Karaçomak ve Gökırmak ovasına sanayi atıkları ve şehir kanalizasyonu karıştığı yönündeki iddiaları araştırmak isteyen İl Genel Meclisi Çevre ve Sağlık Komisyonu, ne DSİ’den ne de Çevre ve Şehircilik Müdürlüğünden muhatap bulabildi.
Bölgedeki incelemeyi yüzeysel olarak yapabilen Komisyonun Başkanı Cemalettin Sarı, konuyla ilgili istedikleri bilgileri alabilecekleri muhatap bulamadıklarını belirtti ve belli bölgelerde karşılaştıkları kirliliğin nedenlerinin nüfus artışı, kentleşme, sanayileşme ve kimyasal gübre kaynaklı olabileceğini söyledi.
İl Genel Meclisi’nin dünkü oturumunda, Karaçomak ve Gökırmak ovasında yaşanan çevre kirliliği iddiaları üzerine Çevre ve Sağlık Komisyonu’nun hazırladığı rapor görüşüldü.
Kastamonu’nun sebze ve meyve ihtiyacının karşılandığı, Taşköprü sarımsağının da yetiştirildiği bölge olan Karaçomak ve Gökırmak ovası üzerinde tarım arazilerinin sulamasında kullanılan dere yataklarına sanayi atıkları ve şehir kanalizasyonunun arıtma yapılmadan bırakıldığı iddiaları üzerine İl Genel Meclisi Çevre ve Sağlık Komisyonu bölgede incelemelerde bulundu.
Çevre ve Şehircilik ile DSİ Bölge Müdürlüğü’nden hiçbir yetkilinin kendilerine bu inceleme esnasında refakat etmediğini belirten Çevre ve Sağlık Komisyonu üyeleri raporda, incelemeyi kendilerinin yüzeysel olarak yapabildiklerini belirtti.
Komisyon Başkanı Cemalettin Sarı, Devlet Su İşleri (DSİ) Bölge Müdürlüğü ile Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğünden görüş istendiğini fakat buna da cevap gelmediği belirtti ve muhatap bulamadıklarını söyledi.
Fotoğraflar eşliğinde Meclis’e sunum yapan Komisyon Başkanı Cemalettin Sarı, ilgili kurumların raporlarıyla konunun daha net anlaşılabileceğini, ancak yine de kendilerinin yaptığı araştırmalar neticesinde su kirliliğini 4 ana başlık altında topladıklarını belirterek şunları söyledi:
“Komisyon olarak suyun bazı bölümlerinin yüzeysel olarak kirli olduğunu gördük ve fotoğrafladık. İlgili kurumların raporları ile konu daha net anlaşılabilir. Kirliliği 4 ana başlıkta toplayacak olursak bunlar; Nüfus Artışı, Kentleşme, Sanayileşme ve Tarımsal Mücadele İlaçları ve Kimyasal Gübreler olarak sıralanabilir. Yukarıda belirtilen Sanayi ve Endüstri artıklarının arıtılmadan akarsulara verilmesi veya bu atıkların toprağa gömülmesi sonucu bu atıklar yağmur sularına karışarak yeraltı sularının kirlenmesine sebep olabilmektedir. Günümüzde içme ve sulamada kullandığımız sularda lağım suları ile kirlenirse hastalık daha çabuk bulaşacağı gibi, bakteri ve virüs oranı artarak tifo, dizanteri, hepatit, kolera gibi diğer hastalıklara yol açabilecektir. Toprak kirliliğinin önlenmesi için verimli tarım alanlarına sanayi tesisleri ve yerleşim alanları kurulmamalı ve sanayi atıkları arıtılmadan toprağa verilmemelidir. Besinlerin bileşiminde doğal olarak bulunan nikel maddesinin kirli atıkların sulara karışması ve bitkiler tarafından alınmasıyla bitki yapısındaki miktarı önemli derecede artmaktadır. Bu bitkilerin tüketilmesiyle fazla miktarda nikel maddesi vücuda alınmakta ve buna bağlı olarak böbrek yetmezliği, karaciğer bozukluğu ve bazı kanser türlerinin oluşumuna neden olabilmektedir. Havada yoğun olarak bulunan kurşun oksit havadan su kaynaklarına dolayısıyla besinlere bulaşarak insan sağlığına zaralar verebilir. Bu elementin özellikle ağız, yemek borusu, akciğer, meme ve kalın bağırsak gibi önemli kanser türlerinde önemli rol oynadığı görülmüştür. Eski su dağıtım sistemlerinde kullanılan kurşunun çocukların sinirsel gelişimi ve davranış bozukluğuna yol açtığı görülmüştür. Canlı yaşam ve dünyanın doğal dengesi için gerekli olan suyun çeşitli nedenlerle kirlenmesi sonucu gerek çevreye ve gerekse insan yaşamına verdiği zararlar oldukça önemlidir. Bu bilinçten yola çıkarak yaşamımızı önemli oranda etkileyen su kirliliğini önleyebilmek için yapılması ve alınması gereken önlemler bulunmaktadır. Öncelikle tarım ilaçları ve yapay gübreler yetkili kuruluşların önerisine göre kullanılmalıdır. Sanayi atıkları arıtılmadan su kaynaklarına boşaltılmamalıdır. İçme suyu olarak kullanılan su kaynakları dışarıdan hayvanların girmesini engelleyecek biçimde çevrelenerek kirlenmenin önlenmesi gerekmektedir. Kaynak sularına yakın bölgelerde endüstri kuruluşu, hayvan çiftlikleri kurulmamalıdır. İçme suyu havzaları yakınında suların kirlenmesine yol açacak faaliyetler yapılmamalıdır. İçme suyu şebekeden verildiğinde klor ve ozon gibi dezenfekte edici maddelerle mikroplardan arındırılmalıdır.”
MHP Merkez İlçe İGM üyesi Hüsnü Dıngıloğlu konuyla ilgili yaptığı açıklamada, “Çocuklarımızın sağlığından şüpheliyiz. En çok tedirgin olduğumuz topraklardır. Torunlarımıza bırakacağımız topraktır. Karaçomak’ta kalıcı bir tabaka oluşuyor. Yılda 2 defa patlatma yapıldığı halde su toprağın altında kalmıyor. Dere yatağına atılan sanayi atıkları ve kimyasalların tamamı tabaka olarak oluşuyor. Bu sorun uzun süredir devam etmektedir. 3 ya da 5 aylık bir durum değildir” diye konuştu.
Rapor yapılan müzakerelerin ardından DSİ Bölge Müdürlüğü’ne ve Çevre Şehircilik Müdürlüğü’ne gönderildi.