AK Parti Milletvekili Metin Çelik, partisinin 17 yıllık iktidarında yapılan çalışmaları ve Tıp Fakültesi konusu başta olmak üzere gündeme dair konuları değerlendirdi.
AK Parti Kastamonu Milletvekili Metin Çelik, dün partisinin İGM Grup toplantısında gündeme dair açıklamaların yanı sıra AK Parti iktidarının 17 yılını değerlendirdi.
“DİK DURAN BİR AK PARTİ VAR”
Metin Çelik, açıklamalarında şunlara değindi:
“Eski Türkiye, 17 yıllık AK Parti döneminde geride kaldı. Vesayet odaklarına en büyük mücadeleler verildi. Türkiye’de demokrasiyi biraz daha yukarılara taşıdık. Bir taraftan baktığımızda ise Türkiye ekonomik manada da AK Parti döneminde büyük değişime ve dönüşüme ulaştı. Ekonomi 3-3,5 kat büyüdü. Bunu reel anlamda söylüyorum, parasal anlamda söylemiyorum. Türkiye’nin milli geliri üç katından fazla arttı. Kişi başına düşen gelir 3 katından fazla arttı. Türkiye’nin bu gidişatını durdurmak isteyenler oldu. Özellikle 2013 yılından itibaren ardı arkasına siyasi, ekonomik, askeri darbe girişimlerine maruz kalan bir Türkiye, bir AK Parti iktidarı gördük. Hepsini milletimizin desteğiyle Cumhurbaşkanımızın büyük liderliğiyle aştık. Bugün terör örgütlerine karşı terör örgütlerinin arkasındaki ülkelere karşı dik duran, savunma sanayisinin yüzde 15 yerlilikten alıp bugün yüzde 60 yerliliklere taşıyan bir Türkiye var. Bugün mazlumlara sahip çıkan, milletinin çıkarlarını her şeyin üzerinde tutan bir AK Parti iktidarı var.”
KÖYDES ÇALIŞMALARI
“Kastamonu’da da 17 yıllık iktidarımızda 100 yıllık, 50 yıllık beklentilerimizin bir bir hayata geçtiğini gördük. Bunların başında Kastamonu Havalimanı, Ilgaz 15 Temmuz İstiklal Tüneli yer alıyor. Tabii ki Doğalgaz’da 2007 yılında Kastamonu’ya geldi. 80 yıllık cumhuriyet tarihinde 47 kilometre yapılmış olan duble yolu, bugün 330 kilometreye getirmiş bir AK Parti iktidarı var. 17 yılda 15 milyar TL’nin üzerinde Kastamonu’ya yapılan doğrudan yatırım var. Bunların yaklaşık 4 milyar TL’si ulaşım altyapısıyla ilgili. KÖYDES çalışmalarına gelindiğinde Kastamonu çok geniş bir coğrafya. 1050 köye sahip. Bazen mahallelerimiz köy oluyor, bazen köylerimiz mahalle oluyor ama ben kabaca 1050 köy diyorum. Bu 1050 köyümüzün 3600 yerleşim birimi var. 10 bin kilometreyi aşkın yol ağına sahibiz. Cumhurbaşkanımızın 2005 yılından itibaren ortaya koyduğu vizyonla KÖYDES çalışmalarının Köylere Hizmet Götürme Birlikleri eliyle yani Ankara’dan değil, Ankara buraya illere, ilçelere, buralarda kurulan köylere hizmet götürme birliklerine ödenekleri gönderdi. Eskiden bir menfez yapımı için Ankara’dan programa alınması gerekirdi. Bütün bunlar hamdolsun ortadan kalktı. Peki, ne oldu? 2002’de Kastamonu’daki asfalt oranımız neydi? Bugün ne oldu? Evet, bazen eleştiriler oluyor, elbette olacak. Biz neredeydik nereye geldik, buna bakıyoruz. Bugün 3 bin kilometre asfalt uzunluğuna ulaştığımızı görüyoruz. 2015 yılından itibaren de özellikle çoğu nüfus yoğunluğunun fazla olduğu grup yollarından başlamak kaydıyla köylerimizin sıcak asfaltla, beton yollarla tanıştırmanın mutluluğunu yaşıyoruz. Kastamonu’da bugün 135 bin civarında köylerde yaşayan insanımız var. Kırsalda yaşayan insanımız var. Türkiye’de bu oran Kastamonu kadar değil, hala değil yüzde 20’lerde ama Kastamonu’da bu oran yüzde 35’lerde. Bir taraftan da şehirde oturan veya büyükşehirde oturan vatandaşlarımızın hemşerilerimizin köylerle olan bağlantısı da var. Yani sadece köylerde oturanları düşünmüyoruz. Köylerle bağlantısı olan, sürekli gidip gelen kardeşlerimiz için de bunlar çok çok önemli. Kastamonu KÖYDES’te zaten 2005’ten itibaren her zaman ilk üç il arasındaydı ama 2016 yılından itibaren en fazla ödemeyi alan iliz. İnşallah hedefimiz önümüzdeki süreçte bu ödenekleri biraz daha artırmak.”
