- Hikmet Erbilgin’in güven tazelediği CHP Kastamonu İl kongresi’nin divan başkanlığını yapan eski Genel Başkan Yardımcısı Hakkı Süha Okay, “Millet İttifakı ve bileşenleri olarak adlandırılan altı siyasi parti bir ortak metni açıklayacak. Bu metnin ana başlığı; güçlendirilmiş parlamenter sistem, ama demokrasi mücadelesi. Demokrasi mi, otoriter rejim mi? Erken mi olur, baskın mı olur ama en geç 2023 haziranında sandığa gideceğiz. 2023 haziranında önümüze gelen sandıkta bir tercihte bulunacağız. Bu tercih, önce kiminle olacağıyla ilgili değil, Türkiye’ye demokrasi gelecek mi, gelmeyecek mi? Tercihin temeli budur” dedi.
- Olağanüstü kongrede konuşan PM Üyesi Kastamonu milletvekili Hasan Baltacı ise “Hepimiz aynı gemideyiz” diyen iktidarla aynı gemide olmadıklarını söyledi, bunun nedenlerini ve “Tarih hepimizi yaptıklarımızla yapmadıklarımızla söylediklerimizle ve söylemediklerimizle sınayacaktır” dedikten sonra da iktidarın nelerle sınanacağını sıraladı.
Cumhuriyet Halk Partisi’nin (CHP)Kastamonu Olağanüstü İl Kongresi dün yapıldı. “İktidar Kongresi” sloganıyla yapılan ve tek listeyle girilen kongrede Hikmet Erbilgin yeniden il başkanlığına seçildi.
197 delegeli kongrenin Divan Başkanlığını CHP eski Parti Meclis Üyesi ve eski Baro Başkanı Hakkı Süha Okay, yardımcılıklarını Alican Yılmaz, katip üyeliklerini de Melahat Karahasanoğlu ve Ercan Öztürk yaptı.
İstiklal Marşı ve saygı duruşunun ardından, hayatta olmayan partililerin anıldığı ve Gençlik Kollarının hazırladığı video gösterimi gerçekleştirildi.
Olağanüstü kongrede sırasıyla CHP Gençlik Kolları Başkanı Kubilay Çetinkaya, CHP eski Parti Meclis Üyesi ve eski Baro Başkanı Hakkı Süha Akay, CHP Parti Meclis Üyesi ve Kastamonu Milletvekili Hasan Baltacı, CHP Kastamonu İl Başkanı Hikmet Erbilgin birer konuşma konuşma yaptı. Dilek temenniler bölümünde de Şakir Kaba ve Faruk Öz söz aldı.
Hakkı Suha Okay
Kongrenin Divan Başkanlığını da yapan eski Genel Başkan Yardımcısı Hakkı Suha Okay, konuşmasında şunları söyledi:
“Rutin bir kongre için gelmiştim ama duygusal bir ortamda sizlerle beraberiz. Ben bir Kastamonuluyum.Dedem 1915 yılında Kastamonu’ya hakim olarak atanmış ve 1950 yıllarına kadar Kastamonu’da yaşamıştır. Babamın, kız kardeşimin doğumu Kastamonu’dur. Dedem, Kuva-i Milliye hareketine katıldıktan sonra Kastamonu Barosu kurucu başkanıdır. 