Kurtuluş Savaşı sonrasında “Asıl mücadelemiz şimdi başlıyor” diyerek eğitim ordusuna taşıdıkları sorumluluğun mesajını veren Mustafa Kemal Atatürk’ün Başöğretmenliği kabulünün yıldönümü olan 24 Kasım Öğretmenler Günü bugün kutlanıyor.
Tüm öğretmenlerimizi kutluyoruz.
24 KASIM MESAJLARI
VALİ MEFTUN DALLI
“Değerli hemşehrilerim,
Öğretmenlerimizin her birimizin üzerinde çok büyük hakları var. Toplum olarak bir arada yaşayabiliyorsak, bunu, onlardan sevmeyi, hoşgörüyü öğrenmemize borçluyuz. Öğrencilerinin içindeki öğrenme aşkını tutuşturan, bilimi sevdiren, düşünmeyi öğreten, beyinlere bilgi, gönüllere sevgi koyan onlar.
Hani Yahya Kemal “‘Anneni mi çok seviyorsun, öğretmenini mi?’ sorusuna cevap veremedim” diyor ya, işte öğretmenlerimizi öyle seviyoruz. Elbette öğretmenlerimiz yakînen bilir ki, sevgi olmadan öğrenme olmaz. Bir çocuğun gönlüne girmeden kafasına girmek zordur.
Atatürk, “Muallimler, yeni nesil sizin eseriniz olacaktır” demişti. Yeni nesilleri yetiştirecek öğretmenlerimizden istirhamımız şudur. Bu güzel ülkemizin yarınlarının daha güzel, daha huzurlu, daha müreffeh olabilmesi için, yeni nesillerin,
– Düşman oyunlarına gelmeyecek kadar bilgili ve bilinçli,
– Hiçbir meselenin sokakta, nefretle, kavgayla çözülmeyeceğini anlayacak kadar seviyeli,
– Vatanın birlik ve bütünlüğünün önemini kavrayacak kadar şuurlu ve ferasetli,
– Hepsinden önemlisi, faydalıyı zararlıdan ayıracak kadar ölçülü ve aklını kullanan,
– Ve herkese ve her varlığa Yunus’calayın sevgi ve şefkat gösteren, medeni insanlar olarak yetişmesi şarttır ve işte bu ağır yük, ailenin, devletin, toplumun ama en başta ve en fazla öğretmenlerimizin omuzlarındadır. Bu kutlu görevi lâyıkıyla yapmış ve yapacak olan sevgili öğretmenlerimize selam olsun.
Bu samimi duygu ve düşüncelerle, bütün öğretmenlerimizin 24 Kasım Öğretmenler Gününü gönülden kutluyorum. Başta Baş Öğretmen Atatürk olmak üzere, aramızdan ayrılıp ebediyete göçmüş bütün öğretmenlerimizi rahmet ve minnetle anıyorum. Güzel vatanımızın çeşitli köşelerinde görevlerini aşk ve fedakârlıkla yaparken, insanlıktan nasibini almamış hainler tarafından şehit edilen öğretmenlerimizin aziz hatırası önünde saygıyla eğiliyor, mekânları cennet olsun diyorum. Emekli öğretmenlerimize Allah’tan sağlıklı, huzurlu bir ömür, çalışan öğretmenlerimize başarılar ve işlerinde kolaylık dileklerimle hürmet ve şükranlarımı arz ediyorum.”
•
BELEDİYE BAŞKANI GALİP VİDİNLİOĞLU:
“Öğretmenlerimiz, gelecek nesillerin en kıymetli mimarıdır. Şüphesiz ki bir insanı yetiştirmek en meşakkatli meslektir. Ulu Önderimiz ve Başöğretmenimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün hedef olarak gösterdiği muasır medeniyetler seviyesi ancak eğitim ile mümkündür. Ailelerimizden sonra bizleri hayata hazırlayan, ilim ve irfan yolculuğumuzda rehberimiz olan öğretmenlerimizin hakları ödenmez. Onlara olan vefa borcumuzu ancak çalışarak, üreterek ve mensubu bulunduğumuz yüce Türk Milleti’ni muasır medeniyetler seviyesine çıkararak ödeyebiliriz.
