Her yıl düzenlediğimiz 29 Ekim kutlamalarında bu sene değerli Bahçeşehir Koleji Kastamonu kampüsü öğretmen ve öğrencilerini Barutçuoğlu Alışveriş Merkezinde ağırladık.
İnanılmaz güzel bir kalabalık, Atatürk’ün resmi ve veciz sözlerinin olduğu tişörtler giymiş çocuklar. Dağıttığımız balonlar ve bayrakları sallayan minikler, çocuklarını izleyecek olmanın verdiği mutluluk ve kıvanç ile aileler vardı.
Şiirler, oratoryolar, hep bir ağızdan söylenen Gençliğe Hitabe, 10. Yıl marşındaki coşku görülmeye değerdi.
Kusursuz hazırlanmış gösterinin bir kısmında Ulu Önder , Cumhuriyet’in banisi Mustafa Kemal Atatürk’ün vefatından 8 ay önce Bursa’da katıldığı son baloda vals ve yarıda kestirip yaptığı o muhteşem zeybeği anlatan dış ses yankılandı.
Gösterinin başından bu tarafa heyecan içinde bekleyen; 1920’lerden 1930’lar günümüze gelmiş gibi, pırıl pırıl giyinmiş , rugan ayakkabıları , takım elbiseleri , özenle örülmüş saçları, kravatları ve papyonları ile minik hanımefendiler ve beyefendiler sahne aldı.
Yaşlarının üzerinde bir ciddiyet , Cumhuriyet’in ve Atatürk ‘ün onlara verdiği özgüven ile dimdik ,asil ve zarif bir vals gösterisi izlettiler bize.
Gözümde canlandı Ulu Önderin yaptığı vals ve bu minik yüreklerin yaptığı gösteri. Bu kareyi de sizinle paylaşıyorum.
Sonra bir ses daha yankılandı “Zeybek “
“Bir kahramanlık ayini başladı. Atatürk modern dünyanın dansı valsten sonra, şimdi de, “bizim de mükemmel bir dansımız var” dediği, cesaret, güç, gurur ve uyumun simgesi olan zeybek oynuyordu. O’na göre zeybek, Batı’nın valsi gibi her zaman kadınlarla oynanabilecek, bizim salon dansımızdı.”
Sonra şu söz geldi aklıma
“Biz herşeyi gençliğe bırakacağız…
Geleceğin ümidi, ışıklı çiçekleri onlardır.
Bütün ümidim gençliktedir…”
Yedi düvele karşı hem cephede , hem masa başında savaşmış. Cumhuriyeti kurmuş, kendi şahsına sunulan unvanlardan, makamlardan Gazi Mustafa Kemal Atatürk dışında hiçbirini kabul etmemiş, Büyük Millet Meclisi ni kendinin üstünde tutmuş birisi, tüm ümidini GENÇLİĞE bağlamış.
Ata’mın dediği gibi ışıklı çiçeklere vermemiz gereken can suyu, aşılamamız gereken özgüven; cephede savaşan dedelerinin gösterdiği inançtır.
Kendi atalarının cepheye mermi taşırken, o mermiye canını hiçe sayarak yavrusu kadar verdiği değer.
Kurtuluşa giden yolda erkek kılığında savaşan Halime Çavuş’un inancıdır.
Bu genç fidanlara Genç Cumhuriyetin çok önemli iki projesini aktarmak isterim.
Birincisi Cumhuriyet kurulduktan sonra Ulu Önder’in ortaya koyduğu İdeal Cumhuriyet köyleri: (Köy dükkanlarından fabrikalara, okul ve okuma odasından fidanlığa, değirmenden modern ahır ve ağıllara, çocuk parkından spor tesislerine kadar modern bir yerleşim yerinde bulunması gereken her ögenin yer aldığı köyler…)
İkincisi ise, genç Türkiye Cumhuriyeti’nin dünyaya kendini tanıttığı en önemli kültür projesi olan Karadeniz Vapuru (Vapurun sergi salonlarında Kütahya çinileri, Hacı Bekir lokumları, Bursa Hereke kumaş ve halıları, Beykoz Fabrikası malları, Tekel ürünleri, kehribar ve kıymetli taşlarla yapılmış süslemeler tanıtılacaktır.
Sanayi-i Nefise Mektebi öğrencilerinin yaptıkları heykel, resim ve biblolar…
Her ürününün üzerinde dört dilde bilgi veren notlar .
Sanatçılar , edebiyatçılar ,ressamlar ve İstiklal Marşının bestecisi Zeki Bey’in başında olduğu Cumhurbaşkanlığı orkestrası da bulunuyordu.)
Velhasılı kelam; ümit var dedirttiniz çocuklar.
İbrahim Çallılar, Abidin Dinolar, Sabiha Gökçenler, Vecihi Hürkuşlar, Nuri Demirağlar, Mehmet Akif Ersoylar, Semiha Berksoylar, İdil Biretler…
Vatan müdafası için her ihtiyaç duyulduğunda Şehit Şerife Bacılar, Halime Çavuşlar, Halide Onbaşılar, Börekçizade Rıfat Efendiler , Seyit Onbaşılar, Hasan Tahsinler,Yörük Ali Efeler ve Yahya Kaptanlar’ı gördüm sizde.
Var olasınız çocuklar! Cumhuriyet çocukları, Atatürk çocukları…
Caner ÇAYCI