KENDİR ÜRETİMİ
“SEKA özelleştirildi kendir bitti diyorlar. Hayır tam tersi. SEKA’nın özelleştirilmesi bir sebep değil bir sonuçtur. O gün Tarım İl Müdürümüz olan şu anda da Bakanlıkta görev yapan değerli kardeşimiz İhsan Emiralioğlu’da üzerine basa basa söyledi. 90’lı yılların sonundan itibaren kendirde sürekli bir geri gidiş oldu, bunun sebepleri var. Başka ürünlerin başka hammaddelerin daha ucuza temin edilmesi gibi. SEKA kapatılırken kendir üretimi neredeyse bitme noktasına zaten gelmişti. Bu özelleştirme kararını da AK Parti almadı. 1998 yılında SEKA Fabrikaları’nın o günkü hükümet tarafından özelleştirme kararı alınmıştır. Dolayısıyla bunu bir sebep olarak gösterip, ileri geri konuşup halkın kafasını karıştırıp, sanki AK Parti bu meseleyi bu hale getirmiş gibi anlam çıkarmaya çalışanlar maalesef iyi niyetli değiller. Biz her meselede olduğu gibi yaklaşımlara bakıp iyi niyetli mi değil mi, maksatlı mı değil mi bunu anlayabiliyoruz. Kendirin tekrar gündeme gelmesi Sayın Cumhurbaşkanımızın ateşlemesi ile oldu. Bu konudaki farkındalığı arttırmasıyla oldu. Devletin artık fabrika açması zor. Kim açacak, özel sektör açacak. Müteşebbise devlet kredi imkanları yaratacak. Bize talepler geldiğinde biz önüne düşeceğiz, kiminle görüşülmesi gerekiyorsa da onunla görüşürüz.”
“TÜRKİYE EMİN ADIMLARLA YOLUNA DEVAM EDİYOR”
“Türkiye başını kaldırdıktan, gücünü göstermeye başladıktan sonra onu çekemeyen, bölgede ve dünyada söz sahibi olmasını istemeyen güçlerin ortaya koyduğu oyunlar var. 15 Temmuz darbe girişimi, terör örgütleri üzerinden üzerimize yönelen saldırılar. FETÖ, PKK, YPG, DAEŞ bütün bunlarla Türkiye’nin bu hızlı yükselişini durdurmaya çalışan ülkeler var. Ülkelerin içindeki belli klikler var, bunlara karşı biz bir mücadele ortaya koyuyoruz. Etrafımıza bakın, Irak’a bakın, Suriye’ye bakın, Lübnan’a bakın. Şu ortamda Türkiye hamdolsun yoluna emin adımlarla devam ediyor. Savunma sanayisini güçlendiriyor. 15 Temmuz darbe girişiminin üzerinden bir ay geçmişken, Fırat Kalkanı Harekatını yapan bir Türkiye var artık. 2017’de Afrin’e hareket yapan, 4 bin kilometrekareyi kontrol altına alan bir Türkiye var. Böylece ne oldu, benim Hatay’da 18 yaşındaki yatağında uyuyan genç kardeşimi artık füzelerle öldüremiyorlar. Türkiye sadece söz söylemediğini icraata geçirdiğini zaten önceki harekatlarda göstermişti. Barış Pınarı Harekatıyla da bunun en önemli aşamasını ortaya koydu. Peki, 15 Temmuz’la ilgili tek bir söz söylemeyen, şehrimizdeki CHP’nin önde gelen arkadaşları, daha önce Gaziler Günü’ndeki konuşmamda da söylediğim gibi yine bir şey söylemiyorlar. Siz buralarda konuşmayacaksınız da, 15 Temmuz programlarına gelmeyeceksiniz de, neye geleceksiniz? Siz Barış Pınarı Harekatı başladığında ağzınızdan tek bir cümle, kaleminizden, telefonunuzun tuşundan tek bir cümle sarf etmeyeceksiniz de nerede sarf edeceksiniz? Bakın tek bir olumlu beyanatları var mı Barış Pınarı Harekatıyla ilgili. Yok. Baktım özellikle baktım yok. Yani Barış Pınarı Harekatı başlamış Türkiye bütün gücüyle buna destek oluyor, tek bir kelam yok. Ya biz sizin başka söylediğiniz şeylere nasıl itibar edeceğiz. Siz böyle önemli bir konuda eğer bir pozisyon almıyorsanız, eğer olumlu bir beyanatta bulunmuyorsanız, Kastamonu ile ilgili diğer konularda Türkiye ile ilgili diğer konular da ekonomiyle ilgili sağlıkla ilgili eğitimle ilgili konularda söylediklerinizin bizim için hiçbir kıymeti yok.”
