Şimdiler de Kastamonu’da yapılan festivaller turizm açısından umudumuzu biraz daha ileri seviyeye taşıyor.
Bir örneğini en son “Yemek Kültürünün Başkenti Kastamonu Gastronomi Festivali” ile gördük. Birçok ünlü aşçı, yemek programcısının ve geniş bir katılımın olduğu festival düzenleyenlerin istediği şekilde sona erdi.
Bu festivallerden en büyük kazanım Kastamonu’ya geri dönüşlerinin neler ve nasıl olacağıdır kuşkusuz. Şehir dışında olmam, festivale katılmama engel oldu maalesef.
Yapılan tüm aktivitelerin içine halkı hakkınca dahil edemezseniz bir arpa boyu yol alamayız, alamıyoruz da…Her kesimin birlik beraberlik içinde olması, düzenlenen bu tür organizasyonları ‘ben yaptım, sen yaptın’ demekten daha çok taşın altına elini koyması, hatta Kastamonu için kolunu koyması gerekiyor.
Bu işler öyle kolay düzenlenen hemen oluveren işler değil, konukların getirilmesi, ağırlanması vb. hepsi ayrı bir bilgi ve ilgi gerektiriyor.
Umarım bu fuar ve festivallerin devamı gelir katkısı büyük olur.
Zira geçmiş yıllarda bazı ülkelerin turizm acente yetkililerini Kastamonu’ya getirmiş, günlerce ağırlamış, gezdirmiştik. Onların deyimi ile “Kastamonu turizmin azrası olacak” denilmişti, ne yazık ki o günden bugüne kadar turizm adına değişen pek bir şey olmadığı gibi onlar Trabzon Uzungöl civarını mesken tutmuş haldeler.
TÜRSAB yetkilileri birkaç kez geldiler, misafir edildiler.“Kastamonu turizmde uçacak, TÜRSAB Kastamonu’da yatırım yapacak, şu kadar turist gelecek”denildi, yazıldı, çizildi; geleceği söylenen turist sayılarımilyonlara ulaştı, ama yine tık yok.
Kastamonu’daki hava şartları golf turizmine uygun mu, değil mi bakmadan bir arada golf sahaları açıyorduk. Şimdilerde Kapadokya’da yapılan balon gezilerini tartışmaya açmış bulunuyoruz! Hayırlı uğurlu olsun, bindiğimizde Dörkeni’de inmeyelim de!..
Bazen umulan istenilen söylemler ile eylemler birbirini tutmuyor.
Bu girişimlerin hepsi çok güzel, ama beni geri dönüşümdeki artış ilgilendiriyor; yoksa körler sağırlar birbirini ağırlar misali kendimiz çalar kendimiz oynarız.
Bu yapılan festivallerin olumlu katkısı asla göz ardı edilemez, ama başka yörelerin çok uzun süreden beri yaptığı bu yemek festivallerinin daha geniş kitlelere ulaştırılması için birlik ve beraberlik gerçekten çok önemli.
Peki, sadece yemeklerimizle ön plana çıkmak, gelen turist sayısında bir artış sağlar mı? Mutlaka faydası olur, ancak bizim bir de hanlarımız konaklarımız var.Daha çok tanıtıma ihtiyacı olan kanyonlarımız,mağaralarımız, şelalelerimiz, milli parklarımız, denizimiz, kayak merkezimiz var.Buralarda neler yapılabilir?Gelen turistler buralarda neler görmek neler bulmak ister?
En başta buraları gezerken oturup dinlenebileceği tesislerolmasını ister, bunlara biraz daha fazla önem vermemiz gerekiyor.
Eski yılların fotoğraflarına baktığımda,gördüğüm mükemmel Kastamonu evlerinin görüntüsü ile bugünü karşılaştırdığımda içim burkuluyor ve üzülüyorum. Keşke yapılabilseydi, keşke korunabilseydi, keşke o eski Kastamonu görüntüsü hiç bozulmasa, şehirleşme başka tarafa kaydırılabilseydi.İşte o zaman bir milyon turistin lafı bile edilemez, gelecek birkaç milyon turist sayısının nasıl daha fazla artırılacağını konuşur olurduk ve turizm adına çoktanaşama kaydetmiş, istenilen seviyelere gelmiş bir şehir olarak bahsedilirdik.
Eski ahşap evlerin konakların tabii ki ayakta kalabilenlerin bu kadar değerleneceğini, bir şehre katkısının bu kadar çok olabileceği maalesef bir Safranbolu kadar akıl edilememiş, gelecek görülememiş ve korunamamış.
Belki de ahşap binada yaşamanın o zamanki kış koşullarında zorlukları ve bakımlarının çok zor olması bizleri beton binalara mahkum etti.
Evimiz Hepkebirler Mahallesindeydi.Halende öyle, ama artık betonarme bina olarak. Hatırlıyorum,kış aylarında şimdiki söylemi ile tripleks, o zamanki adıyla 3 katlı ahşap evimizdeoda kapıları açılıp kapandıkça soğuk gelmesin diye kalın battaniye ve yorganlar kapıya gerilir örtülürdü. Gece yatarken üşümeyelim diye odada mangal olur (nasıl zehirlenmiyorduk hayret) ısıtılan taşların çorap içlerinde yatağın içine konulması ile ayaklarımızı ısıtmaya çalışırdık. Bunları yaşamadan anlatabilmekde, anlamak da zor.
Kastamonu denildiğinde, bütün kesimlerin bir araya gelebildiği birlik ve beraberlik içinde olunabilen kişisel menfaatlerin ön plana çıkmadığı, hiç kimsenin birbirinin arkasından kuyu kazmadığı, arkadaşının, akrabasının, komşusunun menfaati için elele verebildiği, İşletmecisinden Üniversitesine, STK’larından kurumlarına, seçilmişlerinden atanmışlarına kadar bir araya gelebilen koşulsuz hiçbir menfaat gözetmeden bu şehir için hepbirlikte çalışmak gerekiyor. (Cuma duası gibi oldu ama idare edin)
Bu değerlerimizi artık bırakın tümden kaybetmeyi, çatısındaki bir kiremitin bile kırılmasına tahammülümüz yok. Lütfen kaderine terk edilmesin, turizme kazandırılsın.
Restorasyonu yapılmış ahşap konaklarında biran önce turizm işletmecilerine verilip terkedilmiş görüntüsünden kurtulması gerekiyor.Kiraya verilen bazı konakların, tarihi hamamların işletilemeyip kapalı durumda olması ise ayrı bir sorun.
Bu eski Kastamonu fotoğraflarına her yerde rastlayabilirsiniz.Hemen hemen aynı açıdan çekmiş olduğum fotoğraflar ile karşılaştırdım, üzülmemek elde değil.
Turizm adına eksiğimiz yok, fazlamız çok; yeter ki farkına varalım, farkındalık yaratabilelim.
Bülend Çadırcıoğlu