Bu duygu ve düşüncelerle öğretmenlik mesleğini gönülden icra eden, nice evlatlarımızı ilim ve irfan ışığıyla yetiştiren, akıllarımızı bilgi, gönüllerimizi sevgi ile donatan kıymetli öğretmenlerimizin 24 Kasım Öğretmenler Günü’nü en içten dileklerimle tebrik ediyorum. Başta Başöğretmenimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere ebediyete irtihal etmiş öğretmenlerimizi rahmetle ve minnetle yâd ediyorum. Emekliye ayrılmış öğretmenlerimize sağlıklı uzun ömürler diliyorum.
24 Kasım Öğretmenler Günü kutlu olsun…”
•
EĞİTİM-SEN ŞUBE BAŞKANI MİRATİ MADAK:
“Eğitim Emekçileri Olarak Yılda Bir Kez Hatırlanmak Değil, Sorunlarımıza Kalıcı Çözümler Üretilmesini İstiyoruz!
Tüm dünya öğretmenleri 5 Ekim tarihini ‘Dünya Öğretmenler Günü’ olarak kutlamaktadır. Türkiye’de 12 Eylül darbesi sonrasında ‘24 Kasım Öğretmenler Günü’ olarak ilan edilmiş, ancak her yıl öğretmenlerin en temel ve acil sorunlarının görmezden gelindiği bir gün olarak kutlanmıştır.
24 Kasım tarihi, Mustafa Kemal Atatürk’ün ‘Millet Mektepleri Başöğretmenliği’ni kabul ettiği gün olması açısından tarihsel bir gerçekliği ve önemi olduğu açıktır. Ancak bu durum, ‘24 Kasım Öğretmenler Günü’nün 12 Eylül darbecileri tarafından ilan edildiği gerçeğinin üzerini örtmemelidir. Bizler açısından 24 Kasım tarihi, bu yönüyle 12 Eylül’ün karanlık zihniyetinin ve günümüzdeki temsilcilerinin oluşturmak istediği örgütsüz, itaatkâr ve makbul öğretmen profilinin kabul ettirilmeye çalışıldığı simgesel bir gündür.
Öğretmenler 24 Kasım’ı, öğretmenlik mesleğini değersizleştiren ve itibarsızlaştıran, öğretmenlerin acil ekonomik sorunlarına çözüm üretmeyen, eşit işe eşit ücret ilkesini ortadan kaldıran, özlük haklarını zayıflatan, öğretmenler arasındaki ayrımcılığı ve eşitsizliği derinleştiren politika ve uygulamalarla karşılamaktadır.
Yakın geçmişe kadar eğitim sistemi içinde önemli bir özne olan öğretmenler ve öğretmenlik mesleği, bilim dışı ve piyasacı politikaların uygulanmasına paralel olarak hızla değersizleşmiş ve nesneleşmeye başlamıştır. Mevcut sistemin nesneleştirerek ‘teknisyen’ düzeyine indirmeye çalıştığı öğretmenler ve öğretmenlik mesleği yeni tehditler ile karşı karşıyadır. Bugün öğretmenler, karar alma konumundan önemli ölçüde uzaklaştırılmış ve mesleğe yönelik özgürlük alanları kısıtlanmıştır. Öğretmenin kendi başına alıp uygulayabileceği birçok karar kendisine hazır olarak sunulmaktadır. Böylelikle öğretmen, sistemin içinde edilgen, verilen komutları yerine getirmekle sınırlandırılmış, etkisiz bir uygulayıcı düzeyine indirgenmiştir.
Öğretmenlerin ve diğer eğitim emekçilerinin acil çözüm bekleyen onca sorunu varken Millî Eğitim Bakanlığı (MEB) 24 Kasım’da öğretmenlere ‘beyaz önlük’ giydirmek için yoğun bir çaba içine girmiştir. MEB tarafından önlük giymenin zorunlu olmadığı açıklanmasına rağmen fiilen bir dayatma haline gelmiş bulunan ‘beyaz önlük’ uygulaması sendikamızın almış olduğu ‘serbest kılık kıyafet giyme’ kararıyla çelişmektedir. MEB’e tavsiyemiz bu tür girişimler üzerinden eğitim emekçilerinin acil çözüm bekleyen sorunlarının üzerini örtmekten vazgeçmesi, asıl işine odaklanmasıdır.
