Eğitimci, akademisyen, öğretmenlerin öğretmeni, bilim insanı, memleket sevdalısı, Türkçe aşığı, Kastamonu’nun “başöğretmeni” Saime İnal Savi’yi kaybettik…
Anısı ilelebet yaşayacak.
Tarihe kaydoldu…
Kıymeti biçilmez harflerle.
Uluslararası ölçekte bilim insanıydı…
Osmanlıca ve Farsça konularında uzmandı.
Topluma adanmış bir yaşamdı…
Örnek insandı.
Kültür dağıydı…
Nezaket okyanusuydu.
Medeniyet aynasıydı…
Halden anlayandı.
Okul yaptırdığında kendisine övgü dolu sözlerde bulunanlara mütevazi bir edayla verdiği “Ahirete götüremeyeceklerimi bu dünyada eğitim için harcıyorum” cevabı hala gönüllerde…
“Cennet mekan”.
Kamu kütüphanelerine binlerce kitap bağışladı…
Burs verdi.
Akademik alandaki emeği yanısıra kültürel alandaki sayısız konferansları ve kaleme aldığı yazıları aracılığıyla bilgi birikimini toplumla paylaştı…
Hayat boyu öğretti.
Kamusu ile sivil toplumu ile Kastamonu kamuoyunun saygı ve sevgide kusur etmediği kanaat önderiydi…
Liderdi.
Cumhurbaşkanı İsmet İnönü ilimizi ziyaret ettiğinde, çocuk yaşında olmasına rağmen karşılama heyetinde görevliydi, Kastamonu’yu temsilen çiçek sunmuştu…
Ömrünce hep çiçek sundu karşısına kim gelirse.
Valilik şehit aileleri yararına bir kermes düzenlemişti, kimsenin yapmayacağını yaptı, çeyiz sandığındaki kıymeti biçilmez özel eşyalarını bağışladı…
Vicdan kavramının sözlük tanımıydı.
Fırtınalı denizdekilerin ansızın karşılarına çıkıveren ada idi…
Dayanışmanın su altındaki buzdağıydı.
Toplumsal faydasını hesap edecek matematik yok…
Övgüye dair alfabemiz kifayetsiz.
Vatan minnettar başöğretmenimize….
Ruhu şad.
Not: “Büyük Taarruz” ve ardından “Başkomutanlık Meydan Savaşı” sonucunda kazanılan “30 Ağustos Zafer Bayramı” bugün…
Kurtuluşun 99’uncu yıldönümü.
“Mutlu başlangıç”…
“İlelebet payidar” kalacak Türkiye Cumhuriyeti yolculuğunun ilk adımı.
30 Ağustos “zafer” ile sonuçlanmasa vatanımızın günümüzdeki hali nice olurdu?…
Hangi bayrak, hangi dil, hangi yönetim, hangi din?
Fikir yürütme namına yapılacak “simülasyon” bile yürek burkucu ve katlanılmaz…
Hele günümüzde envai coğrafyalardaki karışıklıklarla kıyasladığımızda.
“Büyük Taarruz” ve “Başkomutanlık Meydan Savaşı”, savaş tarihine askeri strateji ve taktik başarı örneği olarak geçti…
Şansa yer bırakmayan tam bir “satranç zekası”.
Başkomutan Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve kurmay heyetinin savaş başlamadan önce kafalarında defalarca oynadıkları bir maçtı…
Her adımı planlı.
Gazi Mustafa Kemal Atatürk 30 Ağustos Zaferi ile ilgili olarak “Harekatımızı izah ve vasıflandırmak için söz söylemeye gerek görmem” diyor Nutuk’ta…
“Her safhasıyla düşünülmüş, hazırlanmış, idare edilmiş ve zaferle neticelendirilmiş olan bu harekat, Türk ordusunun, Türk subay ve komuta heyetinin yüksek kudret ve kahramanlığını tarihe geçiren muazzam bir eserdir. Bu eser, Türk milletinin hürriyet ve istiklal fikrinin ölümsüz abidesidir. Bu eseri yaratan bir milletin evladı, bir ordunun başkomutanı olduğumdan dolayı ebediyete kadar mesut ve bahtiyarım.”
Kutlu olsun “30 Ağustos Zafer Bayramı”…
Var olsun Türkiye Cumhuriyeti.
MUSTAFA AFACAN