1929’dan 1944’e kadar yani 15 yıl, Kastamonu Baro başkanlığı yapmıştır. Ama sadece Kastamonu Baro başkanlığı değil, aynı zamanda da CHP Kastamonu İl Başkanıdır. Kastamonu Belediye Başkanlığı da yapmıştır. Böylesine, Kastamonu’yla iç içe olan bir ilişkim var. 1992 yılında, Cumhuriyet Halk Partisi yeniden açıldıktan sonra Kastamonu’da yapılan ilk il kongresinde ben yine divandaydım. Aradan 30 yıl geçti ve ben yine Kastamonu’dayım, ilk kongresindeyim. Kastamonu’ya üçüncü veya dördüncü gelişim; dün de erken geldik. Dedim ki, bir Kastamonu’yu göreyim. Nasrullah Camii’ne gittik, Abdurrahman Paşa lisesine gittik; çünkü babamın mezun olduğu lise. Birçok Kastamonuludan daha fazla Kastamonuluyum. Cumhuriyet Halk Partisi 80 darbesi sonrası kapatıldığında o zamanın delegeleriyle 92 yılında kongre yapıldı. O zamanın delegelerinin büyük bir kısmı babamın arkadaşıydı. Bugün bakıyorum, genç ve dinamik bir Kastamonu örgütü. Önemli bir süreci yaşıyoruz, yarın Türkiye için tarihi bir gün. Millet İttifakı ve bileşenleri olarak adlandırılan altı siyasi parti bir ortak metni açıklayacak. Bu metnin ana başlığı; güçlendirilmiş parlamenter sistem, ama demokrasi mücadelesi. Demokrasi mi, otoriter rejim mi? Erken mi olur, baskın mı olur ama en geç 2023Haziranında sandığa gideceğiz. 2023 Haziranında önümüze gelen sandıkta bir tercihte bulunacağız. Bu tercih, önce kiminle olacağıyla ilgili değil, Türkiye’ye demokrasi gelecek mi, gelmeyecek mi? Tercihin temeli budur. Yeniden, bu ülkeye demokrasiyi getiren bir siyasi parti olan Cumhuriyet Halk Partisi, bu kez Cumhuriyetimizi yeniden demokrasiyle taçlandırmak için yola çıkmıştır. Bu yolda, samimiyetle demokrasi için mücadele kararlılığı olan birlikte yol aldığımız siyasal partiler vardır. Şunu hiç bir zaman unutmayalım. 16 Nisan 2017 referandumuyla Türkiye’de rejim değişmiştir. Yeni bir rejim oluşmuştur ve bu rejimin adı tek adam rejimidir. Şimdi biz, yeniden millet egemenliğini hakim kılmak için yola çıktı. Bu seçim, gerçekten kader seçimidir. Geçmiş seçimlerden çok farklı. Bu seçimleri kaybederek bir dahaki seçim olur diyemeyiz. Türkiye adına kaybedemeyiz. Bu sorumluluk, tüm demokratların sorumluluğundadır. Biz, tek başımıza cumhurbaşkanlığını alalım, Türkiye’yi tek başımıza yürütelim demiyoruz. Biz, evet Cumhurbaşkanlığını alalım ve ülkeye demokrasi getirelim diyoruz. Yeniden demokratik bir Türkiye’de birlikte kardeşçe yaşayalım diyoruz. Ötekileştirelim, dışlayalım diye değil, el ele birlikte yeni bir Türkiye’yi kuralım istiyoruz. 2017’de Erdoğan, ‘verin bu kardeşinize yetkiyi; Türkiye’yi uçuralım görün’ dedi. Evet Türkiye’yi uçurduk, altı ay önce 6 lira olan motorin ve benzin, şimdi 16 lira… Dört yıldır süren bir ekonomik kriz var, bu dört yılda kimsenin dayanacak gücü kalmadı. Kendimize güveneceğiz, inanacağız ve hep birlikte başaracağız. Bundan kimsenin şüphesi olmasın. AKP’nin oyu yerlerde sürünecek. Bir çok siyasi parti geldi geçti ama ekonomik krizde AKPde dayanamayacak, Erdoğanda dayanamayacak.”
