Yaklaşık 6 yıl önce başlayan Özel Uğurlu Hastanesi yönetimi ve çalışanlarını da içine alan “Diyaliz” davasından dünkü duruşmada karar çıkmadı, Nisan ayına yeni randevu verdi mahkeme heyeti, sanıkların umutları ilkbahara kaldı…
Geç olur güç olur ama muhakkak adalet yerini bulur; ya âtıl kalan binanın, işsiz kalan insanların, şifa arayanların, alacaklıların hali ne olur?
6 yıl öncesiyle bugünün Türkiye’si arasında değil dağlar, farklı gezegenler kadar fark var…
Ya FETÖ ile mücadele başlayana kadar uzayda yaşıyorduk ya da şimdi?
“Diyaliz” mevzusu bile ülkemiz namına başlı başına bir ibret…
Henüz karara bağlanmamış olsa da kamuoyu algısı namına söylüyorum, sıradan bir mali suç üzerinden yapılan adli uygulama neticesinde açılmak üzere olan bir hastanenin kapısına kilit vurulmak zorunda kalındı, yüzlerce insan işsiz kaldı, icralar dağ oldu, sayısız insanın hayatı karardı, yaşam şartları değişti, psikolojiler bozuldu, teşhis ve tedavi için gurbet yolları biraz daha kalabalıklaştı.
Günümüzde terör örgütü üyesi olduğu iddiasıyla kimi hapse atılmış, kimi işinden ihraç edilmiş kişilerce verilen kararların, yazılan raporların, tutulan tutanakların sonucunda oluşan büyük mağduriyetin ironi namına “komedi” boyutunda olduğunu bugün görüyoruz…
O günkü dramı neden göremedik peki?
Gerçi o gün yaşananların deli saçması olduğunu görenler de vardı…
Bir avuç kadar.
Mahkeme heyetinin 25 Nisan’da yapılacak duruşmada vermesi muhtemel kararı tahmin etme yeteneğine sahip değilim, kiminin payına beraat, kimininkine ceza düşecek elbet?..
Hukuksal adalet yerine gelmiş olacak geç de olsa.
Toplumsal adalet peki?..
Geçen sürede işsiz kalanların rızkını, teşhis ve tedavi eksikliği nedeniyle gurbete yol düşürmek zorunda kalanların mağduriyetlerini, ağaran saçların hesabını kim verecek?
Şu an mahkemeden beraat kararı bekleyen sanıklar 6 yıldır yaşanan trajedinin görünen yüzü sadece…
Ya hiç hesaba gelmeyen hastane çalışanları, hastalar, kaybolan güven duygusu, alacaklarını tahsil edemeyenler?
Basra harap oldu çoktan…
Onarmak çok zor.
- ••
Not:
Hadi Özel Uğurlu Hastanesi’nin öyle oldu böyle oldu kapısına kilit vurulmak zorunda kalındı…
Senelerdir niye açılamıyor peki?
Mevzu çoktan hastanenin o günkü sahibi olan Dr. Atıf Uğurlu’yu aşıp, memleket meselesi oldu aslında…
Dr. Uğurlu’nun belli bir yaşa kadar büyüttüğü “evladının” mürüvvetini görmek dışında bugün bir talebi de yok üstelik.
Bir yandan uğradığını iddia ettiği haksızlık ile boğuşurken bir yandan hastanenin açılmasını sağlamak için aylardır hatta yıllardır koşturup duruyor…
Sonuç sıfır.
Ucu başı 50 milyon liralık bir bütçe gerekiyor aslında hastane binası, ruhsat, alacaklıların gelinen süreçteki kanuni haklarını ödemek için…
O 50 milyon TL Kastamonu camiasından seneler senesidir çıkmıyor.
Açık söyleyeyim…
Bu gidişle sittinsene çıkması da olası gözükmüyor.
Dr. Uğurlu koşturuyor, Belediye Başkanı Babaş kendini parçalıyor…
O kadar.
Gerisi hikaye…
Boş laf.