Kastamonu’nun köklü tüccar erbabı Keserci ailesinin üçüncü kuşağı Ömer Keserci’den kıymetli bir evrak aldım, 1950’lerden iki müstahsil makbuzu, ilimizin üretim tarihi namına hazine değerinde…
Bir zamanların köy sanayisinin sarı kağıtlarda kalan hatırası.
Evvel vakit Kastamonu’nun hemen her köyü mini birer “OSB” mahiyetindeydi…
Yörenin barındırdığı tarihsel üretim kültürüne koşut, kimi ahşapta kimi maden işlerinde, “ihtisas OSB” misali.
Köylerde üretilen mamuller şehirdeki tüccarların vasıtası ile yekun piyasalara dağılıyordu…
Gel de bugün bu üretim ve ticareti Kastamonu’da bul.
Köy çocukları çıraklık ve kalfalık evrelerinin ardından usta oluyorlar ve bayrağı atalarından devralıyorlardı…
Köyler tarım yanı sıra “sanayi” geliri ile geçiniyordu.
“Nal ve mık sanayisi” örneğin…
Araç yolu üzerindeki köye isim verecek boyutta tarihi üretim geleneği vardı; “Nalcıkuycağı”.
Osman Keserci işbirliği yaptığı diğer tüccarlarla birlikte Karabük’ten hammadde getiriyordu, Nalcıkuycağı başta olmak üzere çevresindeki köylerdeki nal ve mık ustaları aldıkları hammaddeyi köylerindeki atölyelerinde işliyorlardı, kadın erkek, çocuk yaşlı…
Köyde çekiç sesi kuş seslerine karışıyordu.
Nalcıkuycağı’nda imal ettikleri nal ve mıkı yeniden Keserci yahut diğer tüccarların ticarethanelerine götürüyor ve satıyorlardı…
Resmi evrak beraberinde.
Osman Keserci, köylerden gelen nal, mık ve benzeri ürünlere önce Ilgaz dağını aşırtıyordu, yerine göre at arabası sırtında, keçiyolunda…
Çankırı’dan trene yüklüyor ve müşterilerine toptan gönderiyordu.
Nalcıkuycağı’nda imal edilen nal ve mık yekun Türkiye’ye dağılıyordu…
Belki de yabancı ülkelerdeki raflarda yer alıyordu.
Yıllar içinde ilimizdeki tüm köylerin başına gelen Nalcıkıycağı’nın da başına geldi…
Şehre göçtüler çeşitli sebeplerle.
“Köylerde tarım bitti” diye ağlıyoruz ya şimdi…
Sadece tarım bitmedi, sanayi de bitti.
Not: Ömer Keserci’nin verdiği muhtahsil makbuzlarının benim için ayrı bir önemi de büyük dedemlere kesilmiş olması…
İki makbuzdan biri büyük dedem “Mustafa Afacan” ismine, diğerinde ise kardeşi “Salim Afacan” ismi yazıyor.
Salim Afacan 4 Aralık 1950’de 49 kilogram “öküz nalı” satmış Osman Keserci ticarethanesine…
Mustafa Afacan ise 6 Aralık 1950’de 78 kilogram “öküz nalı” satmış aynı işletmeye.
Müstahsil makbuzlarını kesen Osman Keserci’nin oğlu Ali Keserci…
Ümran Baskıncı “Babamın el yazısı bu” dedi.
Afacan’lar kar kıyamette köy kahvesine sırtlarını verip oturmamışlar anlaşılan…
Nal ve mık imal etmişler.
Köy yolları kardan kapalı dememişler…
İmalatlarını tüccar ile buluşturmuşlar.
“Afacan” ailesi adına kıymetli bu makbuzlar elbette çerçeveletip gönüllere asılacak…
Keserci ailesine şükran.
MUSTAFA AFACAN