ve Spor Bakanlığı için varsa yoksa “Gençlik”…
“Spor” nerede peki?
Sadece zenginler mi spor yapsın?..
Orta direk ve taban seyir mi etsin?..
Mağlup olsunlar yahut…
Deplasman derdi kalmaz böylece.