Hasan Baltacı
CHP Parti Meclisi Üyesi ve Kastamonu Milletvekili Hasan Baltacı; kalplerin Ukrayna haklı ile birlikte olduğunu söyleyerek başladığı konuşmasında şöyle dedi:
“2003’te, bundan tam 19 yıl önce Amerika Irak’ı işgal etmek istediğinde yüreğimiz Irak halkının yanındaydı. Suriye savaşı patladığında, kalbimiz Suriyeli Türk, Kürt, Arap, Suriye halkının işçilerinin emekçilerinin köylülerinin kadınların çocukların gençlerin yanındaydı. Libya’da iç savaş başladığında açgözlü emperyalistler Libya’nın üzerine çöktüğünde kalbimiz yüreğimiz Libya halkının yanındaydı. Bugünde; Rusya’nın Ukrayna’ya askeri müdahalesinde kalbimiz Ukraynalı sivillerin, çocukların, kadınların, işçilerin, emekçilerin, Ukrayna halkının yanındadır. Hiçbir sebeple bir ülkenin toprak bütünlüğüne kast edecek barışına ve huzuruna kast edecek bir müdahalenin hele de silahlı bir müdahalenin tarafı olmadık olmayacağız. Her ne şart altında olursa olsun dünyanın neresinde olursa olsun savaşa karşı tereddütsüz barışın ve kardeşliğin yanındayız. Nerede olursa olsun ateş ve barutun karşısında, diyaloğun diplomasının ve işbirliğinin yanındayız. İnsanoğlunun binlerce yıl özlemini çektiğini savaşsız bir dünya mücadelesinin en ön safındayız. Çünkü; enerji uğruna, doğalgaz uğruna, petrol uğruna, pazar paylaşımı uğruna verilen emperyalist kavganın dünya halklarına ölüm ve yoksullukta başka hiçbir şey getirmediğini biliyoruz. Bu nedenle yol göstericimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün ‘Yurtta Sulh Cihanda Sulh’ ilkesine sımsıkı bağlıyız. Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün fikirlerinin ve mücadelesinin hala, sadece bize değil tüm dünya halklarına ilham ve umut vermesinden gurur duyuyoruz.”
Milletvekili Baltacı, Irak Savaşı esnasında verilen tezkerenin Meclis tarafından ret edildiğini hatırlatarak konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Bundan tam 19 yıl önce başını Amerika’nın ve Avrupalı emperyalistlerin çektiği, Irak petrolünü ele geçirmek için ilan edilen emperyalist bir savaşta, Türkiye topraklarını kullanılmasını isteyen AKP iktidarının getirmiş olduğu tezkere TBMM’de yapılan oylamada kabul edilmemişti. O gün 533 milletvekili oylamaya katıldı, 250 ret, 264 kabul, 19 çekimser oy kullanıldı. Ancak Anayasa’nın 96’ncı maddesinde öngörülen 267 salt çoğunluk sağlanamadığı için tezkere kabul edilmemiş oldu. Ve aslında bu oylamaya etki eden birçok faktör vardı. Çok iyi hatırlıyorum, o günlerde sokakta her görüşten insan savaşa karşı barışı savunuyordu. Ve henüz milletin ortak değerleri bu kadar yozlaştırılmamıştı. Çünkü o zamanlar siyaset henüz bu kadar kutuplaşmamıştı. Ve henüz hak arama mücadelesinin üzerinde bugünkü kadar büyük bir baskı yoktu. O gün teskere reddedildi çünkü milletin büyük bir çoğunluğu Amerikan askerlerinin çizmesi bu ülkeye değmesin istemiyordu. Millet savaşın vebalini almak istemiyordu. Ve henüz basın bugünkünden çok çok daha özgürdü. Sendikalar daha güçlüydü, cemaat ve tarikatlar henüz devleti bugünkü gibi içerden kuşatamamıştı, ele geçirememişti. Türkiye o gün tezkereye hayır demişti, çünkü henüz cumhuriyetin kurumları ayaktaydı. Ve devlet bugünkünden çok daha ehil ve liyakatli kadrolarla yönetiliyordu. O gün Türkiye tezkereye ‘hayır’ dedi çünkü; Gazi Mustafa Kemal’in bize bırakmış olduğu TBMM yani bu ülkenin parlamentosu bugünkünden daha güçlü, etkin ve işlevsel bir parlamentoydu. Ve henüz Türkiye tek bir adamın iki dudağı arasından çıkan kararnamelerle değil, öyle ya da böyle bir anayasayla yönetiliyordu. Bu ve daha fazla gerekçeyle Türkiye Irak Savaşı’na müdahil olmadı. İyi ki de olmadı çünkü bu sayede Irak savaşının yıkıcı etkilerinden kendisini büyük ölçüde korumuş oldu.”
