Türk edebiyatında şiir, deneme, gezi yazısı türlerinde sayıları çok az ama öykü/hikâye, roman, oyun dallarında maşallah çok verimli kadın yazarlarımız. Ne yazık ki Kastamonulu kadın yazarlarımız bu üç dalda da edebiyat dünyamızca yeterince yer alamamışlar. M. Behçet Necatigil’in kızı Ayşe Sarısayın ile eski yazarlarımızdan Şukûfe Nihal Başar’ın az sayıdaki roman ve hikâyeleriyle avunamayız.
11-14 Kasım 2021 tarihleri arasında Ankara Aydınlıkevler semtindeki Altınpark Fuar Alanında Ankara Kastamonu Dernekler Federasyonunca düzenlenen “Başkent’te Kastamonu Günleri/16” etkinliği sırasında rastladığım, bir romanını imzalayan Çatalzeytinli Veda Beşgül beni ne denli sevindirdi bilemezsiniz. Ancak, tedirgin, kuşkulu bir sevinçti bu. Romanın; “Ben de yazdım” hevesiyle ortaya konmuş bir deneme olma ihtimali de vardı. Heyecanla okumaya başladım.
Veda Beşgül; Kusurun En Sevdiğim, İstanbul 2021, 304 s. Edebiyatist Yayınevi.
Edebiyat ürünü eserlerde (roman, öykü, şiir, oyun vb.) ilk önce kitabı biçim yönünden incelerim. Kapağı, tasarımı, baskısıyla tam not aldı öncelikle. Bir editörün süzgecinden geçtiği belli. Zeynep Canlı Çobanoğlu yapmış editörlüğünü. Çağdaş roman teknikleri kullanılmış. Anlatımlar, roman kahramanlarının ağızlarından yapılmış. Konuşmalar, yerli yerinde. Kurallara uygun yazılmış. Yazım (imla) yanlışları yok denecek kadar az.
Tabii, bir romanda en önemli ögeler; konu, dil, üslup, söz varlığı, olay akışındaki ritimdir. Şekil incelemesinden sonra romandaki yolculuğumuza başlayabilirdik artık.
Roman, Çatalzeytinli doğuştan sırtından engelli (kambur) kız Gültel’in yaşantısından bir kesiti (evlendiği güne kadar) ele alıyor. Yazar, romanın arka kapağında içeriğiyle ilgili şunları yazmış:
“Güzeli hedefleyen bakış açılarıyla büyütüldük. Şekilci insanlar arasında kaldık. Gerçeği kaybettik. Bilmeliyiz ki ruhsal ya da bedensel kusursuz olanımız yok. Bu roman, bir kapı aralıyor ve kusurumuzun aslında ayrıcalığımız olduğunu gösteriyor.
Gültel, sihirli güzelliğin acıtan bir sembolüdür âdeta. Öylesine hassasiyet içindedir ki, insanın onu koruyup kollayası gelir. Peki, o bir gün kurtulabilecek midir en büyük ağırlığım dediğinden.”
304 sayfalık romanı bir sayfa içinde özetlemek istedik ama başaramadık. Sadece kısaca konusunu, başlıca olayları ve sonucunu yazmakla yetinmek zorundayız.
