Estetik, incelik ve köklü medeniyet değerlerimizden yoksun tekdüze bir mimari anlayış aldı başını gidiyor, kibrit kutularını andıran beton yığınları baş tacı sayılıyor, şehrimizi emsallerinden ayıran ayrıntılar bir bir yok olup gidiyor…
“Biz bu şehrin kıymetini bilmedik” vesselam.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Esenler’de düzenlenen “Şehir ve STK Zirvesi”nde konuştu…
Kalbi medeniyetten, kadim değerlerin korunmasından, sağlıklı ve sürdürülebilir şehirleşmeden yana atan herkesin coşkuyla imza atabileceği tespit ve uyarıları birbiri ardına sıraladı.
“Kadim şehirlerin en önemli güzelliği, ana karakterlerini kaybetmeden yeniyi bünyelerinde eritmesi, özlerinden katarak yeniden yoğurmasıdır” diyerek konuşmasına başlayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, İstanbul’u örnek göstererek, “Ama biz bu şehrin kıymetini bilmedik, biz bu şehre ihanet ettik, hala da ihanet ediyoruz, ben de bundan sorumluyum” diyerek acı bir tespiti dile getirdi…
Özeleştiri, eleştiriden her zaman daha öğretici ve işlevseldir.
Şu satırların güzelliğine bakar mısınız?..
“Bizler çoğu zaman elimizdekinin kıymetini ancak onu kaybedince anlıyoruz. Ecdadımızdan tevarüs ettiğimiz her biri başlı başına bir hazine olan emsalsiz değerlerin hakkını yeterince veremiyoruz. Bunun en bariz görüldüğü alanların başında şehirleşme ve mimari geliyor. Son yıllarda şehirleşme noktasında ciddi sorunlarımızın olduğunu, eksiklerimizin, hatalarımızın olduğunu daha önce defaatle birçok toplantıda ifade ettim. Estetikten, incelikten ve köklü medeniyet değerlerimizden yoksun tekdüze bir mimari anlayışının giderek yaygınlık kazandığını görmekten üzüntü duyuyorum. Adeta kibrit kutularının ölçülerini aşacak şekilde benzer taş yığınlarının olduğu bir şehir, bu bizim medeniyetimizde yok. Şehirleri birbirinden farklı kılan, ayıran, bu ayrılıklardan güzellikler çıkaran ayrıntılar birer birer yok oluyor. Maalesef maddi kaygılar birçok hassasiyetin önüne geçiyor.”
Ayakta alkışlanası…
“Bizim evlerimiz genişlese de gönüllerimiz daralıyor. Bu çok önemli. Binalarımız yükseldikçe ufkumuz kararıyor. Şehirlerimiz giderek milyonlarca insanın hep birlikte yalnız olduğu yerlere dönüşüyor. Eşyanın hakimiyet kurduğu, bencilliğin arttığı, gösteriş, şatafat ve hamiyetsizliğin yaygınlaştığı bir dönemde yaşıyoruz. Ne yazık ki böyle bir şehir atmosferinde sevgi de merhamet de hoşgörü ve tahammül de giderek azalıyor, adeta insanın kimyası bozuluyor. İnsanı ve tabiatı merkeze almayan hiçbir projenin ne kadar albenili olursa olsun benim gözümde hiçbir değeri yoktur.”
Ağzına, gönlüne, fikrine sağlık…
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bu konuşmasının metnini gönül ister ki her belediye başkanı duvarına assın, başucundan ayırmasın, harfinden dışarı çıkmasın.
Her şehrin anayasası olsun…
Göreve gelen her belediye başkanı bu metin üzerine yemin ederek koltuğa otursun.
Yeminini unutursa…
Şehir onu tefe koysun.
Ama nerde?…
Adeta her şehir Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın şehircilikte çizdiği bu rotanın dışına çıkmak için birbirleriyle yarış halinde.
“Para, para, para”…
Pespaye, saygısız, merhametsiz, bencil, irrite edici, hastalıklı, işgalci, kopya bir şehirleşme son sürat toprakları ele geçiriyor.
Ecdada saygı dahi…
Sözde kalıyor.
Kastamonu, kadim bir şehir…
Kıymetini bilelim.
Zararın neresinden dönsek kârdır…
Yeter artık.