İlimizin usta hukukçusu Avukat Yılmaz Ekmekci aynı zamanda usta bir çiftçi, doğup büyüdüğü Dereköy’den hiç kopmadı, meyveden sebzeye ekip biçiyor, kavaktan elmaya fidan dikiyor, bahar ve yaz ayları gününün yarısı köyde üretimle geçiyor, o nedenle yüzü hep aydınlık ve güleç, gönlü sevgi ve saygı dolu…
Çiftçi Yılmaz Ekmekci kadim kendir üretiminintarladan işliğe uzanan yolculuğunu tane tane anlattı.
Bilgece…
Keyifli üslubuyla.
Evvela arazi nasıl işlenmeli?…
“En az iki sefer sürülmek suretiyle, en iyi şekilde hazırlanmış tarlaya kendir tohumu Mart – Nisan aylarında elle ekilirdi. Tohumun tarlaya istenilen sıklıkta ekilebilmesi başlı başına ustalık işidir. Bu sebeple, her köyde ekim işini en iyi şekilde yapan birkaç kişi bulunur ve kendir tohumunu ekme işi onlara yaptırılırdı.”
Ekim ile söküm arası neler yapılır tarlada?…
“Kendir daha iyi verim alınabilmesi için genellikle sulanabilen tarlalara ekilir. Kendir Mayıs ayında yeşerir ve topraktan 5-10 cm kadar yükselir.Özel çapalarıile birinci çapalaması yapılır, biraz daha yükseldiği zaman ikinci çapası yapılır. Haziran-Temmuz aylarında iki sefer sulanır. Bitkinin boyu 2 metreyi geçtiğinde ‘Çekme’ denilen hasat zamanı gelmiş demektir. Topraktan kolay çekilebilmesi için‘çekim suyu’ denilen üçüncü sulama yapılır ve bir hafta kadar sonra çekim işine başlanırdı.”
Hasat nasıl yapılırdı?…
“Kendir bitkisi topraktan elle çekilmek suretiyle hasat edilirdi ki bu kolay bir işlem değildi. Çekim işini yapan kişiler genellikle genç ve güçlü kuvvetli kişiler olurdu. İmkanı olmayan çiftçiler kadın-erkek aile efradıyla birlikte tarlasındaki kendiri çekmeye çalışırdı. Tarlası büyük olan ve maddi durumu iyi olan kişiler ise başka köylerden çekme işini iyi yapan, ehil kişilerden ücretli yardım alırlardı. Kalabalık olarak hasat yapıldığı zaman çekiciler aynı hizada, belirli aralıklarla tarlanın bir ucundan girip ortalama 8-10 kendir çubuğunu sol kollarına dolarlar ve dizlerinin üzerine yatırırlar, dizlerinin de yardımıylakollarıyla birlikte tüm gövdelerini sola doğru çekerek, bir seferde sekiz-on adet kendiri kökleriyle birlikte topraktan koparırlardı. Bu esnada dizlerinin acımaması için yine kendirden dokunmuş büyük çuvalları iki kat ederler, dizlerini örtecek şekilde bellerine bağlarlardı. Bu müthiş beden gücü ile kendir kökleri topraktan ‘çatırdayarak’ kopartılırdı. Bu esnada çekicilerin gayrete gelmesi için içlerinden biri ‘Heeeyy yavrum heeeyyy, la bunların kökünü sıçan mı yemiş, hey yavrum’ diyerek yüksek sesle nara atardı. Çekim işineaynı zamanda başlayan çekicilerden işi iyi bilen ve güçlü olan, diğerlerini biraz ileri geçerse geride kalanlara ‘Hadi la gelivesenize, bi işe yaraduğunuz yok’ diye takılırdı.”
Kendirin mamul haline gelmesindeki geleneksel işleme süreci nasıldı?…
“Çekilen kendir çubukları ‘namlu’ tabir edilen şekilde kökleri bir tarafa, yaprakları diğer tarafa gelecek şekilde yere serilirdi.Bir hafta kadar güneşte kurutulduktan sonra ‘Çırpma’ işlemine geçilir, yapraklı kısımları toprağa vurulmak suretiyle yaprakları dökülür ve ‘El bağı’ tabir edilen ve 10-15 adet çubuk demet halinde bağlanarak bırakılırdı. Birkaç gün sonra el bağlarıbirbirine dayanmak suretiyleönce ‘Seyrek evir’ daha sonra ‘Sık evir’ olarak çadır şekline getirilir ve kurumaya bırakılırdı. Son aşamada evirlerden alınan el bağları yerde 40-50tanesi bir araya getirilerek özel bir şekilde ‘Büyük bağ’ olarak sıkı bir şekilde bağlanır ve yerden kaldırılarak düzgün bir şekilde sıraya dizilirdi. Büyük bağlar ya bu şekilde satışa sunulur veya ‘Kendir gölü’ ismi verilen küçük göletlere 15-20 gün yatırılarak yumuşatılır ve daha sonra elyafı elle ‘Kecin’ denilen beyaz çubuklarından ayrılırdı. Elde edilen kendir elyafının kök kısımları özel taraklarda taranarak ayıklanır ve demet haline getirilerek ‘Kendir Kapanı, Kendir Hanı’ denilen yerde satışa sunulurdu.
Kendirin Kastamonu için önemi neydi?…
“Kendir tarımı Kastamonu çiftçisi için hem kârlı ve hemde garantili bir tarım türü idi. Ekiminden pazarlanmasına kadar köylüye yoğun iş gücü sağladığı gibi paraya ihtiyacı olan köylü elindeki kendir demetlerini pazara götürerek satar ve aynı gün tıpkı altın bozdurur gibi nakit paraya kavuşurdu.”
Toprak için faydası var mıydı?…
“Kendir ekilen tarlada takip eden birkaç yıl içinde yabani ot bitmezdi. Bu yüzden çiftçinin tarlayı ilaçlama masrafı olmazdı.”
Atıkları nasıl kullanılırdı?…
“Gölde ıslatılarak yumuşatılan kendir çubuklarının elle soyularak elyafı alındıktan sonra,‘Kecin’ dediğimiz beyaz çubukları yakacak olarak ve bilhassa ocak ve soba tutuşturmakta kullanılırdı.”
Faydası say say bitmiyor…
“Kendir tarladan çekilip evir haline getirildiğinde çocuklar için doğal bir oyun alanı haline gelir, saklambaç oynamak için köy çocuklarına bulunmaz bir ortam oluştururdu. Keza, henüz soyulmamış, yeşil kendir çubuklarından çeşitli oyuncakları çocuklar bizzat kendileri yaparak hem el becerilerini geliştirir ve hem de bunlarla oynarlardı. Ani bastıran sağanak yağmurlarda evirler tabi birer korunak olurdu.”
Kendirin yeri doldu mu Kastamonu’da?…
“Özetlemek gerekirse; kendir tarımı Kastamonu çiftçisi için son derece önemli, hayati bir tarım türü idi. Uzun yıllar evvel yasaklandıktan sonra yerini şeker pancarı ve sarımsak gibi ürünler almış olsa da, bunlar hiçbir zaman kendirin yerini dolduramadı.”
Çiftçi Yılmaz Ekmekci özünü anlattı kendirin tarladan işliğe, nasırlı avuçlardan pamuk gönüllere süren yolculuğunun…
Belki bir gün yeniden kavuşur kendir Kastamonu’suna, Kastamonu kendirine.
Kadim bir sevda çünkü…
Küllenmez.