Bugünlerde İstanbul Üsküdar’da Boğaz’a çakılan genişletme kazıkları dolayısıyla bazı ihata duvarlarında çatlaklar ortaya çıkan ve denize kayma tehlikesi yaşayan Mimar Sinan’ın eseri Şemsi Ahmet Paşa Camisi’yle ilgili haberler TV ve yazılı basında sıkça yer almakta. İstanbul Büyükşehir Belediyesi, Marmara Denizi ile İstanbul Boğazı’nda denizi doldurarak ek arazi kazanma yoluyla İstanbul’un trafik, park sorunlarına çözüm bulmaya çalışıyor. Bu çerçevede, Üsküdar’da denize 4 m. mesafedeki Şemsi Paşa Camisi’nin yanındaki alana kazıklar çakılarak doldurma projesi hazırlanmış. Deniz kenarında 24 m.lik bir alan kazanılması hedeflenmiş. Evdeki hesap çarşıya uymamış. Cami, medrese ve türbeden oluşan Şemsi Ahmet Paşa Külliyesi hem görüntü hem de kayma yönünden tehlikeye sokulmuş. Basındaki haberlere göre, proje inşaatı durdurulmuş ve inceleme başlatılmış.
Candaroğlu Beylerinden 1459-1461 yılları arasında Beylik yapan Kızıl Ahmet Paşa’nın oğlu Mirza Mehmet Paşa’dan torunu şair, tarihçi ve vezir Şemsi Ahmet Paşa hakkında Ağabeyim Özdemir Tan’la birlikte hazırladığımız 10 ciltlik Gurur Kaynağımız Kastamonulular adlı biyografi Ansiklopedimizin X. Cildinde (Ankara 2015, s. 162-163) ayrıntılı bilgi vermiştik. Külliyeyle ilgili haberlerde Camiyi yaptıranın Kastamonulu Candaroğulları sülalesinden Şemsi Ahmet Paşa olduğunun belirtilmiş olması memnuniyetimizi artırmıştır.
Şemsi Ahmet Paşa , Mimar Sinan’a yaptırdığı cami, medrese/dârülhadis ve türbeden oluşan külliyenin inşaatının tamamlanmasına yakın 1580 yılında vefat etmiş ve cenazesi türbe yapısına gömülmüştür. Üsküdar’da çok rüzgâr alan bir buruna yaptırılan camiyle ilgili bir şehir efsanesi de ortaya çıkmıştır. Kuşlar caminin minare ve kubbesine konamadıklarından Üsküdarlılar Caminin adını “Kuşkonmaz Camisi” koymuşlar, çevresi de bu adla anılmıştır.
Genişletme çalışması dolayısıyla caminin zarar görmesine en büyük tepkiyi ünlü tarihçi Prof. Dr. İlber Ortaylı göstermiştir. Hürriyet gazetesinde 22 Haziran ve 25 Haziran 2017 tarihlerindeki yazı ve demeçlerinde tepkisini şu cümlelerle ifade etmekten çekinmemiştir: “İşte bu kazıklar… Burayı genişletecekler, sonra çay içecekler herhâlde. Güzel bir şey gördüler mi akıllarına hemen yiyip içmek geliyor bizim halkın. Buraya kazık çakılacaksa Mimar Sinan’ın zamanında âlâsı çakılırdı. Dönemin dalgıçları, Venedik usulü kazık çakıyorlardı. Bu işin iyisi Hollandalılardır. Dönemin dalgıçları Hollandalılardan daha iyi kazık çakıp doldurma yapıyorlardı. Niye Mimar Sinan doldurmamış burayı, sen dolduruyorsun? Sana mı kaldı? Seni mi bekliyordu bu proje? Nasıl müsaade ediliyor?”
Prof. Ortaylı, demecinin bir yerinde (22 Haziran 2017, . 16), Şemsi Ahmet Paşa’yla ilgili şu bilgiyi veriyor: “Bu çok güzel caminin banisi Kastamonu Candaroğulları hanedanından gelen Kızıl Ahmet Bey torunu Şemsi Ahmet Paşa’dır. 1580 yılında ölmüştür ve bu sempatik camiyi aynı tarihte büyük mimarımız Koca Sinan’a yaptırmıştır… Paşa, caminin tamamlandığını göremeden vefat etmiş ve buraya gömülmüştür.”
Prof. Ortaylı 25 Haziran 2017 tarihli Hürriyet’teki yazısında (s. 7) caminin Atatürk’ün emriyle tamir ettirildiğini daha sonra büyük restorasyonla bugünkü şekline kavuştuğunu da yazmıştır.
“Şemsi Ahmet Paşa Camisi Olayı” dolayısıyla Paşa’yla ilgili temel bilgileri hatırlatmakta yarar görüyoruz.
Şemsi Ahmet Paşa, Candaroğulları Beylerinden Kızıl Ahmet Paşa’nın (1459-1461 beylik dönemi) oğlu Mirza Mehmet Paşa’nın oğludur. Annesi Osmanlı hanedanından Şahnisâ Sultan’dır. Babasının görev yeri Bolu’da doğdu. Doğum tarihi bilinmiyor.
Annesinin desteğiyle iyi bir öğrenim gördü ve genç yaşta Topkapı Sarayı’nda görev aldı. Yavuz Sultan Selim ve Kanunî dönemlerinde sırasıyla avcı başı, bölük ağası, müteferrika ve sipahi ağası oldu. Şam (1551) ve Sivas Valiliklerinin ardından 1554’te önce Anadolu, sonra da Rumeli Beylerbeyliğine getirildi. Kanunî’nin Zigetvar Seferi’ne (1566) Rumeli Beylerbeyi unvanıyla katıldı. II. Selim tahta çıkınca Vezirliğe atandı. III. Murat döneminde de vezirlik görevini sürdürdü. Vezirken 1580 yılında İstanbul’da öldü. Mimar Sinan’a yaptırdığı külliyenin türbesine gömüldü. Bu külliyeden başka Bolu’da da cami dârülhâdis, köprü ve çeşme gibi hayır eserleri yaptırdığı biliniyor.
Devlet adamlığının yanı sıra şair, tarihçi ve sözlük yazarıydı. Şiirlerini bir divanda topladı. Tarih ve sözlük alanında günümüze ulaşmış eserleri şunlardır: Şehnâme’yi Sultan Murad, Tercümetü’l-Vikâye li-Şemsi Paşa, Cevâhirü’l-Kelimât, Tuhve, İtikatnâme, Tercüme-i Şurût-i Salât.
Şemsi Paşa’nın eserlerini incelemek, yüksek lisans veya doktora konusu yapmak Kastamonu Üniversitemize yakışır. Diğer yandan Kastamonu Yazma Eserler Kütüphanesi Müdürlüğünün Kastamonulu, şair ve yazara ait yazma eserlerin kopyalarını (dijital veya mikrofilm, pdf hangi teknikle olursa olsun) bulundurmayı düşünmesi yerinde bir hizmet olabilir.
İsmail Bey başta olmak üzere Candaroğulları, hem devlet adamı hem de bilgin, şair olarak tarihimizde, kültürümüzde derin izler bırakmışlardır. Hepsini saygıyla anıyoruz.