HER GEÇEN YIL DAHA DA YOKSULLAŞIYOR, GEÇİNEMİYORUZ!
Kadrolu, sözleşmeli ve ücretli gibi çalışma statüsü farklılıkları üzerinden çalıştırılan, başöğretmen, uzman öğretmen gibi yapay ayrımlar üzerinden ayrıştırılan, ihtiyaç olduğu halde ataması yapılmayarak işsiz bırakılan öğretmenlerin saygınlığı ciddi anlamda aşındırılmış, öğretmen emeği hızla değersizleştirilmiştir.
Türkiye’de görev yapan eğitim ve bilim emekçileri, OECD ülkeleri arasında ekonomik, sosyal ve özlük haklar açısından son sıralarda yer almayı sürdürmektedir. Siyasi iktidar yıllardır “bütçeden aslan payını eğitime ayırdıklarını” iddia etse de yüzbinlerce eğitim emekçisi açlık sınırına yakın, yoksulluk sınırına uzak bir ücretle geçinmeye çalışmaktadır.
Eğitim emekçileri, özellikle büyükşehirlerde yüksek kiralar nedeniyle ciddi anlamda barına sorunu yaşamakta, gıda fiyatlarındaki artış nedeniyle sağlıklı beslenememektedir. Faturalara yansıyan gerçek enflasyon, çarşıda, pazarda, mutfakta yaşanan hayat pahalılığı resmi enflasyonun çok üzerindedir.
Türkiye ekonomisinde son yıllarda, özellikle geçtiğimiz yıllar içinde yaşananlar, döviz kurları ve altın fiyatlarındaki ani yükselişler ve TL’deki değer kaybı, resmi enflasyonun yükselmeye devam etmesi vb. gibi nedenler, sayıları bir milyonu geçen eğitim ve bilim emekçisinin çalışma ve yaşam koşullarını ciddi anlamda olumsuz etkilemeyi sürdürmektedir.
Göreve yeni başlayan bir öğretmenin aldığı maaş ABD doları bazında 10 yıl önceki seviyeye ulaşabilmiş değildir. 10 yıl önce maaşıyla 14 çeyrek altın alabilen bir öğretmen, bugün maaşıyla ancak 7 çeyrek altın alabilmektedir. Çeyrek altın üzerinden bakıldığında eğitim emekçileri geçtiğimiz 10 yılda yarı yarıya yoksullaşmıştır. Eğitim-öğretim sürecinin emektarları olan yardımcı hizmetliler, memurlar, idari ve teknik personel açısından bakıldığında durum çok daha vahim boyutlardadır.
Eğitim emekçileri gerek çalışma gerekse yaşama koşulları açısından her geçen yıl, bir önceki yılı mumla arar hale getirilmiştir. Eğitim, öğretim ve bilim hizmeti alanında yıllardır büyük bir özveriyle görev yapan idari ve teknik personel, memur ve yardımcı hizmetler sınıfında çalışan eğitim emekçilerinin durumu çok daha vahimdir. Eğitim hizmetlerinin yürütülmesinde büyük emekleri olan, ancak diğer eğitim emekçileri ile eşit haklara sahip olmayan bu arkadaşlarımız, kendilerine yüklenen her türlü angaryayı tartışmasız yerine getirmek zorunda bırakılmaktadır.
NUTUK DEĞİL, SORUNLARIMIZA ÇÖZÜM ÜRETİLMESİNİ İSTİYORUZ
Yıllardır dile getirdiğimiz temel taleplerimiz karşılanmamış ve yaşadığımız sorunlara kalıcı çözümler üretilmemiştir. Öğretmeniyle, memuruyla, yardımcı hizmetlisi, idari ve teknik personeliyle bir milyonu aşkın eğitim emekçisinin yaşadığı ekonomik, sosyal ve mesleki sorunları çözmek için yıllardır adım atmayanların, gerçek sorunlarımızı görmezden gelenlerin her yıl aynı cümlelerle tekrarladıkları bildik nutukları daha fazla dinlemek istemiyoruz.