TIP FAKÜLTESİ VE VAKIF KONUSU
“Tıp fakültesi konusu ilk olarak 2007’de gündeme geldi. 1996 yılında devlet hastanesi olarak başlanan 250 yataklı binayı, 2003’e gelindiğinde bir ilerleme kaydedilememiş hastaneyi, 2006 yılında açılacak hale getirmiştik. 2007’de de zamanın önde gelen abilerimiz bunun iyi olacağını düşünerek Hacettepe Üniversitesi’ne Tıp Fakültesi açılması, onun da buraya gelmesiyle ilgili bir girişimde bulundu. O günkü Sağlık Bakanımız farklı bir pozisyon aldı. Eğer geleceklerse ayrı bina yaparız bunu bir an önce devreye sokalım dedi. Fakat bu şekilde oldu, bu bina devredildi. Biz eski devlet hastanesinde sağlık hizmeti sunmaya devam ettik. Tabii zaman ilerledi 2007, 2008, 2009, 2010, 2011. 2011 yılında ben İl Başkanı oldum, ondan sonraki süreci daha iyi biliyorum. 2011 yılına gelindiğinde hala bu ödeneklerin Kastamonu’daki yarım kalan binalara harcamadığını gördüm, ödenekler ayrılıyor, Hacettepe Tıp Fakültesi notu düşülüyor. Ama Hacettepe Üniversitesi Kastamonu Tıp Fakültesi notu düşülerek ayrılan ödenekleri Hacettepe’nin Ankara’daki borçlarına harcıyordu. O gün il başkanı olarak ben, milletvekilimizle birlikte Sağlık Bakanımıza gittik, 2011’in Ağustos ayında. Dedik ki siz haklı çıktınız, Hacettepe Üniversitesi buraya gelmeyi düşünmüyor, bize yeni bir hastane yapın, bizim hastane şartlarımız yetersiz dedik. Sağlık Bakanımız da sağ olsun bizi kırmadı, o gün 2011 Ağustos ayında yeni bir hastaneyle ilgili çalışmalara talimat verdi. 2013 yılına geldik, 2013 yılının sonunda Sayın Cumhurbaşkanımızdan hastanenin yapımını rica ettik. 2014 yatırım programında olmamasına rağmen Sayın Cumhurbaşkanımızın talimatlarıyla TOKİ tarafından hızlı bir şekilde ihalesi yapıldı Nisan ayında, Ağustos ayında Sayın Bakanımızın buraya gelişiyle Mehmet Müezzinoğlu’nun katılımıyla devlet hastanemizin temel atıldı. 2 yıl gibi bir kısa bir sürede 400 yataklı hatta 500 yatağa kadar çıkabilecek çok güzel imkanlara sahip devlet hastanemize 2017 yılında açma imkanına kavuştuk. Tabii bu arada neler oldu? Tıp Fakültesi’nin yine biz yürümesini istiyorduk. Ama Hacettepe’nin tavrı ortadaydı. Yani buraya gelme gibi bir niyetleri yoktu. Biz o süreçten itibaren yeni hastane kararının alınması sürecinden itibaren Tıp Fakültesinin Kastamonu Üniversitesi’ne devriyle ilgili pozisyon aldık. Fakat buna da karşı çıkanlar oldu. Yani özellikle bugün bazı konuları gündeme getiren arkadaşlar, Kastamonu Üniversitesi bu işi yapamaz, mutlaka Hacettepe gelsin dediler. O süreçte 1-2 yıl gibi bir kayıp söz konusu oldu. Fakat biz kararımızda ısrarcı davrandık ve Bakanlar Kurulu’ndan buradaki devir teslim imzalanmasının arkasından 2015 yılı Ağustos ayında Bakanlar Kurulu tarafından Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi, Kastamonu Üniversitesi Tıp Fakültesi’ne devredildi. Binaların devri hemen mümkün olmadı. Devam eden davalar var. Biz o sürecin içerisine de dahil olduk ve halihazır durumlarını tespit ettik. İki üniversite bir araya geldi ve biz binaları teslim aldık. Ondan sonraki süreç tekrar bunu yatırım programına alınması oldu. Çünkü binalar yarım, tekrar yatırım programına alınması gerekiyordu. Kalkınma Bakanımızla görüştük ve sağ olsun yardımcı oldu. İlk planda eğitim binası olarak şu anda inşaatı devam eden binanın yatırım programına alınması sağlandı. İhalesi yapıldı. Geçen yıl çalışmalara başlandı. Bu konuyla ilgili geçen yıl ayrılan ödenek kullanıldı, bu sene ayrılan 6 milyon lira ödenek maalesef henüz kullanılmamış durumda. Yani şuanda eğitim binasıyla ilgili inşaata para ayrılıyor ve şuanda kullanılamıyor. Yıl bitmek üzere. Müteahhidin maalesef yaşadığı sorunlar var. O konuyla ilgili de sağ olsun Rektörümüz konuyu takip ediyor. Ne yapılması lazım geliyorsa yapılacak. Çünkü bu artık yatırım programına girdi. 