Leyla ile Mecnun, Kerem ile Aslı veya Ferhat ile Şirin gibi bir aşk hikâyesi değil bu. Dünya güzeli bir kız ile hayvan bile olamayacak bir caninin cinayet hikâyesi maalesef.
Ceren; 20 yaşında balerin, Ordu Üniversitesi Müzik ve Sahne Sanatları Fakültesi öğrencisi.
Özgür; adam öldürmeye teşebbüsten hırsızlığa, uyuşturucudan gaspa 12 suç kaydı bulunan pislik, adi bir mahlûkat.
Ortak özelliklerimi? Yok işte, yok. İnsanı kahredende bu işte. Bu ikisi nasıl bir hikâyenin ortak karakteri olabilir?
Anlatayım… Özgür bu kadar suçu işler, 14 yıl önce bir genci bıçaklar, ciğeri ve dalağı alınan genç zoraki hayata tutunur. Özgür mahkemede takım elbise giyer, kravat takar, hapishanede yere tükürmez, etrafı kirletmez, yerlere çöp atmaz iyi hal(!) indirimi alır. Açık cezaevine geçen Özgür burada da sayısız iyi hal(!) sebebi ile idarecilerin gözüne girer. Artık çarşı iznini hak etmiştir. Çarşı izninde kaçma hakkını kullanan Özgür iki gün firari olarak dolaşır. İdareciler ne Özgürü yakalar nede duyuru yapar. Aramızda dolaşan Özgür artık istediği insanı öldürmede tam anlamı ile özgürdür.
Ceren’i seçer.
Kızınız olduğunu düşünün…
Kız kardeşiniz olduğunu düşünün…
Ablanız olduğunu düşünün…
Arkadaşınız olduğunu düşünün…
Ya da tanımadığınız bir genç kız olmuş olsun. Ne fark eder?
20 yaşında bir genç kız doğum gününün haftasında bu mahlûkat tarafından katledildi. Yakalanırken bile iki polisi yaraladı. Bir çocuğun, bir kadının hayatını kararttı. İyi hali(!) devam ederse tekrar salın bu mahlûkatı bir de erkek öldürsün. O eksik kalmış.
Geçen aylarda da yine iyi hali(!) için izinli çıkmış bir cani, genç bir üniversite öğrencisi hemşerimizi İstanbul’un göbeğinde öldürdü.
Adalet bu mu?
Bu cinayetlerin olduğu aynı dönemde af kanunu da konuşuluyor. Affedin gitsin hepsini! Bu canilerin adam öldürme özgürlüğü kısıtlanmasın!
Hatta salın tüm canileri dışarı, bizi alın içeri. Hapishane dışarıdan daha güvenli. Ekmek elden su gölden yaşayalım. Özgürlüğünüzden oluruz ama canımızdan kıymetli değil ya.
Not: 10 Aralık 1919 ilk kadın mitinginin 100. yıldönümünde hala kadın cinayeti konuşup, yazıyorsak 100 yılda bir adım atmış sayılmayız.
Feza TİRYAKİ