Gültel Kastamonu’nun doğal güzellikleriyle ünlü Çatalzeytin ilçesinde doğuştan bedensel engelli (kambur) bir kızdır. Anne ve babası onu dedesiyle anneannesine bırakıp Hollanda’ya çalışmaya gitmiş, bir daha aramamışlardır. Sırtındaki kamburun ruhsal ağırlığı altında büyüyüp çok güzel bir genç kız olur Gültel. Liseyi bitirir. Çatalzeytin’de teyzesinin iki kızı ve Hollanda’dan Betül’le (aslında kardeşi)arkadaşlık yapar. Liseyi bitirince, Şeref adında bir inşaat mühendisi Sahil Yolu yapımı için Çatalzeytin’e gelir. Gültellerin yanındaki evi kiralar. Pencerede gördüğü Gültel’e âşık olur ama sırtını görünce duyguları değişir. Gültel, Çatalzeytin’de Sahil Yolu Şantiyesi muhasebe servisinde çalışmaya başlar. Şeref Bey, onu tedavi ettirip sırtındaki engelden kurtarmak ister. Kardeşi Dr. Faruk’tan yardım ister. Şeref Bey’in üç yıl sonra başka bir ile tayini çıkar. Gültel’i, annesine bakması için yanına götürür. Sonra Hollanda’ya götürüp ameliyat ettirmek ister. Hollanda’da ameliyatın imkânsız olduğu anlaşılır. Önceleri Gültel’le ilgilenmeyen Dr. Faruk, annesini ziyareti sırasında onu görünce etkilenir. Duygusal yakınlık duyar. O da Samsun’da bir doktora ameliyat ettirmek ister. Samsun’da tetkikler yapılır. Ameliyatın çok riskli olacağı anlaşılır. Gültel, ameliyattan vazgeçer. Dr. Faruk onu bedensel kusurunu görmeden sevmektedir. Evlenme teklif etmiştir. Dr. Faruk’un da boynunda bir trafik kazasından kalma derin yara izi bulunmakta olup sürekli fular kullanarak yara izlerini gizlemektedir. Romanın sonunda Gültel ve Dr. Faruk evlenip Çatalzeytin’de yaşamaya karar verirler. Bedensel kusurun bir ayrıcalık olduğunun farkına varmışlardır. Roman, düğünle son bulmaktadır.
Tabii, bu çerçeve olay içince başka aşklar, kıskançlıklar, ihanetler de vardır. Psikolojik unsurlar ön plandadır.
Veda Beşgül’ünKusurun En Sevdiğim romanıyla ilgili değerlendirmelerim ise şöyle:
- Genel olarak romanı çok başarılı bulduğumu belirtmeliyim. Bu kadarını beklemiyordum doğrusu. Veda Hanım, kesinlikle yazmayı sürdürmeli. Öncelikle, roman yazma tekniklerini biliyor. Olayları, roman kahramanlarının ağzından anlatması zevkle okunmasını sağlıyor. Konu, çok doğru seçilmiş.
- Üslup akıcı. Ancak, fiil cümlelerinin yoğunluğu bu akıcılığa zaman zaman set çekiyor. Devrik ve yarım cümleler çok az.
- Tasvirlere, ruh tahlillerine biraz daha fazla yer verilebilir.
- Asıl önemlisi, söz varlığının sınırlı oluşu. Yazarları birbirinden ayıran en önemli özellik dil zenginliğidir. Söz gelimi, Gültel’in Çatalzeytin’deki evini tanıtırken kullanılan birçok eşya, mimari ögenin Çatalzeytin’deki adlarını görmek isterdik. Müzik hayatın her safhasında vardır. Nerdeyse, romandaki insanlar müzikten uzaktalar. Yemek kültürü açısından da ayrıntılara önem verilmemiş. Bunları, yeni romanlar için yazıyorum. Yoksa, bu hâliyle roman çok rahat okuyucu bulur.
Veda Beşgül kızımız, roman veya öykü kitaplarını yayımlamadan önce bize de gönderirse editör yardımcılığını zevkle yaparız… Mutlaka yazmayı sürdürmeli. Yeteneğinden asla şüphesi olmasın. Başka yazarlardan farklı bir yönü olduğunu ortaya koyabildiği takdirde Türk edebiyatında kalıcı bir yer edineceğini hiçbir zaman unutmamalı… Yazarlık süreklilik ister. Yazdıkça, kalemi terledikçe sayfalardaki renkler çoğalır… Edebiyat dünyamıza hoş geldin Veda Beşgül!
NAİL TAN