Kastamonu Felsefe Akademisi “atölye” çalışmalarını sürdürüyor, her atölye sonrası şehrin “felsefi” yüzü daha belirgin olarak söze yansıyor, felsefede “rötuş” bitmez, yazı uçar, söz kalır…
“Akademi” dünün sözünü bugünle harmanlayarak yarına taşıyor.
Akademik kariyerini ABD Butler Üniversitesi’nde sürdüren Dr. Ezgi Sertler konuğuydu Kastamonu Felsefe Akademisi’nin önceki akşamki atölyesinin…
“Cahilliğin Epistomolojisi” konu başlığıyla.
“Epistomoloji” dendiğinde “bilgi bilimi”, “bilgi kuramı”, “bilgi felsefesi” dendiğini anlayacağız, bu alanın çalışma dallarından biri de “Cahilliğin epistomolojisi”…
Bilgi üretirken cahillik de üretiyoruz çünkü ve Francis E. W. Harper’in altını çizdiği üzre “Eğer bilgi güçse, cehalet de güçtür”.
“Cahillik”, “bilgide eksiklik” halinin ötesinde aslında aktif olarak inşa edilen, üretilen, muhafaza edilen ve yayılan bir duruma işaret ediyor aslında…
Bir yanda bilgi gökdelenini yükseltirken diğer yanda “cahillik” çukurunu kazmak olası ve çoğunlukla olan da bu zaten.
Dr. Ezgi Sertler, Nancy Tuana’nın makalesi izinde “Cahilliğin Taksonomisi” üzerine çözümlemeye girdi…
Bilmediğimizi biliyoruz ama umursamıyoruz, bilmediğimizi bilmiyoruz, bilmemizin istenmediği durumlar olabiliyor, kasıtlı cehaletin kurbanıyız bazen, dezavantajlı kimlikler üzerinden cahillik üretilebiliyor, bilemeyeceğimizi kabul edeceğimiz durumların “sevgi dolu cahili” olabiliyoruz pekala.
Bildikçe mutluluk artar mı eksilir mi bilinmez ama…
Bilmek için kendimizi olabildiğince zorlamalıyız.
Cahillik kader değil…
“Tercih.”
Not: Kastamonu Felsefe Akademisi’nin kapısı felsefeye ilgi duyan herkese açık, atölye çalışmalarını Kastamonu Belediyesi 2. Kat toplantı salonunda yapar, kayıt gerekmez, aidat yok, ast-üst yok…
“Bilgi” var.
Dileyen konuşarak sunuma katkı verir…
Dileyen susarak “kendine” katkı sunar.
İnstagram üzerindeki “kastamonu_felsefe_akademisi” hesabından ulaşabilir, atölye takvimini takip edebilirsiniz…
“Eksik kalma.”
Virüs karşısında “uygarlık” diz çöktü
Dünya yetmeyip Mars’a yerleşme planları yapan “uygarlık”, virüs karşısında “diz” çöktü…
Çare “ev hapsi”.
Aşı yok…
Kelle paça “umut”.
Eli alet tuttuğundan beri doğayı hakimiyet altına almaya can atan “insan merkezci” anlayışa “geçmiş olsun”…
Sokağa çıkacak yüzü kalmadı.
Doğadan sille üstüne sille yemekten ders almayan “uygarlık”…
Bir kez daha “yerle yeksan.”
Teknoloji devi ABD, Avrupa, Uzak Doğu “hikaye” çıktı…
Virüs alayının bileğini büktü.
Uçak gemileri, hava savunma sistemleri, askerler çaresiz…
Kibirli dünya liderleri hani nerede?
Uygarlık “çöktü”…
Doğa ile “dost” olmak dışında kurtuluş yok.
MUSTAFA AFACAN