AK Parti Kastamonu Milletvekili Metin Çelik, CHP’nin basın özgürlüğü konusunda meclis araştırması açılmasını isteyen önerisi hakkında partisinin görüşlerini dile getirirken, Türkiye’de basının özgür olduğunu söyledi; “Eleştirelim, söylemek istediklerimizi söyleyelim, ama insanların haysiyetleriyle oynayarak yapılacak bir basın yayın anlayışı asla basın özgürlüğü olarak değerlendirilemez. Basın özgürlüğü, hiçbir zaman suç işleme özgürlüğünü içinde barındıramaz” dedi.
AK Parti Kastamonu Milletvekili Metin Çelik, yeni Anayasa ile ilgili kanun teklifi maddelerinin görüşülmekte olduğu ve tansiyonun yüksek seyrettiği TBMM’de, CHP’nin basın özgürlüğüyle ilgili önerisi hakkında partisinin görüşlerini dile getirdi.
Tartışmalar nedeniyle uzayan önceki günkü oturumda akşam saatlerinde kürsüye gelen Çelik, CHP’nin basın özgürlüğü konusunda Meclis araştırması başlatılmasıyla ilgili önergesinin aleyhinde söz aldı.
Konuşmasına Gaziantep’te gün içinde yaşanan terör saldırısına değinerek başlayan ve
hain saldırıyı büyük bir kahramanlıkla engelleyen polislerimizi tebrik ediyorum, “Yaralı polisimize yüce Allah’tan acil şifalar temenni ediyorum” diyen Çelik, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Değerli milletvekilleri, öncelikle, ülkemizdeki ve dünyadaki gelişmeleri topluma en hızlı ve en doğru şekilde ulaştıran, toplumun gözü, kulağı olan, görevlerini ilkeli, doğru ve tarafsız yayıncılık anlayışı içerisinde, sorumluluk duygusu içerisinde yerine getiren tüm basın mensuplarımızın 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü’nü tebrik ediyorum.
Özellikle 15 Temmuz gecesi FETÖ tarafından gerçekleştirilen ve demokrasimizi hedef alan hain darbe teşebbüsünde basınımızın oynadığı rol göstermiştir ki basınımız demokrasimizin en büyük güvencelerinden bir tanesidir. Bu hain girişim sırasında ülkesine ve bayrağına sahip çıkarak milletimizin yanında duran basın mensuplarımıza bir kez daha teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisinin vermiş olduğu grup önerisinde iktidarımız tarafından basın-yayın organları ve gazeteciler üzerinde baskı uygulandığı, işsizlik ve tutuklamaya varan cezalarla karşı karşıya bırakıldığı, görevlerini özgürce yapamadıkları ve halkın haber alma özgürlüğünün engellendiği iddia edilmekte. Elbette bunlar gerçeğe aykırı. Türkiye’de basın özgürdür. Basın özgürlüğünden neyi anladığımız da bu açıdan çok çok önemli. Zira, basın özgürlüğü, eskiden olduğu gibi, medya gücünü elinde bulunduranların milletin seçtiği hükûmetleri devirip yerinde istediğini getirmek için eleştiri sınırlarını aşan, her türlü hakaret, yalan, iftira, teröre desteği mubah görmekse bunun, bugünkü Türkiye’de artık olamayacağını herkesin bilmesi lazım. Kişilerin şerefini, onurunu korumak, hak etmedikleri yalan, yanlış ithamlarda bulunmamak, rakip olarak gördüğümüz insanların hukukunu en az kendi hukukumuz kadar onurlu görmek, kutsal görmek, insan onuru bağlamında bir yayıncılık politikası, basınımızdan temel beklentimizdir. Eleştirelim, söylemek istediklerimizi söyleyelim ama insanların haysiyetleriyle oynayarak yapılacak bir basın yayın anlayışı asla basın özgürlüğü olarak değerlendirilemez. Basın özgürlüğü, hiçbir zaman suç işleme özgürlüğünü içinde barındıramaz.
Değerli milletvekilleri, yine, iktidarı eleştireceğim, sıkıştıracağım diye Türkiye’yi uluslararası arenada şikâyet etmek ve bunu bir alışkanlık hâline getirmek hiçbir siyasi partimize yakışmaz. Türkiye’de şu anda terör örgütlerine yönelik alınan tedbirler üzerinden “Türkiye’de basın özgürlüğü ihlal ediliyor.” diye yaygara koparılmak isteniyor. Son dönemde dost bildiğimiz Avrupa ülkelerinin Türkiye’deki terör örgütlerine yönelik korumacı anlayış ve politikaları ortadayken bazı muhalefet partilerinin ve diğer bazı kesimlerin sırf bundan siyasi rant umarak bu kervana katılmaları asla kabul edilemez. Otuz beş yıldır ülkemizde binlerce vatandaşımızın hayatını kaybetmesine neden olan kalleş terör örgütü PKK’nın uzantısı olan PYD ve YPG’ye yardım eden ülkelerin, Suriye’de bırakın istikrarın sağlanması, bu ülkenin daha büyük karışıklıklara sürüklenmesine neden olacakları apaçık ortadadır.
