Merhaba. Yine haftanın ilk gününe kavuştuk. Keyifli ve mutlu bir hafta dilerim hepimize. Birkaç yazıdır bir şekilde konfor alanı üzerine kelam ettiğim için bu odaktan ayrılmadan – çünkü yaşamımızı konfor alanlarımız belirliyor – çok da farkında olmadığımız ama yaşamımızı ciddi bir şekilde etkileyen bir başka unsurdan söz etmek istiyorum.
Biliyorsunuz elime geçen her fırsatta beynimizin ne kadar muazzam bir hediye, organ, enstrüman olduğundan söz ediyorum. Elimizdeki bu gücü doğru verimli kullanmaya başladığımızda da yaşamımızın ne kadar kaliteli hale dönüşeceğini dilim döndüğü kadar anlatmaya çalışıyorum. Doğumumuzla birlikte bize standart bir donanım olarak hediye ediliyor. Belli bir kapasite ile yaşadığımızı var sayıyoruz. Ancak bu doğru bilinen yanlışlardan biridir. Teknik olarak zekâ oranı dikey olarak artmasa da yatay olarak çok ciddi genişleyebilir ve bu da tüm yaşamsal kapasitelerimizi geliştirmemizi sağlar. Ve bir de zekâmız tek boyutlu ya da bir tek yöne çalışan bir şey değil. Hem bu konfor alanımıza karşı mücadelemizde bizi biraz daha güçlendirecek olan hem de genel olarak yaşam kalitemizi yükseltecek olan “Duygusal Zeka”mızdan biraz söz etmek istiyorum bugün…
Ama öncesinde elimizdeki temel malzemeyi tanımlayalım. Türk Dil Kurumu, “zeka”yı“İnsanın düşünme, akıl yürütme, objektif gerçekleri algılama, yargılama ve sonuç çıkarma yeteneklerinin tamamı, anlak, dirayet, zeyreklik, feraset” olaraktanımlıyor.
Zaman içinde bir takım çalışmalar sonucunda zekanın ölçülebilir olduğu kanaat eden bilim adamlarından AlfredBinet, ilk zeka testini (IQ) testini ortaya çıkartıyor. Bu test ile amacı daha düşük zekalı çocukları tespit ederek onlara daha iyi bir eğitim imkanı sağlamak imiş.
Bu testin sonucunda çıkan verilere göre :
0-25 Ağır gerilik
26-50 Orta gerilik
51-75 Hafif gerilik
76-90 Sınır zeka
91-110 Normal zeka
111-119 İleri zeka
120-130 Üstün zeka
131-145 Çok üstün zeka
146 ve üzeri deha
Uzun yıllar akademik başarılar ve kişilerin değerleri bu zeka testinin sonucu üzerinden değerlendirilmiş. Ancak bu işte bir tuhaflık olduğunu düşünen bilim insanları da boş durmamışlar ve araştırmaya devam etmişler. Bu bilim insanlarından biri olan HowardGardner1986 yılında belirli alanlarda olağandışı başarılar sergileyen insanların yeteneklerini inceleyerek yedi değişik zeka alanı olduğunu savunmuştur. Bu zeka alanlarının her biri diğerinden bağımsız olmasına karşın, herhangi bir aktivite zeka alanlarından bir kaçının aynı anda aktif hale geçirilmesiyle oluşmaktadır.
- Müziksel Zeka
- Bedensel KinestetikZeka
- Mantık-Matematik Zekası
- Dilsel Zeka
- Uzaysal-Konum Zeka
- Kişiler Arasıİletişim
- İçe Yönelik Zeka
Bu şekilde değerlendirmenin görece olarak bireysel gelişimleri değerlendirmede daha etkin olabileceği tartışmaları sürerken 1990 yılında ilk olarak Mayer ve Saloyev tarafından “Duygusal Zeka (EQ)” kavramı yayınladıkları makale ile bilim dünyasına giriyor. ABD’li bir psikolog olan Daniel Goleman’ın 1995 yılında yazmış olduğu “Duygusal Zeka” kitabı ile bu kavram tüm dünyada geniş kitlelerce kabul görüyor. Ve o günden sonra da “IQ’u mu?” “EQ’u mu?” tartışması sürüp gidiyor.
Nedir bu Duygusal Zeka (EQ)?
Peter Salovey ve John Mayer; “Bir kişinin kendi ya da başkalarının hislerini ve duygularını yansıtabilme, onları ayırt edebilme ve kişinin düşüncesi ve eyleminde bu bilginin kullanılması.”
Daniel Golemanda;“kişinin kendi duygularını anlaması, başkalarının duygularına empati beslemesi, duygularını yaşamı zenginleştirecek biçimde düzenleyebilmesi yetisi.”olarak tanımlıyorlar.
“Gerek iş yaşamında gerekse özel yaşamda başarılı ve mutlu olmak, insanların duygusal zeka becerilerine bağlı ve duygusal zeka ile insanların ortak duyguları, iletişim becerileri, insanlık anlayışları, incelik, zarafet, kibarlık, nezaket vs. gibi yetenekleri tanımlanmakta. Ve sahip olduğumuz duygusal zeka düzeyimiz, kendimizle ve başkalarıyla olan ilişkilerimizi doğrudan etkilemekte, bir başka deyişle duygusal zeka; bir kişinin duygularım eğitebilmesi ve duygusal manada kazanımlarını, kendini en iyi biçimde yönlendirebilecek ve başarıya götürebilecek zeka gelişimi olarak da yorumlanabilir.(Prof. Dr. Müjde KER DİNÇER)”
Duygusal zeka; kendini harekete geçirebilme, aksiliklere rağmen yoluna devam edebilme, dürtüleri kontrol ederek doyumu erteleyebilme, ruh halini düzenleyebilme, sıkıntıların düşünmeyi engellemesine izin vermeme, umut besleme ile kendini gösterir.
Uzun soluklu yapılan araştırmalar sonucunda IQ’ları yüksek bireylerin profesyonel hayatta %4 ile %25 oranında başarı gösterdikleri saptanırken, EQ’usu yüksek olan bireylerde başarı oranları %75 ile %96 arasında bir orana yükseliyor. O halde bireyleri yaşamlarında başarıya götürme ihtimali daha yüksek olan “Duygusal Zeka”ya daha fazla ağırlık verilmesi ve geliştirilmesi gerekliliği ortaya çıkıyor.
Çünkü; sahip olduğumuz değerlerimizi birey olarak ne kadar verimli kullanır ve geliştirirsek o denli başarılı ve mutlu bireyler olabiliriz.
Şimdilik esen kalın… Güzel bir hafta geçirmeniz dileği ile…
ZEKİ GÜRDAL KARAOĞLU