20 milyon liranın üzerinde bir bedelle ihalesi yapılmıştır. Bu öyle veya böyle yapılacak. Devlet bu parayı ayırmış. Bu süreç işlerken bizim düşüncemiz şuydu. Tıp Fakültesi’yle devlet hastanemiz yani ikinci basamak sağlık hizmeti veren devlet hastanemiz birlikte çalışırsa eğer biz bu işten en maksimum faydayı sağlayabiliriz. Yani devlet hastanemiz eğitim araştırma hastanesi olursa Kastamonu bu işten kazançlı çıkar dedik. Yeni rektörümüzün atanmasıyla birlikte de bu konu hızlandı, gerekli hazırlık çalışmaları yapıldıktan sonra afiliasyon ön protokolü önceki hafta imzalandı. Ben hem rektörümüze hem yeni atanan dekanımızla geçen hafta yüz yüze görüşerek, konunun son geldiği noktayı onlardan da dinledim. Tıp Fakültesi dekanımızın ifadesiyle söylüyorum. Devlet hastanesini gezdiler. Herhangi bir sıkıntı, problem söz konusu değil. Gerekli alt yapılar var, hem donanım itibariyle hem alan itibariyle mekansal problem söz konusu değil. Bundan sonra eğitim kısmıyla ilgili de bu binalar öyle de olsa böyle de olsa yapılacak. Üniversitemizin elindeki binalardan eğitim kısmını halletme imkanımız var. Herhangi bir problemimiz yok. Bizim şu anda önümüzde bir onay süreci var. Sağlık Bakanlığı ve Yükseköğretim Kurulu burada onay verecek. İnşallah bu sürece biz en iyi şekilde bugüne kadar bu meseleyi ne kadar yakinen takip ettiysek bundan sonra aynı şekilde takip edip, gerekli görüşmeleri yapıp, bu onay sürecinin hızlandırılması için çalışma yapacağız.
Afiliasyon protokolü imzalandıktan sonra geçen hafta bir Kent Konseyi toplantısı olmuş. Beni Kent Konseyi Başkanı hocamız aradı, ben ona bu sürece en iyi şekilde en olabilir, anlatılabilir şekilde anlattım. Kendisi de bahsetmiş zaten. Vakıf konusuna gelince. Bize göre olay bu aşamaya geldikten sonra bir eksiğimiz yok. Daha olan Uğurlu meselesine yoğunlaşmak. Sivil toplumun, yani sermaye sahiplerinin Kastamonu’daki sermaye sahiplerinin Uğurlu konusuna biraz daha yönelmelerin de bence fayda var. Tıp Fakültesiyle kimse ilgilenmesin mi? Hayır, elbette sivil toplum, Kastamonu’daki her şeyle ilgilenmeli. Ama Uğurlu meselesiyle ilgili de Hükümet, Bakanlık daha önce de söyledim, üzerine düşeni yapmıştır. 2013 yılından itibaren Sayın Cumhurbaşkanımızın, bakanlarımızın talimatlarıyla ruhsatlar en az 4 sefer yanılmıyorsam uzatıldı. En son yine biz milletvekilleri olarak belediye başkanımızla birlikte gittik ve en son 5 yıl daha Özel Uğurlu Hastanesi’nin ruhsatı bakanlığımız tarafından uzatıldı. Şuanda bir müteşebbisin ya da bir müteşebbis heyetin bu işte kendini ortaya koyması gerekiyor. Bir kere satışa çıktı, giren olmadı, şu anda bekliyor. Burada Kastamonu’daki iş adamlarımızdan, Kastamonu’daki sivil toplumdan bizim beklentimiz özel hastane konusudur. Bir taraftan eğitim araştırma hastanesi ile ilgili çalışmalar bu şekilde ilerlerken özel hastanedeki durumumuzu da biraz daha iyileştirelim istiyoruz. Uğurlu’da bürokrasi anlamında bakanlık anlamında hiçbir engel yok. Bu konuda birilerinin sorumluluk alması gerekiyor”