Suriye tezkeresi ile ilgili tartışmalara da değinen Milletvekili Baltacı, bu konudada şunları söyledi:
“Şimdi bize diyorlar ki, ‘Suriye tezkeresine niye hayır oyu verdiniz?’ Verdiğimiz hayır oyu üzerinden bir kara propaganda yürütmeye çalışıyorlar. Çünkü mızrak çuvala sığmıyor. Çünkü AKP’nin anlatacağı hiçbir hikâye kalmadı. Çünkü bunların ne Kastamonu’ya, ne Türkiye’ye söyleyecekleri tek bir söz yok. O nedenle sayın Metin Çelik iki de bir tezkereye verdiğimiz hayır oyundan bahsediyor. Hayır dedik çünkü; bu savaşın ortağı olmak istemiyoruz. Hayır dedik çünkü Suriye savaşının bedelini daha fazla ödemek istemiyoruz. Hayır dedik çünkü hiçbir askerimizin burnu kanasın istemiyoruz. Hayır dedik çünkü biz komşularımızla ve dünyayla barış içinde yaşamak istiyoruz. Hayır dedik çünkü Suriye’de 34 askerimiz şehit olduğunda Putin’in kapısında çaresiz ve aciz bir şekilde bekleyen bir iktidara yetki vermek istemiyoruz. Kendi çocuklarına çürük raporu alıp askere göndermeyen bir iktidara milletin çocuklarını kurban etmek istemiyoruz. Ama sayın Metin Çelik’e kendi partisinin tarihini hatırlamak isterim. 2001’de kurulan AKP 2002’de iktidara gelmeden önce yani mecliste henüz muhalefetteyken Meclis’e gönderilen üç tezkereye hayır dedi. Bunlardan biri Afganistan tezkeresiydi, ikisi de Kuzey Irak tezkeresiydi. O gün muhalefetteyken tezkerelere hayır oyu veren iktidar, Cumhuriyet Halk Partisi’ne Suriye tezkeresine hayır oyu verdiği için hain diyecek kadar ikiyüzlü, çaresiz ve zavallıdır. Çünkü ekonomik krizle yoksullaşan, yolsuzluklarla hazinesi boşaltılan, işsizlikle bunalan bir ülkeyi ancak ve ancak savaşla yönetebileceklerini düşünüyorlar. Onun için dünyanın neresinde bir savaş çıksa, nerede bir top patlasa ellerini ovuşturuyorlar. Çünkü gemi karaya oturdu.”
İktidarla aynı gemide olmadıklarını söyleyen Baltacı, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Şimdi diyorlar ki; ‘Hepimiz aynı gemideyiz’ diyorlar. Biz bu ülkenin şeker fabrikalarını, kağıt fabrikalarını satanlarla aynı gemide değiliz. Biz bu ülkenin elektrik dağıtım şirketini bölüp, parçalayıp peşkeş çekenlerle aynı gemide değiliz. Biz esnafın Halk Bankası’nı, çiftçinin Ziraat Bankası’nı varlık fonuna devredip içini boşaltanlarla aynı gemide değiliz. Biz bu ülkenin yollarını, köprülerini, havaalanlarını, limanlarını, hastanelerini tefecilere ipotek verenlerle aynı gemide değiliz. Biz kendi bakanlığına dezenfektan satan Ruhsar Pekcan’la aynı gemide değiliz. Biz mafyayla, suç örgütleriyle, uyuşturucu satanlarla fotoğrafı olan Süleyman Soylu’yla aynı gemide değiliz. Biz FETÖ güzellemesi yapan Bekir Bozdağ’la aynı gemide değiliz. Biz ihalelerin peşkeş çekildiği 5’li çeteyle aynı gemide değiliz.”
