1 yıl önceki selde oğlu, gelini ve torunlarını kaybetmişti, sel sularının bastığı evinden güçlükle çıkabildi
Geçen yıl 11 Ağustos’ta meydana gelen selde oğlu, gelini ve torunlarını kaybeden Hamdi Kalabalık, 27 Haziran’da yaşanan sel afetinde çocukları ile aynı kaderi yaşamanın eşiğine geldi.
Ezine Çayı istinat duvarının yıkılması sonucu evini sel suları basan ve büyük korku yaşayan Hamdi Kalabalık, oğlu ile birlikte güçlükle evden çıkabildi.
Sel sularına kapıldığında büyük korku yaşadığını belirten Hamdi Kalabalık, oğlu, gelini ve 2 torunu ile aynı kaderi paylaşacağını düşündüğünü söyledi.
Hamdi Kalabalık, 11 Ağustos felaketinde yıkılan Ölçer Apartmanında sel sularına kapılan oğlu Arda Kalabalık, gelini Nezahat Server Kalabalık ile selden 115 gün sonra cenazesine ulaşılan torunu Orhan Kalabalık’ı kaybetmişti. Hamdi Kalabalık’ın 6 yaşındaki torunu Yusuf Efe Kalabalık’ı arama çalışmaları ise sonuçlanamadı.
“Suyun içerisinden çıktık”
Sel anında yaşadıklarını anlatan Kalabalık, “Biz mahvolduk. Çocuklarımı kaybettim. Yaşadıklarımı anlatamıyorum. Torunumdan en ufak olanı halen bulunamadı, yok. Yapabileceğimiz bir şey kalmadı. Bu sefer yine bizim evimizi sel suları bastı. Suyun içerisinden çıktık. İlçe merkezine gelemedik, köy tarafına kaçtık. Çocuğumun arabası var, onunla köye doğru kaçtık” dedi.
“Sular boğazıma kadar yükseldi”
Ezine Çayı’nın taşması neticesinde evini sel sularının bastığını söyleyen Hamdi Kalabalık, “Evi sel suları bastı. Boğazıma kadar su yükseldi. Evden güçlükle çıkabildik. Köprüye doğru geldim ama köprüden bizleri geçirmediler. İlçe merkezine doğru da gelemedik. Bizler de geri dönüp köye doğru gitmeye çalıştık. Köyler de çok fena oldu. Her taraf kaymış” diye konuştu.
“Benim akıbetim de çocuklarım gibi mi olacak diye düşündüm”
Sel sularının yükselmesiyle çok korktuklarını anlatan Kalabalık, şunları söyledi:
“Evdeyken sel suları yükselince çok korktuk. Burada Ölçer Apartmanı vardı, 3 yıllık binaydı bu. Bu bina göçtü. Evde korktuk. Her tarafı su doldurdu. Ne yapacağımızı şaşırdık. Çok kötü korktuk. Öleceğimi düşündüm, benim akıbetim de acaba çocuklarım gibi mi olacak diye düşündüm. Su seviyesi yükseliyor, boyuma doğru sular gelip duruyor. Zaten birinci katta oturuyoruz. Merdivenlere kadar sular yükseldi. Nereye gidelim, gidecek yerimiz yok. Artık güçlükle dışarı attık kendimizi.
“Çocuklarımı kaybettim; Bozkurt benim olsa ne yapayım?”
“Çocuklarımı kaybettim, şu saatten sonra Bozkurt benim olsa ne yapayım. Bundan sonra artık geri kalanlara bir şey olmasın. Bu derenin artık yapılmasını istiyoruz. ‘Dereyi yapıyoruz’ diye yaptılar ama yine her tarafı göçtü. Nasıl göçüyor bu istinat duvarları, bundan bir şey anlamadım. İstinat duvarı yıkılınca çaydan akan su bizim evlere doğru döndü”
Vedat Yunus İkizoğlu – Hasan Ay (İHA)