Millî Eğitim Bakanlığı (MEB) 24 Kasım öncesinde bakanlık tarafından hazırlanan bir web sayfası (öğretmeniz.meb.gov.tr) üzerinden “Eğitim Neferlerine Minnet” Kampanyası başlatıldığını açıklanmıştır. “24 Kasım Öğretmenler Günü” vesilesiyle başlatılan kampanyada öğretmenlere yönelik çeşitli kamu kurumları ve özel firmaların indirim kampanyalarının “müjde verir gibi” sunulması dikkat çekicidir.
Bir taraftan öğretmenlik mesleğinin kutsallığından ve öneminden bahsedilirken, öğretmenlerin yaşadıkları ekonomik zorlukları itiraf edercesine çeşitli alanlarda yapılan indirim kampanyalarından bahsedilmesi büyük bir çelişkidir. MEB’in firmaların yapmış olduğu indirim kampanyalarını öğretmenlik mesleğine yönelik övgüler eşliğinde büyük bir “jest” olarak sunmasının hiçbir anlamı yoktur.
Sadece öğretmenlere değil, tüm eğitim ve bilim emekçilerine insanca yaşayabilecekleri, nitelikli hizmet verebilecekleri çalışma ve yaşam koşulları yaratılmalıdır. Bunun için de başta maaşlar olmak üzere mesleki ve özlük hakları insan onuruna yaraşır düzeye yükseltilmelidir. Türkiye’de eğitim emekçilerine İnsanca yaşayacak maaş ve çalışma koşulları sağlandığı zaman “Eğitim Neferlerine Minnet” gibi içi boş kampanyalar yapılmasına gerek kalmayacaktır.
HÜKÜMETİN DEĞİL, HALKIN ÖĞRETMENLERİ OLMAYI SÜRDÜRECEĞİZ!
Dünyanın her yerinde eğitim emekçileri hükümetlere değil; öncelikle öğrencilerine ve halka karşı sorumludur. İktidarın öğretmenlik mesleğini değersizleştiren, eşit işe eşit ücret ilkesini yok sayan tüm dayatmacı politika ve uygulamalara rağmen hükümetin değil, halkın öğretmenleri olmanın bilinciyle hareket etmeyi sürdüreceğiz bilinmelidir.
Öğretmenlerin her türlü otoriteye koşulsuz itaat eden ‘hükümet memurları’ haline getirilmek istenmesine, kariyer basamakları üzerinden bölünmesine, öğretmen ve eğitim yöneticileri atamalarının ‘siyasi torpil’ gölgesinde yapılmasına itiraz ediyoruz.
Nitelikli eğitimin; iş güvencesine sahip, ekonomik, özlük ve demokratik hakları en gelişkin bir şekilde sağlanmış, geleceğe güvenle bakabilen öğretmenle mümkün olabileceği gerçeği dikkate alınmalı ve mesleğimizi itibarsızlaştıran her türlü politika ve uygulamaya son verilmelidir.
Sadece öğretmenlerin değil, kötü ve sağlıksız koşullarda çalışan; hakları gasp edilen; tamamen hukuksuz ve siyasi kararlarla ihraç edilen, hakkını aradığı için sürgün ve soruşturmalara maruz kalan bütün eğitim ve bilim emekçilerinin ekonomik, sosyal ve özlük sorunlarına çözüm üretilmelidir.
Eğitim Sen olarak, bizlere dayatılan her türlü haksız ve hukuksuz uygulamanın, eğitim ve bilim emekçilerinin örgütlü mücadelesiyle kırılabileceğine inanıyor; haklarımız ve geleceğimiz için bütün eğitim ve bilim emekçilerini ortak talepler etrafında birleşmeye ve birlikte mücadele etmeye davet ediyoruz.