Milletvekili Baltacı, göreve hazır olduklarını ifade ettikten sonra konuşmasını şöyle sonlandırdı:
“Tarih hepimizi yaptıklarımızla yapmadıklarımızla söylediklerimizle ve söylemediklerimizle sınayacaktır.
Ecevit’i Kıbrıs Harekatı’nda gaz kuyruklarıyla eleştirenler, bugün benzin kuyruklarıyla sınanacak. İkinci Dünya Savaşı’nın ağır koşullarında ki ekmek kuyrukları üzerinden siyaset yapanlar, halk ekmek büfeleri önündeki ucuz ekmek kuyruklarıyla, Tarım Kredi önündeki ucuz yağ kuyruklarıyla sınanacaktır.
Dün hastane kuyrukları üzerinden siyaset yapanlar, alınamayan randevular, getirilemeyen doktorlar, yoğun bakımda yer bulamadığı için uzun ve yorucu sevk yollarına sürülen Kastamonuluların çilesiyle sınanacaktır.
‘Yol yaptık, köprü yaptık’ diyenler, yıllardır yapılmayan Tosya yoluyla, Daday yolunda yitirdiğimiz canlarla sınanacaktır.
Memleketi inşallah, maşallah, hamdolsun ile yönetmek isteyenler Kastamonu’da sadece 2021 yılında kapanan 849 şirket ve işyerinde yitirilen emekle sınanacaktır.
Üç beş yerden maaş almaya utanmayanlar, üç beş diploması olduğu halde işsiz kalan milyonlarca gencin hayalleriyle sınanacaktır.
‘Dönüşü yok, satılacak’ diyenler, çiftçisi pancar ekmiş, fabrikası şeker üretmişken yandaşlardan sıra bulup da şeker alamayan Kastamonulu çekme helva üreticilerinin ve işçilerinin alın teriyle sınanacaktır.
Üyesi olduğu Arıcılar Birliği iktidarın yandaşı olmadığı için yanı başındaki fabrikadan şeker alamayan ve arılarını besleyemeyen Kastamonulu bal üreticilerine yaptığınız zulümle sınanacaktır.
Milleti sosyal yardımlara muhtaç edenler, elektrik faturasını ödeyemediği için karanlıkta, doğalgazını ödeyemediği için soğukta kalan binlerce garibanın yalnızlığıyla sınanacaktır.
Sel felaketinden sonra felaketi fırsat bilip ihaleleri pazarlık usulüyle yandaşlar arasında pay edenler, sel felaketi nedeniyle evini barkını kaybettiği halde yeni evleri için borçlandırılan Bozkurtlu afetzedelerin kederiyle sınanacaktır.
Demirören kredi borcunu ödemediğinde sesini çıkarmayanlar mahsulü para etmediği ve borcunu ödeyemediği için tarlasına traktörüne haciz konulan Taşköprülü sarımsak üreticisinin çaresizliğiyle sınanacaktır. Üç beş esnafın para kazanması uğruna 30 kilometrelik Maden yolunu 20 senede bitirmeyenler, Doğanyurtlu hemşerilerimizin kimsesizliğiyle sınanacaktır. Orman zengini Kastamonumuzda sobada yakacak odunu kalmayan orman köylüsünün öfkesiyle sınanacaktır.
Ravza Kavakçı, Fatma Betül Sayan Kaya ve Rabia İlhan Kalender’e İBB üzerinden 5,8 milyon TL burs verip yurtdışına yollayanlar, yedi sülalesine güvenceli bir iş ve ballı maaşlar bağlayanlar, ataması yapılmadığı için intihar ettiğinde cebinden 6 lira çıkan İbrahim öğretmenin acısıyla sınanacaktır.
