Birleşmiş Milletler Dünya Turizm Organizasyonu’nun (UNTWO) “En İyi Turizm Köyleri 2022” raporunun yayınlanmasının, dünyanın çeşitli bölgelerinden “32” köyün listeye alınmasının, ülkemizden de seçilen köyler olmasının ardından yeniden “farkına varmak” farz oldu…
Dünden devam edelim “Kasaba Köyü” konumuza.
Evvela hafızaları tazeleyelim eldeki hazinenin kıymetine dair, adına kanıp da “ele avuca sığar” bir kıymet biçmeyelim aman ha, “paha biçilmez”…
Bizans devrinde bölgemizin hanedanı Kommenos’ların “yazlık” mekanlarından biri olsa gerek, o devirde iki adım ötesi “göl” olunca e haliyle kafa dinlemek için birebir, Türk devrinin başlamasıyla “Candaroğulları” ailesince “yaz-kış” kullanıldığı tarihçilerce sabit, beyliğin “ana köyü”.
Devrin en şaşaalı eserlerinden biri olan Mahmutbey Camisi’nin köydeki varlığını başka türlü izah etmek pek olası değil, başlı başına “şehir merkezi camisi” olabilecek bir yapı buraya niçin yapıldı, üstelik öncesinde halihazırda “Saray Camisi” varken…
Köyde bir “saray” bulunduğu ortada, “askeri karargah” hükmündeki Kasaba Köyü’nde üst düzey komutan yanı sıra hanedan ailesinin en azından bir kısmının yaşadığı ve bu camide ibadet ettiği aşikar.
Vaktiyle “Mehmet Bey Türbesi” vardı Mahmutbey Camisi’nin hemen bitişiğinde…
Türbedeki lahit Kastamonu Müzesi envanterinde.
Kasaba Köyü’nün önceki ismi “Ilısu”, belli ki bölgede bir sıcak su kaynağı vardı, 3 hamam yapılıyor üstüne…
“Kaplıca” bir nevi.
“Kapıcıoğlu Evi” misal…
“Sanat tarihi” için köşe taşı eser.
Tüm bu “zenginliği” doğuran, yer yer günümüze de ulaşan üretim ve kültür hayatı, içeriği ile ansiklopedileri dolduracak “habitat”…
Yakın köyleri de etkisi altına alan baskın bir yaşam kültürü.
Kıymeti ölçülmez “Kasaba Köyü” elbette yabancı otoritelerin de ilgisini çekti ve köydeki “Mahmutbey Camisi” mimari özellikleri nedeniyle “UNESCO Dünya Kültür Mirası Geçici Listesi” kapsamına alındı…
Sene 2014.
“Kesin” listeye alınması yönünde çalışma başlatıldı…
Heyecan verici bir gelişmeydi şüphesiz.
O tarihte çalakalem yazdık, “Alan Yönetimi” diye tutturduk ki UNESCO’nun “dünya kültür mirası listesi” için olmazsa olmaz şartlarından biriydi bu, aksi boşa kürek çekmekti…
Kulak asılmadı, Mahmutbey Camisi “tekil” olarak ele alındı ve köye hatta bölgeye ilişkin “bütüncül” bir bakış açısı geliştirilmedi, yıllar geçti gitti.
2021 yılında öğrendik ki Kültür ve Turizm Bakanlığı Mahmutbey Camisi yanına Anadolu’daki benzer mimari özellikleri taşıyan 4 camiyi de koymuş ve UNESCO sürecini “Anadolu’da Ahşap Tavanlı ve Destekli Camiler” başlığı altında sürdürmeye karar kılmış…
Bu, Kasaba Köyü’nün Mahmutbey Camisi haricindeki “bütüncül” özelliklerini göz ardı etmekle eşdeğer bir durum, bölgenin zenginliğini sadece bir eserden ibaret görmek, “ağacı görüp ormanı görmemek” tam da.
Ara sıra şehir dışından yetkililer geliyor ilimize…
Yapılan toplantılara ilişkin iki satır haber düşerse düşüyor kamuoyunun bilgisine.
Diyoruz ki “Kasaba Köyü bir hazine”…
Anlatamıyoruz besbelli.
Siyasi tarihi, ekonomisi, mimarisi, kültürüyle…
“Başkent” diyoruz.
“Cami” diyorlar diye diye…
İyi de o cami gökten mi indi oraya?
Yanarım yanarım…
Kasaba Köyü’ne yanarım.
(“Kasaba Köyü”; Kastamonu’nun bünyesindeki muazzam zengin potansiyeli göremediği, değerlendiremediği, su yüzüne çıkaramadığı envai konulardan sadece biri…
Umarım bir gün bakış açımızı değiştiririz.)
MUSTAFA AFACAN