Yıllarca annemden dinlediğim o ismi, karşımda dimdik görünce anladım heybetinin cüssesinden değil, bunca yıl bunca öğrencisini sığdırdığı kalbinin büyüklüğünden olduğunu. İlk gün korktum, doğruya doğru. Yaşım 36, görmeyi geçtim adı geçince hala titrer bacaklarım, o da doğru.
Yıl 1995, lisenin ilk günü. İlk toplantı. Bayıldığımdan hatırlayamıyorum konuşmanın ayrıntılarını. Ve daha birçok toplantı, birçok arkadaşım gibi hiç ayakta iki ayağımın üstünde bitiremedim o konuşmaları.
Her sabah sınıfıma oje, jöle kontrolünden geçip, etek boyumun geçerli uzunlukta olduğunun tescillenmesiyle girdiğimden ve hala birçok gün saçlarımı ördüğümden olsa gerek disiplin bizim için herşey. Yolda hala liseden bir öğretmenimi görsem, çantamı omzumdan neden ani bir refleksle indirdiğimi ancak bir lise mezunu anlar.
Kız öğrenciler için çift örgü, hayatla eğitim arasındaki en sağlam halatı temsil eder aslında. Çift örgülerinden biri olmayan bir öğrencinin hayat damarlarından biri kopmuş demektir zira.
Bir Abdurrahmanpaşa Lisesi öğrencisi için eğitim okula girebilmeyi başarabilmekle başlar. Günumüzde cezaevlerine ziyaretçi girişinin daha kolay olduğunu söylemek kesinlikle mümkün. Zira her sabah saç, baş, kaş kontrolünden geçmeyen hiç bir öğrencinin sınıfına geçebilmesinin mümkünatı yoktur. Bu konuda tüm öğretmen ve öğrenciler gerekli talimatlara uymakla yükümlüdürler.
Karma eğitim yapılan bir okulda neden kız-erkek merdiveninin ayrı olduğunu ve neden aynı sırada oturabildiğiniz halde aynı merdivenden inip çıkamadığınızı hala anlayamamış olabilirsiniz. Ama yapacağınız en büyük hata bunun cinsiyetçilikle ilgili olduğunu düşünmektir. Bu bir gelenektir. Kadimden bu yana bu lisede merdivenler böyle kullanılmıştır, böyle de kullanılacaktır. Zira kızlar merdiveninin başında o heybetli duruşuyla İsmail Dönmez, erkekler merdiveninin başında ise nöbetçi öğretmen, geleneği bozmaya çalışanlara karşı her daim hazır ve nazırdır
Sizi okulun ilk günü karşılayan ve karşısında korkudan titrediğiniz o büyük insan, hergün ilmek ilmek işler ruhunuza. Sadece öğretilmez aynı zamanda eğitilirsiniz gün be gün. Saygıyı öğrendiğiniz kadar öğrenirsiniz de sevmeyi. Bu ikinci aşamadır. O koca çınarı, korktuğunuz kadar seversiniz de artık. Yıllar geçse de unutmanızın imkansız olduğu günler kazınır zihninize. Mezun olduktan sonra yıllar geçse bile dün gibi hatırlarsınız ki, kargadan başka kuş, Kefeli’den başka yokuş tanınmaz bu memlekette.
Muhtemelen bir çok konuda -hayata o kadar iyi hazırlanmışsınızdır ki- söyleyecek özlü sözleriniz de hazırdır. “Vaktiyle bir hocam şöyle derdi” diye başlarsınız söze ve hala memlekette yaşayan şanslılardansanız o sözün kime ait olduğunu kimse sormaya gerek duymaz size.
Aldığınız en temel eğitim, vatan, milet, bayrak sevgisidir. Hür gençliğin sesi olmanız öğretilir önce ve Türk milletinin şanına şan katan biri olarak yetişmeniz için canla başla çalışılır.
Ola ki törenlerde öyle gür bir sesle, öyle her mısrasını içinizde hissederek söylemezseniz İstiklal Marşı’nı, üst üste defalarca söyleyerek öğrenirsiniz o mısraların nasıl hayat bulduğunu.
Artık mezun olmuşsunuzdur. Bu 3. evrenin başlangıcıdır. Hayatında İsmail Dönmez imzasını taşıyanlardan biriyseniz ki bu imza ne yaparsanız yapın silinmez, kadınsanız hala sizin için örgü çift örülür, erkekseniz saçınızı her Amerikan kestirdiğinizde aynı korkuyu yaşarsınız. Çocuğunuzu okula gönderirken saçına asla jöle sürmezsiniz ve muhtemelen kız çocuklarınızın etek boylarını da her sabah siz kontrol edersiniz.
Eğer İsmail Dönmez’in, o koca çınarın, o ölümsüz eğitimcinin hayat okulundan geçmişseniz, kendinizle gurur duyabilirsiniz, zira gönüllü olarak veya zorla ama mutlaka eğitilmişsinizdir.
İsmail Dönmez… Bu şehri şehir yapanların başında, en ön sırasında saf tutan memleket gönüllüsü. Bir devre imza atan, çok büyük bir eğitimci.
Benim için ve inanıyorum ki tüm öğrencileri için, bu şehrin insanları için, eğitime gönül vermiş herkes için… İkinci bir baba…
Ömrü uzun, nefesi sıhhatli olsun. Var olsun!
Av.Serap Demirci