Çocuk kardiyolojisi olmadığı için dün toprağa verdiğimiz 15 yaşındaki Şevval Ceren kardeşimizin annesinin gözyaşları ile sınanacaktır.
Ve bizlerde bu partinin üyeleri, yöneticileri, seçilmişleri ve dostlarımız, umudu ve adaleti iktidar yapıp yapamayacağımızla sınanacağız.
Biz buradayız, biz varız, biz hazırız.”
Hikmet Erbilgin
Kongredeki seçime tek aday olarak giren CHP İl Başkanı Hikmet Erbilgin, Merkez İlçe Kongresi’nde yaşananlaradeğindiği konuşmasında şunları söyledi:
“Kongrelerimiz Kastamonu’da partimizi büyütme ve toplumla buluşturma kararlılığının bir yansımasıdır. Bu nedenle hem merkez ile hem il yönetiminde görev yaptığımız bayrağı devretmekte bir an tereddüt etmeyen, fedakarlık, dayanışma ve yardımlaşmanın en güzel örneklerini gösteren, siyaseti kariyer planlamasından öte demokrasi arayışının bir aracı olarak gören yönetici arkadaşlarıma şükranlarımı sunuyorum. Hepinizin de bildiği gibi bu salonda geçen hafta merkez ilçe kongremizi, demokratik, özgür, adil ve refah içinde yaşayacak bir Kastamonu umudunun taşıyıcısı olarak topladık. Kongremizde seçilen İlke Başkan ve yönetim kuruluna sorumluluklarının büyük olduğu bilinciyle çalışmalarında başarılar diliyorum. Kongremizin iradesine başvuran Özgür Ergülenoğlu ve listesini tebrik ediyorum. Partimizin öz evlatları olarak kongrenin kaybedeni değil parti iradesi ve disiplini içinde adalet, özgürlük ve iktidar mücadelesinin paydaşları olduklarını hatırlatıyor partimizin ortak mücadelesine sarsılmaz bir kararlılık ile katkı sunmalarını umut ediyor ve bekliyorum. Bu vesile ile ilçe kongremiz ve öncesi ile ilgili birkaç hususa değinmek isterim. İl Başkanı olarak temel görevlerimden birisi parti içinde eşgüdüm ve uyumu sağlamak. Parti içi demokrasiyi gevezeliğe indirgenmiş içi boş bir kavram yerine parti birikimlerinin tümünden süzülerek gelen toplum ile bütünleşmenin dayanağına dönüşmüş bir disiplin anlayışı ile anlamlı buluyorum. İşte tam da bu nedenle kongre öncesi milletin oyları ile seçilen meclis üyemizin parti yetkili organlarına danışmasının doğru olacağını ilettim. Belediye Meclisi görevini Kastamonu’nun ihtiyaç ve taleplerini gözeten biçimde daha etkili yapmasını önerdim. Şimdi hal böyleyken kongrede taraflı davrandığımız eleştirisini yerinde bulmuyorum. Hele hele delegasyonumuza baskı uygulandığı iddiası bu partinin köklerini, tarihini hiç tanımamaktan, bilmemekten hırs ile heyecanın birbirine karışmasından kaynaklandığını düşünüyorum. Yoksa mayasında Kuvayi-Milliye olan bu parti delegelerine ifade edilen sözlerden en başta söyleyenin üzüldüğünden eminim. Ayrıca değerli arkadaşlar meclis grubumuzun da başkanı olarak seçildiği günden bu yana 61 meclis oturumundan 26’sına katılmayan Sayın Ergülenoğlu’nun bizlerin iradesini yeterli temsil etmediği ve kendisini seçen iradeye gerekli özeni göstermediğini düşünüyorum. Mesele kimin ne olacağından öte, kimin hangi kariyer planlamasından öte partinin toplumla bütünleşmesidir. Çalıştığı kurum ile özdeşleşen pek az kişi vardır. O özdeşleşme o kurumun iyi ve zor zamanlarına iniş ve çıkışlarına şahitlik etmekle ilgilidir. İşte tam 22 yıldır aynı sendikada emek veren ter döken, ömrünün 22 yılını sendikasına veren hatta kendi kurumunu aşan Kastamonu sendikal mücadelesinin yakından tanıdığı Kastamonu demokratik kitle örgütlerinin yakından tanıdığı yol arkadaşımıza ilçe başkanımıza maaş üzerinden eleştirmeye kalkışmak aymazlıktır. Hırsına yenik düşmektir. Yakışmamıştır. Bu ifadeler toplum vicdanında mahkum olmuştur.”