Türkiye, 2016 yılında, başta FETÖ tarafından gerçekleştirilen 15 Temmuz darbe girişimi olmak üzere, PKK ve DAEŞ kaynaklı terör saldırılarına maruz kalmıştır. Türkiye’de son dönemde terörün tırmandırılmasının asıl sebebi, şüphesiz ülkemizin terör örgütlerine karşı ortaya koyduğu etkin ve kararlı mücadeleden, terör örgütlerine karşı terör örgütlerini kullanan güçlerin duyduğu açık bir memnuniyetsizliktir. Avrupa ülkelerinin zaman zaman kendi ülkelerindeki teröre karşı takındıkları tavrı, Türkiye’deki terör gruplarına ya da başka ülkelerdeki terör gruplarına karşı takınmadıklarını maalesef görüyoruz. Ülkemizin yaşadığı terör saldırılarında bu ülkeler tarafından yeterli tepkinin ortaya konulduğunu söylemek de elbette mümkün değil. Terör nereden gelirse gelsin, hangi amaca matuf olursa olsun bireye, aileye, topluma ve bütün insanlığa yönelen çok ciddi bir insanlık suçudur. Millet olarak bize düşen, teröre karşı birlik ve beraberliğimizi daha da artırarak bu oyunları bozmaktır.
Değerli milletvekilleri, aslında bütün bunların sebebini biz biliyoruz. Mesele, büyüyen, gelişen ve artık bölgesinde ve dünyada söz sahibi olan, mazlumlara sahip çıkan, haksızlıklara dur diyen, “Dünya 5’ten büyüktür.” diyen bir Cumhurbaşkanı olan Türkiye kıskançlığıdır.
Türkiye’de taşeron terör örgütlerini kullanarak Türkiye’nin bu yükselişini engellemeye çalışanlar, biz bu örgütlerin üzerine gittiğimiz anda “Türkiye’de özgürlükler kısıtlanıyor, Türkiye’de basın özgürlüğü yok ediliyor.” diye algı operasyonları yaparak bu mücadelemizi akamete uğratmak istiyorlar. Ancak bunu başarmaları asla mümkün olmayacak çünkü milletimiz engin ferasetiyle olan biteni değerlendirmekte, Sayın Cumhurbaşkanımızın ve Hükûmetimizin arkasında durmaktadır.
Değerli milletvekilleri, şu asla unutulmamalı: Türkiye’de herhangi bir gazetecinin, Anayasa’mızda ve ilgili kanunlarda tanımlanan basın özgürlüğü kapsamında mı hareket ettiği yoksa suç mu işlediği, terör örgütlerine destek mi olduğu bağımsız Türkiye Cumhuriyeti yargısı tarafından değerlendirilecektir. Terör örgütlerinin çok yönlü saldırılarına hedef olduğumuz bugünlerde AK PARTİ iktidarı tarafından basın özgürlüğünün ihlal edildiğine, gazetecilerinin sindirildiğine dönük haksız ve yakışıksız ithamlar ancak Türkiye düşmanlarını sevindirecektir. Buna hiç kimsenin hakkının olmadığını düşünüyorum.
Son olarak, biraz önce CHP hatibi bu ülkeye büyük hizmetler yapmış olan ve bu hizmetleri neticesinde milletimizin gönlünde ayrı bir yeri olan, ayrı bir sevgi kazanan Sayın Başbakanımıza kendince bir şeyler söyledi. Bu yakışıksız ve saygısız üsluba aynı üslupla karşılık vermeyeceğim. Kem söz sahibine aittir diyorum. Elbette, bu sözler Sayın Başbakanımızın değerini milletimizin gözünde asla düşürmeyecektir, daha da yukarılara çıkaracaktır.
Değerli milletvekilleri, tekrar, gazeteciler üzerinde herhangi bir baskımızın olmadığını, Türkiye’de basın özgürlüğünün en etkin şekilde yürütülmesinin bizim de en büyük amaçlarımızdan bir tanesi olduğunu belirtiyor, ülkemizin önünü açacak, Türkiye’de yönetimde istikrarı devam ettirmemizi sağlayacak Anayasa değişikliği görüşmelerimizin hayırlı uğurlu olmasını temenni ediyor, hepinizi, Genel Kurulu ve aziz milletimizi saygıyla sevgiyle selamlıyorum.”
Çelik’in konuşması sonrasında yapılan oylamada öneri kabul edilmedi.