Hikmet Erbilgin, üye sayılarının her geçen gün arttığını söylediği konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Bir siyasi parti, ne bir il başkanı ne de bir milletvekiliyle yükselebilir. Bir siyasi parti, örgütlü bir çalışmayla yükselebilir. Göreve geldiğimizde 512 köyünde üyesi yoktu. Genel Başkanımızın bizi görevlendirdiği 3 Kasım 2020 tarihinde 420 köyde partimiz temsil edilmemekteydi. Şimdi bu salonda ilçe başkanlarımız, yöneticilerimiz, milletvekilimizle birlikte el birliğiyle birlikte Kastamonu’yu karış karış dolaşıyoruz. Şu anda üyesiz köy sayımız 180’in altına indi. İlçe başkanlarımızdan birinci istediğim mesele, bir an önce üyesiz köy meselesini aşmaktır. Cumhuriyet Halk Partisi’ne ömrünü vermiş büyüklerimiz var aramızda, işte o ömür verenler şu anda 18 yaşında merkez ilçe gençlik kolları başkanımıza umudunu teslim etti. Sadece Merkez İlçede sadece 120 civarında 18-22 yaş arası gencimiz üye oldu. Bu umudu, gençlere sizler veriyorsunuz. Her birimiz, Kastamonu’nun bir kadın şehri olduğunu iddia ederiz, ancak uzun zamandır bunun gereğini yapacak tutum ve davranıştan uzak durduk. İşte tam da bugün, bu kongreye sizlerin huzuruna çıkmadan önce kadın sayımızda önemli bir artış var. Şenpazar, Abana ve Merkez İlçe’yi birer kadın ilçe başkanı yönetiyor, hepsiyle gurur duyuyor ve emekleri için teşekkür ediyorum. Bu memlekette ilgili demokrasi arayışında olanlar, partinin verdiği her görevi yaparım deyip kenara çekilemezler. Başta İnebolu Demokrasi Platformu ve geçen hafta burada aday çıkan arkadaşlarımızı, partinin öz evlatları olarak görmekle birlikte partinin vereceği görevleri yerine getirmeye davet ediyorum. Eğer bu kongre salonu, iradesini bizlere temsil ederse, içlerinde kurultay delegelerimizin de olduğunu, kendisini bu partiden mağlup olarak görenlerin, yerinin partinin içi olduğunu bilerek göreve davet ediyorum.”
YÖNETİM KURULU
CHP’nin Hikmet Erbilgin başkanlığındakiyeni il yönetim kurulu şu isimlerden oluştu:
Umut Araç, Recep Akgül, Kader Fatih Aşçıoğlu, Vuslat Atak, Deniz Bakar, Kübra Balcı, Sevim Bıyıklı, Eda Büyükdemirci, Sinan Demirci, Galip Güdücü, Melahat Karahasanoğlu, Serkan Karayılan, Nebahat Kargacıoğlu, Özlem Eylem Kurt, Ümit Levent Kurtoğlu, Abdullah Burak Livan, Erfain Tekin, Cihan Tosyalıoğlu, Ahmet Türkmenoğlu ve Emre Uzunoğlu.
Cengiz MUHZİROĞLU